29 Aralık 2014 Pazartesi

Rusya`da “Beklenen Sürpriz”: 3. Putin Dönemi-2




Vladimir Putin ve “Kontrollü Dönüşüm” Stratejisi
Yeltsin döneminde parçalanan iktidarı toparlayabilecek, ülkeyi parçalanmaktan kurtarabilecek, ‘‘yakın çevre’’ ve uluslararası arenada Rusya’ya saygınlığını tekrar kazandırabilecek, Yeltsin döneminin kazanımlarından ödün vermeyecek bir kişinin iktidara gelmesi ihtiyacı doğunca, ülkedeki iktidar odakları (oligarhlar, ordu, güvenlik servisi) bu görev için Vladimir Putin’i uygun gördü.
Putin’in bu görev için seçilmesinde Rusya`da değişik iktidar odaklarını tatmin edecek nitelik ve geçmişe sahip olmasının etkili olduğu düşünülebilir. Öncelikle, Putin’in 1975-1990 döneminde Sovyet istihbarat servisi KGB’de çalışmış olması, iktidarın belirlenmesinde önemli role sahip Rus güvenlik çevrelerinin (istihbarat, ordu) desteğinin sağlanmasında önemli bir etkendi: Dahası, Putin’in Yeltsin döneminde Haziran 1998’den itibaren Rusya istihbarat servisi FSB’nin başkanı ve de Mart 1999’dan Ağustos 1999’a kadar Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri olması da, güvenlik çevrelerinin kendisine olumlu yaklaşmasını kolaylaştırmıştı.
Ayrıca, Putin’in 1990’ların başından itibaren Rus demokrat ve liberal çevrelerinde önemli saygınlığı olan Petersburg Belediye Başkanı Anatoliy Sobçak’la yakın ilişkileri ve çalışma arkadaşı olması da bu çevrelerin desteğinin sağlanmasına imkan tanıdı. Putin’in siyasi bir kişilik olmaması da Yeltsin’in kararlarında önemli rol oynayan “Aile” tarafından siyasal sistem içerisinde kolay yönlendirilebilecek bir varis gibi değerlendirilmesine olanak verdi.
Bu şekilde Rusya’daki değişik iktidar odaklarının uzlaştığı bir kişi olarak iktidara getirilen Putin’e göre, “Rusya son 200-300 senede ilk kez dünyanın ikinci ve hatta üçüncü dereceli ülke olmak gibi” bir tehlikeyle karşı karşıyaydı ve bunun önlenmesi için ulusun entelektüel, fiziki ve psikolojik güçlerinin bir araya toplanması gerekiyordu.
Bu çerçevede ülkenin bekası için çözülmesi hayati önem taşıyan ve de giderek ağırlaşan iç ve dış sorunları çözme misyonu yüklenen Putin’in, ülkenin düştüğü durumdan kurtarılması için uygulamaya başladığı “büyük kurtuluş” veya kalkınma stratejisini “kontrollü dönüşüm” modeli şeklinde tanımlamak mümkündür.
Model temel olarak Rusya’nın karşılaştığı iç ve dış sorunları öncelikle devletin bekasını ve büyük devlet geleneğini tehdit eden unsurlar olarak değerlendirmekte ve bu tehditleri bertaraf ederek Rusya’yı tekrar büyük güç statüsüne kavuşturmak için ülkenin çağdaş gereklere uygun siyasi, ekonomik ve askeri içerikli köklü bir dönüşüm/reform sürecine girmesini öngörmekteydi.
Fakat bu dönüşümün amacına uygun olması için kontrollü bir biçimde yapılması şarttı. Modelin kontrollü reform yapılmasına özel önem atfetmesi bir kaç etken çerçevesinde izah edilebilir. Öncelikle, bu tür bir reform anlayışını Rusya’daki geleneksel yukarıdan reform anlayışının tarihi izdüşümü olarak görebiliriz.
Nitekim Putin’in devraldığı Rusya’nın tekrar büyük güç olma amacı 1. Petro, 2. Aleksandr, Stolipin ve hatta Sovyet dönemi yukarıdan reform süreçlerindeki “büyük devlet” misyonuyla ciddi biçimde benzerlik göstermektedir. Yine Rusya geleneğine uygun olarak, bu reformun da temel dinamiği Rus egemen siyasi kültür geleneğinin en önemli parçası olan devlet aygıt ve bürokrasisiydi.
Dönüşümün kontrollü olmasına yapılan vurgu da Putin yönetimi için bir kaç bakımdan önemliydi. Öncelikle, Putin yönetimi kontrolsüz biçimde yapılan Gorbaçov dönemi dönüşüm deneyimini bizzat yaşamış kadrolardan oluşmaktaydı.
Bu kadrolar anılan reform sürecini SSCB’nin çözülüşünün en önemli sebeplerinden biri olarak değerlendirmekteydiler. Bu bağlamda SSCB’nin çöküşünü “20. yüzyılın en önemli felaketi olarak değerlendiren” Putin için reformun “kontrollü” olması Rusya’nın da aynı kaderi paylaşmaması için çok önemliydi.
Öte yandan kontrollü olma, dönüşümün “büyük kurtuluş” amacından sapma olmaması için de gerekliydi. Nitekim Yeltsin döneminde ülkeyi kapsayan reform dalgasının 1990’ların sonunda Rusya’yı siyasi, ekonomik, askeri ve dış politika alanlarında soktuğu çıkmaz, Putin için önemli bir ders olmuştu.
Dahası kontrollü dönüşüm için iki başarılı örnek, imparatorluktan ulus-devlete geçiş yapmış Türkiye ile sosyalist Çin’in dönüşüm modelleri de Rusya için “kontrollü dönüşüm” modelini cazip kılan unsurlardı. Özetle, ülkenin tarihi tecrübesiyle iç ve dış etkenler “kontrollü dönüşüm” modelini Putin yönetimi için cazip temel strateji haline getirmişti.
Devam edecek…
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
08.10.2011 11:00 Yerel saatı | 08:00 Dünya saatı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder