30 Aralık 2014 Salı

Azerbaycan-Ermenistan cephe hattında yaşanan çatışmaları nasıl değerlendirmeliyiz?




Bilindiği üzere, son birkaç gündür Azerbaycan`la Ermenistan arasında ateşkes ihlalleri iyice ayyuka çıktı.
Yazılıp çizilenlere bakılırsa, Azerbaycan`ın Ermenistan sınırındaki Tovuz iline bağlı Alibeyli köyü mevziinde başlayan çatışmaların bütün cephe boyunca yoğun ateşkes ihlalleri şeklinde devam ettiği görülüyor.
Ermeni basını ve resmi kurumlarının biraz panik, bir az da dezenformasyon saikleriyle hareket ederek devamlı “bilgi” paylaştıkları, Azerbaycan yetkililerinin ise daha ketum davrandığı bir süreç bu. Yine de Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Ermenistan`ı suçlayan açıklama yapmış, Savunma Bakanlığı ise püskürtülen Ermeni istihbarat grubunda Ermenice dışında bir dilin (muhtemelen Rusça kastedildi) kullanıldığını basına servis etmiştir. Her iki tarafın da olayın yansıtılmasında sosyal medyayı daha etkin kullandığı dikkati çekiyor.
Yansıyan haberler, Azerbaycan ordusunun Alibeyli köyünün hakim yüksekliğini Ermenilerden geri aldığı, Ermenistan`da 3 Ermeni köyünün boşaldığı ve iki ilin (rayonunun) ise Azerbaycan ordusunun doğrudan hedefi haline geldiği yönünde. Keza, Azerbaycan askeri uçaklarının Hankendi üzerinde uçuşlar yaptığı, Ermeni hava savunma sisteminin tepki gösteremediği ve bu durum nedeniyle Karabağ`daki ayrılıkçı Ermeni yönetiminin olağanüstü toplantı yaptığı gelen haberler arasında. Olay nedeniyle Ermenistan`da istihbarat bakan yardımcısının da görevden alındığı belirtiliyor. Ermeni basını, sayıları 10 ila 40 arasında değişen Ermeni askerinin öldüğünü ve bir zırhlı askeri aracın vurulduğundan bahsediyor. Azerbaycan tarafının ise bu süreçte bir teğmenini kaybettiği biliniyor.
Haliyle bu sürecin nasıl okunması gerektiği ve 3. Karabağ savaşına yol açıp açmayacağı merak konusu. Mevcut çatışmalar taraflar arasında 1994 ylından bu yana mevcut olan ateşkes durumunun yeniden bozulması gibi okunabilinir. Yalnız bazı dikkat çekici hususları belirtmekte fayda var. Öncelikle, çatışmalar boyut bakımından ateşkes döneminde olan benzeri çatışmaların en önemlilerinden biri sayılabilir.
İkincisi, zamanlama bakımından çatışmaların Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanlarının ve Cumhurbaşkanlarının görüşmeleri öncesi çıkmış olması da tarafların pozisyonlarını güçlendirmek istediği anlamını taşıyor. Tabii Azerbaycan tarafının bazı askeri başarılar kazandığına dair haberler Bakü`nün pozisyonunu güçlendiren bir unsur olarak görülebilir. Öte yandan, bu tür haberlerin özellikle Ermenistan basını tarafından geniş biçimde verilmesi Rusya`nın bölgeye dikkatinin daha fazla çekilmesi ve de uluslararası arenada Azerbaycan`ın “saldırgan taraf” gibi lanse edilmesi amacını taşıyor.
Üçüncüsü, çatışmaların yeni Azerbaycan savunma bakanının atanması ve onun tasarrufuyla da kimi askeri komutanların değişmesi sonrasına, denk gelmesi de dikkat çekici. Bu bağlamda olayı Azerbaycan ordusunun yeni dönemde ateşkes bozulmalarında daha sert reaksiyon göstereceğinin kanıtı gibi de okumak mümkün. Öte yandan, bu tutum işgal edilmiş toprakların bir anlamda  “salam” taktiği ile geri alınma çabası gibi de değerlendirilebilinir. 
Bu çatışmaların topyekûn bir savaşa dönüşmesi, yani 3. Karabağ savaşının başlaması ihtimali ise bu koşullarda biraz zor. İç ve dış kamuoyunun iyice hazırlanmadığı, Rusya`nın ikna edilmediği, Türkiye`nin ise daha çok iç gündemi ile meşgul olduğu bir dönemde Azerbaycan tarafının böyle bir savaşa başlaması zayıf bir ihtimal. Ermenistan tarafı ise kendisi için büyük siyasi, ekonomik ve askeri sorunlar doğuracak yeni topyekûn savaşı hiç arzu etmiyor zaten.
Dahası bölgede yeni bir “entegrasyon” hamlesi içine giren, Ukrayna`da mevzi kaybetmek üzere olan ve Soçi olimpiyatlarının güvenliğine dikkat kesilen Kremlin yönetimi için de, bölgede yeni savaş arzu edilen değil. Zaten Ermeni tarafı da bu durumun farkında. Nitekim son olayda da Ermeni başkan adaylarından Paruyur Ayrikyan Rusya`yı kendilerini yalnız bırakmakla suçlamış, Rus askeri üslerinin bir işe yaramadığını beyan etmiştir.
Yine de bu çatışmaları topyekûn savaşa hazırlanmak yolunda tarafların bir birinin gücünü denemesi ve dış güçlerin reaksiyonunu ölçmesi bakımından bir “antrenman” olarak görmek yanlış olmaz.          
Dr. Nazim Cafersoy
27.01.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder