31.07.2012 11:40 Yerel
saatı | 08:40 Dünya saatı
Temmuz ayı başında Ukrayna siyasetinde işler yine karıştı ve Rusça`ya yasal
statü verilmesine karşı çıkan muhalefet sokağa döküldü.
Kiev sokakları polisle
muhalefetin yeni ve sert çatışmalarına sahne oldu. Doğrusu, bu gelişme Post
Sovyet coğrafyası için sıradan bir durum sayılabilir. Hele Ukrayna`nın “turuncu
devrimin” vatanı olduğu düşünülürse. Keza Arap baharının ( artık sonbaharı ya
da kışı mı desek) Ortadoğu sokaklarında tozu dumanı bir birine kaldığı bir
ortamda Ukrayna siyasetinin de sokaklara inmesi şaşırtıcı olmasa gerek.
Esasında Ukrayna
siyasetini biraz takip edenler bilir ki, son 20 yıl zarfında Post Sovyet
coğrafyasının Rusya`dan sonraki en büyük ülkesinde siyaset hiç durulmadı. Belki
2000’li yıllarla mukayesede, göreceli olarak bağımsızlığın ilk 10 yılını ülke
siyasetinin en istikrarlı ve görece sakin dönemi saymak mümkün.
Bizce, sonraki
gelişmelerin bu dönemi adeta “fırtına öncesi sessizlik” anlamı taşımasını
sağlayan bir kaç yapısal neden vardı. Öncelikle, Ukraynalılar ciddi bir
mücadele sonrası elde ettikleri bağımsızlıktan çok umutluydular ve halkın büyük
çoğunluğu neredeyse bütün sorunların “sihirli bir değenekle” çözüme ulaşacağı
kanaatindeydi.
Ancak ilk 10 yıl içinde
işler iyice değişti. Ukrayna`yı yönetenler halkın sorunlarını çözmede başarısız
kaldılar. Bu da toplumsal memnuniyetsizlikleri körükledi ve sokaklara taşan
siyasi mücadeleyi alevlendirdi.
Gürcü kökenli gazeteci
Gongadze’nin öldürülmesi sebebiyle Devlet Başkanı Leonid Kuçma`ya karşı
başlayan bu süreç, turuncu devrim, karşı devrim gibi aşamaları yaşadı ve bugün
de “Rus dili” gerekçesi ile tekrarlanmakta.
İkincisi, Rusya
1990”larda daha çok kendi dertleri ile uğraşmaktaydı ve Kremlin için Ukrayna
siyaseti bu ülkenin BDT üyeliği ile Karadeniz filosunun bölgede kalması dışında
pratik bir anlam taşımıyordu. Ancak 2000`li yıllarda kendini iyice toparlayan
Rusya Ukrayna üzerindeki tarihi iddialarını da tekrar ve güçlü biçimde devreye
soktu. Hatırlanacağı üzere, bu köşede daha önce yazdığımız bir kaç yazıda
Kremlin’in bu iddialarını “Ukrayna’yı Ermenistanlaştırma” şeklinde
kavramsallaştırmıştık.
Nihai hedef olarak
Rusya`nın “Ukrayna`yı Ermenistan gibi tam anlamıyla siyasi, ekonomik, askeri ve
kültürel olarak kendi güdümüne sokmak” anlamını taşıyan bu süreçte ise
Kremlin’in var olan çok sayıda silahının başında ise “enerji” ile “Rus azınlık”
etkenleri geliyor. Nitekim bu da Ukrayna siyasetinde “Rus faktörünün” büyük
etkinlik kazanmasına neden oluyor. Rusya-Ukrayna ilişkilerinde sık-sık yaşanan
“doğal gaz zehirlenmesi”, ya da Kırım meselesinin zaman-zaman gündeme gelmesi
de bunun çok açık göstergelerinden.
Halk memnuniyetsizliği
ve Rusya müdahaleciliği Ukrayna`da coğrafi ayrışımdan da güç alan etnik ve
mezhepsel içerikli toplumsal politizasyona neden oldu. Bu süreci son 10 yılda
Ukrayna`daki sert siyasi mücadelenin üçüncü nedeni olarak sayabiliriz. Geçen 10
yıl zarfında seçim sonuçları ve politik güç örgütlenmeleri ile kendini iyice
gösteren bu coğrafi ve etnik ayrışım siyaseti Ukrayna`yı politik tercih
bağlamında filen 3`e bölmüş durumda: Başkent Kiev ve çevresi, Batı Ukrayna ve
Doğu Ukrayna.
Katolik Ukraynalıların
yaşadığı ve Polonya`yla birleşik geçmişi olan ve SSCB’ye, ancak 1939`da katılan
Batı Ukrayna güçlü milliyetçi siyasi bir tercihe sahip. Seçimlerde bu bölgede
Turuncu devrimciler ve onların son mirasçıları (son destekledikleri başkan
adayı şimdi hapiste bulunan Yuliya Timoşenko`ydu) oyların büyük çoğunluğunu
alıyor.
Uzun yüzyıllar boyu
Rusya çarlığı ve SSCB`nin bir parçası olan Doğu Ukrayna`da ise Ortodoks
Ukraynalılar ile Ruslar egemen konumda. Buradaki nüfus ise Rusya ile sıkı
ilişkilerden yana. Bölgede son bir kaç seçimde başkan Yanukoviç`in iktidarda
bulunan ve zaten ilk önce bu coğrafyada ortaya çıkan Bölgeler Partisi ezici
üstünlüğe sahip.
Kiev ve çevresi ise bu
iki bölge arasında kalan stratejik öneme sahip tampon bölgedir. Ukrayna`da
iktidarı kazanmak ve iktidarda kalmak isteyen siyasi güçler bu bölgenin
desteğini almak zorunda. Başkent Kiev her iki bölgenin yanı sıra, dışarıdan da
aldığı önemli miktarda göçle heterojen bir nüfusa sahiptir. Siyasi bakımdan
daha çok ılımlı görüşleri ile öne çıkan bölge insanı, politik-felsefi bağlamda
kendini turuncu devrimcilere yakın hissetse de, son seçimlerde Yanukoviç`e çok
ciddi destek vererek, “Rusya ile yeni bir krize hayır” diyen pragmatik bir
tavır sergiledi.
Ukrayna siyasetinde son
sokaklara çıkışın yapısal nedenlerinin yanı sıra, konjonktürel nedenleri de
var. Ancak bunu bir diğer yazıda ele alacağız.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi Analisti (QAFSAM-www.qafsam.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder