30 Aralık 2014 Salı

Gürcistan Batı-İran Gerginliğinin Neresinde?



Giderek dozu artan Batı-İran gerginliğinin en önemli cephelerinden biri de Güney Kafkasya.
İran`ın komşusu konumundaki bu bölge zaten Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra önemli uluslararası oyuncuların ilgi alanı içerisine girmiştir. Özellikle 1990`larda bölgedeki güç mücadelesi Rusya, İran ve Türkiye gibi üç oyuncu arasında cereyan etti. Bu dönemlerde başta ABD olmak üzere Batı`nın da Türkiye üzerinden oyuna dahil olduğu bilinmekteydi. Keza 2000`li yıllar da çeşitli değişik boyutları da olsa, bu sürecin önemli ölçüde devam ettirilmeye çalışıldığı dönemdi. Stratejik bağlamda Kafkasya`daki bu güç mücadelesinde Türkiye-Batı işbirliği Rusya-İran ittifakı ile dengelenmeye çalışılmaktaydı.
Kafkasya`daki bu güç ve etkinlik mücadelesinde bölge ülkeleri de bazen açıktan, bazen de dolaylı yoldan bu sürecin tarafı oldular. Sürece bölge ülkelerinin dahil olması ile Kafkasya`da kabaca bir tarafta Rusya-İran-Ermenistan, diğer tarafta ise Batı-Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan olduğu bir mücadele yürümekteydi. Bu manzara içinde İran`ın bölgeye bakışında ise esasen öne çıkan unsurlar Ermenistan`la geliştirilen stratejik işbirliği ve Azerbaycan`la bıçak sırtı yürüyen ilişkiler süreciydi. Bu bağlamda bölge ülkelerinden Gürcistan`ın İran`la ilişkileri, Tiflis`in Amerika ile geliştirdiği yakın işbirliğine rağmen, sanki bir az daha gündem dışı kalıyordu.
Hatta Gürcistan ile İran arasında imzalanan 50`ye yakın anlaşma iki ülke ilişkilerinin yolunda gittiğinin kanıtı olarak gösteriliyordu. Özellikle, 2008 Ağustosundaki savaştan sonra Rusya`nın baskılarını göğüslemek için bölgede Azerbaycan`ın yansıra, İran`dan da faydalanma çalışan Gürcistan yönetimi hatta 2010 yılında Tahran`la vizeyi kaldırmış, bu bağlamda attığı adımlar ABD yönetiminin rahatsızlığına sebep olmuştu. Zaten Tahran da Gürcistan üzerinden kuşatılmışlığını kısmen azaltmak, Rusya`nın bölgede artan etkisini dengelemek ve genelde Kafkasya`da etkinliğini güçlendirmek anlamında Amerikan yanlısı olarak pek hazzetmediği Saakavşili yönetimi ile ilişkilerini geliştirmeye sıcak bakmıştı.
Ama son aylardaki bazı olaylar Gürcistan`ın konumunu tekrar hatırlattı. Şöyle ki, Şubat ayı içinde İsrail`in Tiflis büyükelçiliğine saldırının son anda önlenmesi giderek gerginleşen Batı-İran ilişkileri sürecinde dikkatleri Gürcistan`ın üzerine çekti. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu bu saldırıdan İran`ı sorumlu tuttu. İran da İsrail`in bu iddialarının tamamen yalan olduğunu bildirerek, suçlamaları kabul etmedi. Hiç kuşkusuz, Gürcistan`ın son yıllarda İsrail`le geliştirdiği önemli ilişkiler dikkate alındığında bu saldırı ve bunun İran`la ilişkilendirilmesi o kadar da şaşırtıcı değil. Dahası bu olayın Ocak ayında İran`a müdahale konusuna ilişkin gelişmelerin akabinde gündeme gelmesi meselenin doğrudan Batı-İran gerginliğinin bir yansıması olduğu yöndeki yorumları güçlendiriyor.
Öncelikle, bu yılın başında Gürcistan muhalif Halk Meclisi üyelerinden Elizbar Cavlidze yerli “Kviris Kronika” (Haftanın haberleri) gazetesine verdiği demecinde ülkede ABD`nin başta hastaneler olmak üzere kurduğu çok saydı sivil ve askeri tesisin İran`la savaşa hazırlık maksadını taşıdığını ireli sürdü. (Belirtmek gerekir ki, ABD Gürcistan`da 30 kadar hastane ve tıp merkezi oluşturmuş durumda ve daha 100 adet benzer tesisin kurulması planlanıyor.) Cavalidze bu çerçevede Karadeniz kıyısında Kulevi`de yapılan hava alanı ile Marneuli`de olduğunu iddia ettiği gizli havaalanının İran müdahile için hazırlandığını de ilan etti. Gürcü muhalif devlet başkanı Saakavşili`nin en büyük projelerinden biri kabul edilen Lazika`da yeni büyük bir şehir kurma amacının da esasında “bir Amerikan askeri kenti” oluşturma projesi olduğunu iddia etti. Bu adımların Gürcistan`ı İran füzelerinin saldırılarına açık hale getirdiğini belirten Cavlidze`nin bu açıklamaları öteden beri bu ülkedeki Amerikan askeri varlığına karşı hassas olan Rusya ile Batı ile ilişkilerinde giderek gerginleşen İran`ın dikkatini çekti. Bu açıklamanın ardında hem Rus hem de İran basınında olası bir İran müdahalesinde Gürcistan`ın rolü açıkça tartışılmaya başlandı.
İkinci olarak, tam da bu konunun tartışıldığı dönemde Gürcü devlet başkanı Saakavşili`nin 30 Ocak`takı ABD sefer gerçekleştirdi. Saakaşvili`nin başkan Obama`nın yansıra ve Dışişleri Bakanı Klinton`un yanı sıra CIA Başkanı David Petraeus ile Savunma Bakanı Leon Panetta görüşleri dikkat çekiciydi. Görüş öncesi ve sonrasında Gürcü ve dış basında görüşmelerin konuna ilişkin yorumlarda İran`a müdahile meselesinin gündem geldiği yorumlarına Gürcistan`ın eski Devlet Başkanı Şevardnadze`nin de uyarıları ile katılması ise işin tuzu biberi oldu.
Üçüncü olarak, Saakaşvili`nin seferinin ardından Gürcistan Savunma Bakanı adete İran`ın endişelerini Bako Akhalia yaptığı açıklama ile tekrar Amerikan askeri danışmanlarının ülkeye geri döneceğini ve ABD ile askeri ilişkilerin yeni evreye geçtiğini ilan etti.
Dördüncüsü, Gürcistan Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreter Yardımcısı Batu Kutelia`nın Gürcü Mastero TV`ye verdiği demecinde Batı-İran sorunun çözümü için BM kararının gerektiğini belirtmesi ve ülkesinin de bu şartla süreçte yer alabileceği ifade etmesi Tahran`da yapılan yorumlarda endişeleri artıran unsurdu. Zaten bu ortamda Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradze`nin yaptığı basın toplantısı ile Gürcistan`ın İran`a müdahile ile bağlı müzakereler yürütmediğini bildirmesi o kadar da etkin olmadı.
Kafkasya`da havanın gerginleşmesi Şubat ayının 21-de Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Grigori Karasin ve ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon, Moskova’da gerçekleşen buluşmalarında da gündem gelmiş. Keza bölgedeki güvenlik konuları 28-29 Şubat tarihlerinde İsrail`e sefer eden Gürcistan Dışişleri Bakanı Grigol Vaşadze’nin İsrail Devlet Başkanı Şimon Perez ile Tel-Aviv’de yaptıkları görüşmede de ele alınmış.
Özetle, Gürcistan Batı-İran gerginliğinin artçı şoklarını yaşamaya başladı bile. Bu ortamda Rusya`dan sonra İran yönetiminin de Gürcistan`daki Azerbaycanlılar ve Ahısklalılar üzerinden devreye girme çalışması, hatta bu konuda çabalar gösterdiğinin bazı işaretlerini vermesi şaşırtıcı değil...
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Analisti (QAFSAM-www.qafsam.org)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder