30 Aralık 2014 Salı

Gürcistan neden Rusya`nın hedefinde?




Son dönemlerde Rusya-Gürcistan ilişkilerindeki gelişmeler Güney Kafkasya`da dengeleri ciddi şekilde etkileme potansiyeli taşımaktadır.
Sovyetler Birliği`nin çöküşünden ve bölge ülkelerinin bağımsız olmasından sonra bu coğrafyadaki güç mücadelesindeki ittifakları genel hatlarıyla şöyle değerlendirebilir: Bir yandan Rusya-İran-Ermenistan bloğu, diğer yanda ise Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan`ın oluşturduğu ve Batı`nın da destek verdiği ittifak.
Bu manzara içinde Güney Kafkasya devletlerinden Ermenistan Rusya`yı stratejik müttefik olarak seçerken, Gürcistan özellikle Saakaşavili döneminde Moskova`yı stratejik tehdit gibi değerlendirmiş, Azerbaycan ise Moskova ile ilişkilerini bu iki uç nokta arasında bir yerde dengede tutmaya çalışmıştır.
Fakat 2008 yılından itibaren Moskova`nın bölgesel dengeleri kendi lehine çevirmek için ardı ardına ciddi hamleler yapmaya başladığı görülmektedir. Bu süreçte Ermenistan’ı iyice denetim altına alınırken, Azerbaycan`a da Rus etki alanına geri dönmesi teklifi ve ısrarları yapılmaktadır.
Rusya`nın Güney Kafkasya`da dengeleri kendi lehine çevirme çabalarının bu aşamadaki merkez hedefini ise Gürcistan`ın oluşturduğu gözlemlenmektedir. Moskova bakımından Gürcistan`ın hedef seçilmesi üç açıdan önemli.
Öncelikle, tarihi bağlamda Gürcistan Rusya`nın emperyal çıkarları bağlamında özel bir anlam ifade ediyor. Gürcistan, Rusya`ya bölgede kapılarını 1782 Georgiyevski anlaşması ile gönüllü açan ilk ülkedir. Güney Kafkasya`da ilk Rus işgali de 1801 yılında bu ülke üzerinden yapıldı. Keza emperyal anlamda SSCB`nin en güçlü dönemlerinden birinde ülke liderinin Gürcü kökenli Stalin`in olduğunu unutmayalım.
İlginç olan bir başka hususu da, bu eski emperyal geleneğe sahip çıkan ve Kremlin yönetiminde başta Putin olmak üzere çok sayıda yandaşı bulunan bu anlayışın en antipatik bulduğu Sovyet yöneticilerinden biri de Gürcü kökenli eski Sovyet dışişleri bakanı ve Gürcistan’ın eski devlet başkanı Eduard Şevardnadze`dir.
Gürcistan`ı Rusya için öncelikli hedef haline getiren bir başka boyut bu ülkenin strateji konumudur. Jeopolitik bakımdan Gürcistan Güney Kafkasya ülkelerinin Rusya etkisinden kurtularak Batı`ya ve uluslararası denizlere açılan kapısıdır.
Zaten Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol, Bakü-Tiflis-Erzurum ve TANAP doğal gaz kemerleri ile Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı da bu anlayışın ete kemiğe bürünmüş hali. Bu kapının denetim altına alınması Moskova`nın Güney Kafkasya`yı yeniden tam anlamıyla kendi etkisi altına sokması bakımından hayati önemde.
Gürcistan`ı Kremlin yönetimin hedefi haline getiren üçüncü hususu özellikle de Saakaşvili döneminde bu ülkenin söylem ve politikalarıyla BDT coğrafyasında Rusya’ya karşı en sert tavrı takınmasıdır. Rusya yönetimi eski Sovyet coğrafyasında etkinliğini güçlendirmek için, kendini adeta “Rusya aleyhtarı direnişin lideri” konumunda gören Gürcistan engelini bertaraf etmenin bir zaruret olduğunun farkında. Bu da Moskova için Gürcistan’ı öncelikli hedef haline getiriyor. Zaten 2008 yılının başında Gürcistan’ın NATO üyeliğindeki ısrarı Ruslar için bardağı taşıran en önemli damlaydı.
Nitekim bu olgular, 2008 yılından itibaren Gürcistan’ın Rusya`nın hedef tahtasının tam merkezinde yer almasına ve Saakşavili’nin ciddi bir strateji ile bertaraf edilmesi sürecini başlattı. Rusya`nın bu süreçte uyguladığı üç aşamalı stratejinin detaylarını ise diğer bir yazımızda değerlendireceğiz.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti 
16.05.2013 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder