30 Aralık 2014 Salı

Putin, Duma Seçimleri ve Sokaktaki Rus Muhalefeti




Rusya`da 4 Mart`ta yapılacak devlet başkanlığı seçimleri yakınlaştıkça ülkedeki siyasi tansiyon ve aktiflik de güçleniyor.
Geçen Aralık ayında yapılan Duma seçimlerine dair iddialar ve özellikle “sistem dışı” muhalefetin sokaklara taşıdığı kalabalıklar ise Rusya yönetiminin işini daha zorlaştırıyor. Özellikle, “sistem dışı” muhalefetin Aralık ayından beri Duma seçimlerinin iptalini talep eden bir kaç önemli gösteri düzenlemesi ve bu tür eylemlere devam edeceğini açıklaması son 10 senedeki sürece baktığımızda Rus siyaseti bakımından yeni bir durumu temsil ediyor.
Duma seçim sonuçlarının faturasının Putin`e çıkarılması ve sokak gösterilerinde onun artık bırakması ve sisteminin de sona ermesi yönünde talepler ise yendien Kremli`nin resmi sahibi olmaya hazırlanan Başbakan için yeni problemler yaratıyor. Bu sorunlar Putin’in 3’cü dönem devlet başkanı olmasını engelleyemese de, kimilerinin “güdümlü demokrasi”, iktidardakilerin ise “egemen demokrasi” gibi betimledikleri Rus siyasi sisteminin işleyişi, istikrarı ve geleceği bakımından önem arz etmektedir.
Rus siyaseti bakımından bir nevi 1990’ların sonunu hatırlatan bu durumun esas sorunları ise Duma`nın ciddi yara alan meşruiyeti, sokakları dolduran “sistem dışı” Rus muhalefeti ile Putin arasındaki ilişki ve nihayet Putin`in devlet başkanlığı seçimindeki başarı oranıdır.

Öncelikle, Aralık`ta yapılan Duma seçimlerinin meşruiyeti son 1999’dan beri hiç olmadığı şekilde tartışılır durumda. İktidar partisinin yüzde 15`lere varan oy kaybı yaşayarak Duma`daki anayasal çoğunluğunu kaybetmesine ve komünistler, aşırı milliyetçiler ve sosyal demokratların oylarını artırmasına rağmen, neredeyse sonuçlardan kimse memnun değil. Her ne kadar hem Medvedev, hem de Putin hem de iktidar partisi yıpranmışlığa ve küresel ekonomik krize rağmen, Duma`da mutlak çoğunluğu elde edilmesini büyük bir başarı olduğunu vurgulasalar da, durumun hiç de iç açıcı olmadığının farkındalar. Dahası “başarı” denen bu durumda seçim öncesi ve sırasındaki çok sayıda yasadışı çabaların önemli payının olması sıkıntıları bir az daha güçlendirmektedir.

İkincisi, Rusya`da sistem içi muhalefet sayılabilecek komünistler, aşırı milliyetçiler ve sosyal demokratlar Duma seçimleri sorununu sadece bazı açıklamalarla geçiştirmeye çalışsalar da, tepkili kitleler sokaklara taşmış durumda. Artık bir kaç büyük gösteri yapan kitle 4 Şubat`ta daha büyük yeni bir gösteriye hazırlanıyor. “Arap Baharı” denen süreçten de ilham alan bu kitleler henüz kendi liderini, organizasyonun tam bulamasa da ve Rus siyasetinde belirleyici olmaktan çok uzak olsa da neyi talep ettiğini meydanlarda açıkça ortaya koyuyor: Duma seçimlerinin yeniden yapılması ve Putin`in ve rejimin son bulması. Rus siyasi gerçekleri bakımından oldukça maksimalist sayılan bu taleplerin yerine getirilmesi mümkün olmasa da “sistem dışı” bu reaksiyon Rus iktidarında ve toplumsal çevrelerde değişik yankılar yaratmış durumda.
Özellikle, Putin`le birlikte ülke siyasetinde ağırlığı iyice güçlenen ve yavaş-yavaş kendi tarihi konumuna yerleşmeye başlayan Rus Ortodoks kilisesinin lideri Patrik 2. Aleksey halkın itiraz hakkının olduğunu ve buna saygı gösterilmesi yönünde açıklamalar yaptı. Patrik’in bu açıklamasını Rusya yönetimin rızası ile yaptığı ve özellikle Medvedev`le yakın ilişkisinin bu süreçte etkili olduğunu belirtenler var. Keza, Rusya devleti ile sivil toplum kurumları arasında koordinasyonunu sağlayan Devlet Başkanı bünyesindeki Sivil Kurul ise Duma seçimlerinin faturasını Merkezi Seçim Komisyonu`na çıkararak komisyon başkanının istifasını talep etti. Başlangıçta itirazcılara zorluk çıkaran Rusya yönetimi ise artık gösteriler için daha geniş meydanlar ayırma noktasında daha anlayışlı davranıyor. “Putin sisteminin” esas mimarı ve son Duma seçimlerinin esas sorumlusu sayılan Kremlin yöneticisi Dimitri Surkov ise sanki itirazcıların taleplerine cevap veriyormuş gibi Rus siyasi sistemin zaten değiştiği yönüde demeçler veriyor. Medvedev ve Putin ise bir yandan Duma seçimlerinin meşruiyetini savunurken, diğer yandan ireli sürülen seçim yolsuzluklarını araştırılacağı yönünde mesajlar veriyorlar. Ayrıca her iki yöneticinin halkın itiraz hakkı noktasına eskisiyle mukayesede daha hoşgörülü mesajlar verdiği de dikkatlerden kaçmıyor.
Üçüncüsü, Rus yönetimin sokaktakilerle temas noktasında ise bir kafa karışıklığı veya “bilincli bir dağınıklık” göze çarpıyor. Putin`e yakınlığı ile bilinen eski Maliye bakanı Aleksey Kudrin Başbakanla sokaktaki muhalifler arasında aracı olabileceği yönünde mesajlar veriyor. Kudrin, bu konudaki önerisini 16 Ocak`ta, sokak muhalefetinin liderlerinin temsil olunduğu gösteri organizasyon komitesi üyeleri Boris Nemsov, Gennadiy Gudkov, Vladimir Rıjkov, Sergey ve Anastasiya Udaltsova ile görüşmesinde de dile getirdi. Batı’da ve ülkedeki liberal çevreler arasında ciddi saygınlığı bulunan Kudrin`in bu tavrı “Putin`in siparişi” şeklinde algılanarak eleştirilere uğrasa da, halen gündemde kalmaya devam ediyor. Nitekim görüş iştirakçılarından Vladimir Rıjkov kendi facebook sayfasında iktidarla görüşmenin mümkün olabileceğini, ancak bunun iktidarın diyaloga hazır olduğunu gösteren bir teklifle gelmesi halinde mümkün olacağını yazdı.

Ancak diğer taraftan, bazı Rus uzmanlar sokaktaki muhalefetle temasın ve muhatap alınmanın bu kitlenin ve onun liderlerini meşrulaştırarak politik bir güce dönüştüreceğini ve Rus siyasi sistemindeki dengeleri iktidar aleyhine daha da sarsacağını ireli sürüyorlar. Rusya yönetimin sokak muhaliflerine ilişkin bu ikili tavrında Putin’in 4 Mart seçimlerindeki başarı kazanması için ortaya koyduğu seçim stratejisinin izleri ise açıkça seçiliyor. Önümüzdeki yazılarda bu konuya daha derinlemesine bakacağız...
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Analisti (QAFSAM-www.qafsam.org)
31.01.2012 16:00 Yerel saatı | 13:00 Dünya saatı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder