Vladimir Putin ve “Kontrollü Dönüşüm” Stratejisi
Yeltsin döneminde parçalanan iktidarı toparlayabilecek, ülkeyi
parçalanmaktan kurtarabilecek, ‘‘yakın çevre’’ ve uluslararası arenada Rusya’ya
saygınlığını tekrar kazandırabilecek, Yeltsin döneminin kazanımlarından ödün
vermeyecek bir kişinin iktidara gelmesi ihtiyacı doğunca, ülkedeki iktidar
odakları (oligarhlar, ordu, güvenlik servisi) bu görev için Vladimir Putin’i
uygun gördü.
Putin’in bu görev için
seçilmesinde Rusya`da değişik iktidar odaklarını tatmin edecek nitelik ve
geçmişe sahip olmasının etkili olduğu düşünülebilir. Öncelikle, Putin’in
1975-1990 döneminde Sovyet istihbarat servisi KGB’de çalışmış olması, iktidarın
belirlenmesinde önemli role sahip Rus güvenlik çevrelerinin (istihbarat, ordu)
desteğinin sağlanmasında önemli bir etkendi: Dahası, Putin’in Yeltsin döneminde
Haziran 1998’den itibaren Rusya istihbarat servisi FSB’nin başkanı ve de Mart
1999’dan Ağustos 1999’a kadar Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri olması da,
güvenlik çevrelerinin kendisine olumlu yaklaşmasını kolaylaştırmıştı.
Ayrıca, Putin’in
1990’ların başından itibaren Rus demokrat ve liberal çevrelerinde önemli
saygınlığı olan Petersburg Belediye Başkanı Anatoliy Sobçak’la yakın ilişkileri
ve çalışma arkadaşı olması da bu çevrelerin desteğinin sağlanmasına imkan
tanıdı. Putin’in siyasi bir kişilik olmaması da Yeltsin’in kararlarında önemli
rol oynayan “Aile” tarafından siyasal sistem içerisinde kolay
yönlendirilebilecek bir varis gibi değerlendirilmesine olanak verdi.
Bu şekilde Rusya’daki
değişik iktidar odaklarının uzlaştığı bir kişi olarak iktidara getirilen
Putin’e göre, “Rusya son 200-300 senede ilk kez dünyanın ikinci ve hatta üçüncü
dereceli ülke olmak gibi” bir tehlikeyle karşı karşıyaydı ve bunun önlenmesi
için ulusun entelektüel, fiziki ve psikolojik güçlerinin bir araya toplanması
gerekiyordu.
Bu çerçevede ülkenin
bekası için çözülmesi hayati önem taşıyan ve de giderek ağırlaşan iç ve dış
sorunları çözme misyonu yüklenen Putin’in, ülkenin düştüğü durumdan
kurtarılması için uygulamaya başladığı “büyük kurtuluş” veya kalkınma
stratejisini “kontrollü dönüşüm” modeli şeklinde tanımlamak mümkündür.
Model temel olarak
Rusya’nın karşılaştığı iç ve dış sorunları öncelikle devletin bekasını ve büyük
devlet geleneğini tehdit eden unsurlar olarak değerlendirmekte ve bu tehditleri
bertaraf ederek Rusya’yı tekrar büyük güç statüsüne kavuşturmak için ülkenin
çağdaş gereklere uygun siyasi, ekonomik ve askeri içerikli köklü bir
dönüşüm/reform sürecine girmesini öngörmekteydi.
Fakat bu dönüşümün
amacına uygun olması için kontrollü bir biçimde yapılması şarttı. Modelin
kontrollü reform yapılmasına özel önem atfetmesi bir kaç etken çerçevesinde
izah edilebilir. Öncelikle, bu tür bir reform anlayışını Rusya’daki geleneksel
yukarıdan reform anlayışının tarihi izdüşümü olarak görebiliriz.
Nitekim Putin’in
devraldığı Rusya’nın tekrar büyük güç olma amacı 1. Petro, 2. Aleksandr,
Stolipin ve hatta Sovyet dönemi yukarıdan reform süreçlerindeki “büyük devlet”
misyonuyla ciddi biçimde benzerlik göstermektedir. Yine Rusya geleneğine uygun
olarak, bu reformun da temel dinamiği Rus egemen siyasi kültür geleneğinin en
önemli parçası olan devlet aygıt ve bürokrasisiydi.
Dönüşümün kontrollü
olmasına yapılan vurgu da Putin yönetimi için bir kaç bakımdan önemliydi.
Öncelikle, Putin yönetimi kontrolsüz biçimde yapılan Gorbaçov dönemi dönüşüm
deneyimini bizzat yaşamış kadrolardan oluşmaktaydı.
Bu kadrolar anılan
reform sürecini SSCB’nin çözülüşünün en önemli sebeplerinden biri olarak
değerlendirmekteydiler. Bu bağlamda SSCB’nin çöküşünü “20. yüzyılın en önemli
felaketi olarak değerlendiren” Putin için reformun “kontrollü” olması Rusya’nın
da aynı kaderi paylaşmaması için çok önemliydi.
Öte yandan kontrollü
olma, dönüşümün “büyük kurtuluş” amacından sapma olmaması için de gerekliydi.
Nitekim Yeltsin döneminde ülkeyi kapsayan reform dalgasının 1990’ların sonunda
Rusya’yı siyasi, ekonomik, askeri ve dış politika alanlarında soktuğu çıkmaz,
Putin için önemli bir ders olmuştu.
Dahası kontrollü dönüşüm
için iki başarılı örnek, imparatorluktan ulus-devlete geçiş yapmış Türkiye ile
sosyalist Çin’in dönüşüm modelleri de Rusya için “kontrollü dönüşüm” modelini
cazip kılan unsurlardı. Özetle, ülkenin tarihi tecrübesiyle iç ve dış etkenler
“kontrollü dönüşüm” modelini Putin yönetimi için cazip temel strateji haline
getirmişti.
Devam edecek…
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
08.10.2011 11:00 Yerel
saatı | 08:00 Dünya saatı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder