Ortadoğu'daki olaylar İran için aynı zamanda belli riskler yaratmaktadır.
Öncelikle, ülkelerde
iktidar değişikliği ve kargaşaların ortaya çıkmasında İran'a özgü otoriter
yapı, yolsuzluk, yoksulluk ve işsizliğin güçlü olması gibi nedenlerin de etkili
olması resmi Tahran'da rahatsızlık yaratmaktadır.
İran rejimi için iç
politik bağlamda bu rahatsızlığın üç temel kaynağı vardır: 1- Muhafazakarlar
ile Reformcular arasındaki mücadele, 2- Etnik sorunların kabarması tehlikesi, 3
-Muhafazakarların kendi arasında dini lider Ayetullah Hamaney ile Cumhurbaşkanı
Mahmud Ahmedinejad çekişmesi.
Bunlardan birincisi
1990'ların sonundan itibaren başlayan ve en sert şekilde devam eden
muhafazakarlarla reformcular arasındaki iktidar mücadelesidir. Ülkede zaten
gergin olan ve özellikle son cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra açıkça ve
sert biçimde ortaya çıkan bu mücadelede Ortadoğu'daki süreçten faydalanmaya
çalışıyor.
Öyle ki, Musevi ve
Kerrubi`nin öncülük ettiği "Yeşil muhalefet" 1,5 yıllık aradan sonra
ilk kez bu yılın Şubat ayında Ortadoğu'daki gelişmeleri gerekçe göstererek
kitlesel gösteriler yapmaya muvaffak oldu. Ancak muhalefetin bu aktifliyi
iktidar tarafında sert önlemlerle engellendi, Musevi ve Kerrubi ev hapsine
alındı, onlara desteğini gizlemeyen Haşimi Rafsancani`nin kendisi ve yakınları
İran hakimiyetindeki önemli görevlerini kaybettiler.
Ortadoğu`daki
gelişmelerin İran'daki rejimine yarattığı ikinci tehlike de kendini ülkede
etnik sorunların kabarması şeklinde gösterebilir. Tahran yönetimi kabul etmese
de, İran'da etnik sorunu en önemli sıkıntılardan biri olduğu biliniyor. Ancak
Ortadoğu olaylarından sonra artık bu sorunun da İran'da iktidar değişikliği
için aktif araç olarak kullanılacağına dair ciddi resmi beyanlar gündeme
gelmeye başladı. Öyle ki, 2 Mart'ta dini lider Hamaneyi`ye yakınlığı ile
bilinen İran Devrim Muhafızları Ordusu`nun İstihbarat Teşkilatı ülkede yeni
gerginliğin etnik zeminde olabileceğine dair açıklama yaptı.
İstihbarat servisi İran
Devrim Muhafazacıları İstihbarat Teşkilatı açıklamada, ABD’nin bu yıl içinde
İran'da "kadife devrimi" yapmak niyetinde olduğunu iddia etti.
"Fars` ajansın Mart ayında İstihbarat Başkanı Hüseyin Taib`in 2 Mart'taki
konuşmasına istinaden verdiyi haberde, ABD`nin ülkenin kuzeybatı ve güneydoğu
bölgelerinde etnik ve dini faktörlerden kullanarak yeni darbe planları
hazırladığı iddia etmiştir.
İran'da muhafazakarların
kendi arasında Hamaney-Ahmedinejad çekişmesi ülkede siyasal sistemin geleceği
açısından yeni riskler yaratan bir diğer husustur. Bu çekişmenin esas sebebi
Ahmedinejad’ın İran'da tüm sistemi tam kontrol etmek ve Hamaney`in buna
direnmesi ve kendi belirleyici konumunu korumak istemesi oluşturmaktadır.
Nitekim Cumhurbaşkanı
Ahmedinejad`ın İran İstihbarat bakanının görevden alınması ve bazı bakanlıkları
kaldırma çabalarına Hamaneyi`nin sert tepkisi, parlamentonun cumhurbaşkanına
muhalif kanadının direnişi bu çekişmenin siyasal sistemdeki yansımaları gibi
değerlendirilmektedir.
Yine taraflar birbirine
medya üzerinde karşılıklı saldırılar yapıyorlar. Şimdilerde giderek güçlenen ve
esasen siyasi ve bürokratik makamların kontrolü üzerinde yoğunlaştığı
gözlemlenen Hamaney-Ahmedinejad çekişmesinin uzun vadede ise sokaklara taşması
mümkündür.
Ortadoğu'daki
gelişmelerin İran'ı rahatsız eden ikinci boyutu ise müttefik ülkelerde, örneğin
Suriye`de ortaya çıkan olaylardır. Suriye yönetimine karşı yapılan bu siyasi
protestoların İran'a yakın Beşar Esad hakimiyetini devirmesi İran'ın bölgedeki
gücünü zayıflatıcı gelişme olarak değerlendiriliyor.
Bu durumdan rahatsız
olan İran Tunus, Mısır, Bahreyn ve Yemen gibi ülkelerdeki protestolara destek
verirken, Suriye`deki olayları fitne ve İran`a baskı yapma amaçlı çabalar
olarak nitelendirmektedir. Nitekim son olarak İran Parlamentosu Araştırma
Merkezi'nin hazırladığı raporda da Suriye`de baş veren olayların İsrail ve ABD
tarafından yapay biçimde yaratıldığı bildirilmektedir.
Durumdan rahatsız olan
Tahran yönetimi Suriye’deki olayların ülkeye yansımaması için devlet medyasına
sansür uygulamaktadır.
Batı'nın Libya`ya karşı
kullandığı müdahale nedenlerini İran`a saldırı ihtimalini güçlendiren bir diğer
gelişme olması Tahran yönetiminin rahatsız eden üçüncü boyut gibi
değerlendirilebilir. Batı Kaddafi yönetiminin halka karşı güç kullandığını gerekçe
göstererek Libya karşı BM kararı almış ve ardından askeri araçları devreye
sokmuştur.
İran rejiminin otoriter
niteliği ve muhalefete yönelik baskıcı tutumu dikkate alındığında bu sürecin
İran`a askeri müdahale ihtimalini güçlendirdiği kabul edilebilir. Bu bağlamda
ABD'nin bölgedeki iktidar değişikliklerine verdiği desteği bir anlamda bölge
halkların gözünde meşruiyetini kaybetmiş rejimleri daha meşru iktidarlara
değiştirerek İran`a müdahale için uygun bölgesel ortam hazırlama çabası olarak
da değerlendirmek mümkündür.
Nitekim İran
Parlamentosu Araştırma Merkezi'nin Nisan ayının son haftası hazırladığı
analitik raporda “ABD, İngiltere, Fransa ve bölge ülkelerinden Suudi
Arabistan`ın halk isyanlarını kullanarak süreci istedikleri yöne yöneltmek
istedikleri” vurgulanıyor.
Son olarak yeni
rejimlerin Filistin meselesinde İsrail'e karşı nispeten daha sert tavır alması
(artık Mısır bunun bazı işaretlerini veriyor) İran'ın bu sorunu kullanarak
bölgede nüfusunu güçlendirme olanaklarını sınırlayabilir.
Dr. Nazim CAFERSOY
Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi
(QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
21.05.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder