29 Aralık 2014 Pazartesi

Rusya`nın Kuzey Kafkasya politikası ve Azerbaycan - 3




Azerbaycan-Kuzey Kafkasya: Tarihsel boyut
Kuzey Kafkasya Rusya`nın geri kalanı ile Azerbaycan arasında tampon bölge olması bakımından strateji öneme haizdir. Bu durum bölgenin Azerbaycan ile dini, etnik ve tarihi yakınlığı, mevcut güvenlik riskleri ve ekonomik fırsatlarıyla birlikte düşünüldüğünde daha büyük anlam kazanmaktadır. Tarihsel bağlamda Kuzey Kafkasya bölgesi Rusya`nın denetimine girene kadar esasen Azerbaycan`da kurulan devletlerin siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel etkisi altında kalmıştır. Bu bölgenin tarihi merkezi Derbent kenti ise Azerbaycan tarihinde özel yere sahiptir. Nitekim Azerbaycan`da bu kent için yaygın kullanılan “Demir kapı Derbent” (Çelik kapı Derbent) deyimi bir yandan bölgenin Azerbaycan tarihi belleğindeki yerini ortaya koyarken, diğer yandan ülkenin kuzey savunmasının bu kentten başladığını simgelemektedir. Bölgenin tarihsel bağlamda Azerbaycan`ın etki alanında olduğunu sembolize eden bir diğer deyim 19. yüzyılda yaşamış (1814-1841) ünlü Rus şairi Mihail Lermontov`a aittir. Hayatının bir dönemini Kafkasya’da yaşayan Lermontov`un “Tatarca`nın (bugünkü anlamıyla Azerbaycan Türkçesinin) Kafkasya`nın Fransızcası olduğu” anlamına gelen sözleri, bölgede Azerbaycan`ın kültürel etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
Azerbaycan ile Kuzey Kafkasya arasında bu etkileşim ve tutum birliği Rus işgaline karşı direniş ve isyanlarda da kendisini kısmen göstermiştir. Rus etkisine karşı Kuzey Kafkasya ile Azerbaycan arasındaki ortak tutumun 20. yüzyıldaki ilk yansıması ise “Kafkas evi” biçiminde ortaya çıkmıştır. Ciddi anlamda Kafkas Evi’nin esası olarak kabul edebileceğimiz ilk girişim de, 20. yüzyıl başlarında Rusya’da başlayan ulusal uyanış hareketlerinin bölgeyi etkilemesi ile ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede Kafkasya halklarının Rusya işgalinden kurtulması amacının gerçekleştirilmesi ve bu anlamda Kafkas halklarının güçlerinin birleştirilmesini öngören Özgür Kafkas düşüncesi 1915’de kurulan Kafkas Komitesi ile fiiliyata dökülmüştür.
Çarlık Döneminde guberniyalara (eyalet) bölünerek yönetilen Kafkasya’da Şubat 1917’de Çarlık rejiminin devrilmesi ile yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkması sonrasında Özgür Kafkasya düşüncesi bu kez bağımsız Azerbaycan devleti yöneticileri tarafından 1918’de, bölgede ortaya çıkan toprak iddiaları ve çatışmaların, barışçıl çözümüne varılmasını sağlamağı amaçlayan “Kafkas Evi” oluşturma önerisi ile tekrar gündeme getirilmiştir. “Kafkas Evi” düşüncesinin Kafkas ülkeleri arasında bir Kafkas Konfederasyonu oluşturma şeklinde gelişmesi, 1919 ilkbaharında, Rusya’da komünizmi yenerek tekrar Rus imparatorluğunu kurmayı amaçlayan General Denikin’in Kafkasya’da kurulan Dağlılar Cumhuriyetine saldırması nedeniyle bölge ülkeleri tarafından fiiliyata dökülmeye çalışılmıştır. Gürcistan yönetiminin önerisi ile 25 Nisan 1919’da Tiflis’te bir araya gelen Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Dağlılar Cumhuriyeti, böylece Kafkas Konfederasyonu oluşturmak için ilk adımı atmış, Kafkas Konferansı toplanmış ve Kafkas ülkeler arasında ilişkilerin düzenlenmesi amacıyla “Toprak ve sınır ihtilafları”, “demiryolu ve PTT ilişkileri”, “mali ve iktisadi”, “siyasi”, “mahkeme ve hukuk” ve göçmen konularıyla ilgilenen altı komisyon oluşturulmuştur.
Konferans süresince en önemli konuların başında gelen; ülkeler arasında sınır problemleri ve toprak iddiaları konuların da, karışık nüfusa sahip bölgelerin de tartışma konusu olabileceği, bu sorunların ülkeler arası anlaşmalarla çözülmesi ve aksi takdirde hakemlik müessesesi aracılığı ile çözüme varılmasında uzlaşmaya varılmıştır. Ayrıca, konferansta göçmenler sorunu, mali ve ekonomik konularda da bir takım anlaşmalar yapılmıştır.
Haziran ayına kadar çalışmalarını sürdüren Kafkas Konferansının faaliyeti Denikin’in Dağıstan’a saldırması ile durdurmuştur. Denikin’in saldırı tehlikesinin giderek artması üzerine Gürcistan ve Azerbaycan aralarındaki toprak ihtilafını erteleyerek 16 Haziran 1919’da askeri yardım anlaşması yapmış ve bu anlaşma 27 Haziran 1919’da parlamentolar tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Anlaşmada Ermenistan’ın iki hafta içinde bu pakta girebileceğinin ifade edilmesine rağmen, Ermenistan bu anlaşmaya katılmamış, tam aksine Gürcistan ve Azerbaycan’a karşı Denikin’le gizli ittifak anlaşması imzalamıştır.
Kurulması düşünülen Kafkas Konfederasyonu konusunda önerilen tasarıda, Kafkas devletlerinin bağımsızlığının, anayasalarının, parlamentolarının ve hükümetlerinin korunarak ortak bir kurum oluşturması öngörülüyordu. Bu kurumun; her üç ülkenin (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan) dışişleri, savunma, maliye, demiryolu, posta ve telgraf bakanlıklarının temsilcilerinden oluşturulan sürekli faaliyet gösteren bir oluşum olması düşünülüyordu. Her bakanlığın 2-3 temsilcisinin katılacağı oluşum her üç başkentte 4-er ay faaliyet gösterecek ve bu süre içerisinde toplantı yapılan ülkenin temsilcisi oluşuma başkanlık yapacaktı.
Kafkas Konfederasyonu düşüncesi Müsavat Partisinin Aralık 1919’da yaptığı II. Kurultayda Kafkas ülkelerinin gönüllü birliği anlamında takdir görmüş ve bu düşüncenin gerçekleştirilmesi için Kafkas ülkelerinin işbirliği yapması çağrısında bulunulmuştur. Kafkas Konfederasyonu düşüncesi ABD tarafından da destek görmüş, Paris Barış Kongresine katılan Azerbaycan temsilcilerinin 28 Mayıs 1919’da kabul eden başkan Woodrow Wilson ABD Yönetiminin bu girişimi desteklediğini ve her türlü yardımı göstermeye hazır olduğunu belirtmiştir.
Kafkasya cumhuriyetleri arasında Kafkas Konfederasyonu konusunda önemli bir somut girişim 7 Nisan 1920’de Kafkas Cumhuriyetlerinin Tiflis Toplantısında yapılmış ve Azerbaycan temsilcilerinin önerisi ile Kafkasya Cumhuriyetleri Konseyi oluşturulması konusunda uzlaşma sağlanmıştır. Bu konuda Azerbaycan Adalet Bakan Yardımcısı Mirze Kriçinski tarafından 24 maddelik bir öneri hazırlansa da 27 Nisan 1920’de Azerbaycan’ın Sovyet Rusya tarafından işgali ile bu öneri ortadan kalkmıştır.
Sovyet işgalinden sonra Azerbaycan`la Kuzey Kafkasya ilişkisi iki temel zemin üzerinden sürdürülmüştür. Birinci zemini SSCB içindeki ilişkiler oluşturmuştur. Sovyet yönetimi Kafkasya`yı işgal ettikten sonra bölgede yeni bir düzenlemeye gitmiştir. 1922-1936 döneminde Güney Kafkasya ülkeleri Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan SSCB’ye Zakafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti (ZSFSC) ismi altında katılmıştır. 1936 ZSFSC ortadan kaldırılarak Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ayrı-ayrı SSCB’ye üye yapılmıştır. 1920-1924 döneminde Kuzey Kafkasya bölgesinde ise Çeçenistan, İnguşetiya, Kuzey Osetya, Kabarda, Balkar ve Karaçay’ı içine alan Dağlık Özerk Cumhuriyeti Rusya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC)’ne bağlanmıştır. Fakat 1924’e kadar bu cumhuriyetteki bölgeler özek cumhuriyet halinde ayrı-ayrı RSFSC’ye bağlanarak, Dağlık Özerk Cumhuriyeti ortadan kaldırılmış ve böylece Kuzey Kafkasya da parçalara bölünmüştür. SSCB döneminde Azerbaycan Kuzey Kafkasya arasındaki ilişkiler genel anlamda Sovyet sistemini ve özel anlamda ise RSCFC boyutunu temel almış ve esasen ekonomi ile kültürel etkenler üzerinden şekillenmiştir.
Azerbaycan ile Kuzey Kafkasya ilişkilerinin ikinci düzlemini ise bölge muhaceretinin yurtdışında geliştirdiği işbirliği oluşturmuştur. Esasen siyasi temele dayayan bu işbirliğinin merkezinde “Kafkas evi” projesi olmuştur. Sovyet Rusya’nın Kafkasya’yı işgali ile muhacerete gitme durumunda kalan bağımsız Kafkasya cumhuriyetlerinin politikacı ve aydınları Kafkasya’nın, yeniden bu kez Sovyet Rusya işgalinden kurtulması anlamında ortak hareket etmek için tekrar Kafkas Birliği düşüncesini gündeme getirmişlerdir. Bu bağlamda 1921’de Kuzey Kafkasya, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın muhaceret temsilcileri Paris’te bir Kafkas Konseyi oluşturmuş, 1927’de ise Azerbaycan, Gürcistan ve Kuzey Kafkasya’yı birleştiren Kafkasya İstiklal Komitesi (KİK) kurulmuştur. Bu Komitenin faaliyetlerine Polonya devleti aktif destek sağlamıştır. KİK’te Azerbaycan’ı M.E. Resulzade ve M.Y. Mehdiyev, Gürcistan’ı N.Jordaniya, A. Çhenkeli, A.Asatiani, C. Mdivani, Kuzey Kafkasya’yı ise M. Sunşev ve İ. Çumşov temsil etmiştir. Ermeni muhacirler bu komiteden uzak dururken bu arada Gürcistan ve Azerbaycan’a yönelik toprak iddialarını, işbirliği yaptıkları Rus muhaceret basınında sık-sık dile getirmişlerdir. 14 Haziran 1934’de muhacirler Brüksel’de Kafkas Konfederasyonu Misakını (diğer adı Kafkas Konfederasyonu Paktı) imzalamıştır. 14-23 Şubat 1935 tarihlerinde yapılan konferansta Kuzey Kafkasya, Azerbaycan ve Gürcistan muhacirleri yüksek mahkemesi, ortak askeri gücü ve yönetim kurulu olan Kafkasya Konfederasyonu Konseyi’ni (KKK) ilan etmiştir. KKK’nin esas amacı Kafkasya halklarının ulusal bağımsızlığının yeniden kazanılması ve bağımsızlığı koruyacak güvenli bir mekanizmanın oluşturulmasıydı. Bu Konseyin Ermeni muhacir teşkilatlarına açık olmasına rağmen, Ermenistan muhacirleri bu Konseye ancak 1940’da üye olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Konfederasyonu Konseyi’ne üye olan muhacirler ayrı-ayrı veya konsey üyesi olarak temsil ettikleri ülkenin bağımsızlığının tanınması için Almanya yönetimi ile görüşmeler yapmıştır. Dört Kafkasya cumhuriyeti 22 Ağustos 1944’de Almanya Dışişleri Bakanlığına Kafkasya’nın konfederatif devlet olarak tanınması için başvuruda bulunmuştur. Almanya bu başvuruyu olumlu karşılamamış, fakat savaşın sonuna doğru bu konfederatif devleti oluşturan cumhuriyetleri ayrı-ayrı resmen tanımıştır.
11-16 Aralık 1952’de Azerbaycan, Gürcistan ve Kuzey Kafkasya temsilcileri Münih’te, Kafkasya Konferansını yaparak Kafkasya halklarını komünist yönetimden kurtarmayı hedefleyen ve bu doğrultuda komünist rejime karşı mücadele yapan ülke ve milletlerle işbirliğini öngören Kafkasya Merkezi’ni kurmuştur. Kuruluş beyannamesini Azerbaycan Milli Merkezi Başkanı M.E. Resulzade, Gürcistan Milli Siyaset Merkezi H. Jordaniya ve Kuzey Kafkasya Milli Merkez Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Magoma’nın imzaladığı bu merkez Kafkasyalıların muhacerette oluşturdukları son ortak teşkilat olmuştur. Kafkasya muhacirlerinin bu çabaları Sovyet işgali döneminde bütünlükte Kafkasya, özelde ise Azerbaycan ile Kuzey Kafkasya muhacereti arasında ilişkilerin devamını sağlasa da, “Kafkas evi” projesinin SSCB-nin dağılmasına kadar başarılması konusunda somut sonuçlar verememiştir.
Dr. Nazim Cafersoy
KAFSAM analisti ve ADİU Türk Dünyası İşletme Fakültesi öğretim üyesi
01.02.2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder