29 Aralık 2014 Pazartesi

Rusya Libya olaylarının neresinde? - 2




19 Mart’ta Libya’ya karşı başlatılan askeri hava müdahalesi Rusya’nın bu konudaki tutumunda bazı yeni ayrıntıları gündeme getirmiştir.
Şöyle ki, 21 Mart’ta Balkanlar gezisi sırasında Rusya başbakanı Vladimir Putin Libya’ya karşı hava saldırısını “Haçlı Seferi” olarak nitelendirmiştir. O, Libya’ya müdahaleyi Irak’la kıyaslayarak bu tür örneklerin Rus Ordusu’nun daha da güçlendirilmesi zorunluluğunu çok açık bir şekilde ortaya koyduğunu belirtmiştir. Fakat tam da aynı gün Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev medyaya yaptığı açıklamada Libya’ya yapılan askeri müdahalenin medeniyetler arası savaşı körükleyecek şekilde “Haçlı Seferi” olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını ve durumu daha da kötüye götürebileceğini ifade etmiştir. Rusya’nın Libya problemini ta başından beri barışçıl yollardan çözüme kavuşturulmasını istediğinin altını çizen Medvedev, bu ülkeye askeri müdahaleye karşı olduklarını ve bu nedenle de “uçuşa yasak bölge” oluşturulması sürecinde yer almayacaklarını beyan etmiştir. O, aynı zamanda, Libya ile diplomatik ilişkilerini sürdürdüklerini ve süreçte arabuluculuğu üstlenebileceklerini belirtmiştir. Medvedev’in bu açıklamalarının ardından Putin’in Basın Sekreteri Dmitriy Peskov devlet başkanın Rusya’nın Libya konusundaki resmi tavrını ortaya koyduğunu, Başbakanın açıklamalarının ise kendisinin kişisel görüşleri olduğunu ifade etmiştir. Libya konusunda Medvedev ile Putin arasındaki görüş farklılığının 2012 yılındaki devlet başkanı seçimleri nedeniyle ikili arasında basına da yansıyan bir başka ve aynı zamanda daha ciddi bir zıtlaşma olduğu belirtiliyor.
Libya konusunda Medvedev ile Putin arasındaki çelişkinin Rusya’nın üst düzey yönetimi arasında da göreceli görüş farklılıklarına neden olduğu gözlemlenmektedir. Şöyle ki, Putin’e yakınlığı ile bilinen Rusya Savunma Bakanı Anatoliy Serdyukov, ABD’li meslektaşı Robert Gates’le Moskova’daki görüşmesinde “hava saldırılarının sivillerin ölümüne yol açtığını, Rusya’nın bu tür saldırılara karşı olduğunu ve bunların bir an önce durdurulmasını istediğini” beyan etmiştir. Gates ise “Rusya’nın eleştirilerinin açık yalanlar üzerine kurulduğu” belirtmiştir. Putin’e yakınlığı ile bilinen Rusya’nın NATO temsilcisi Dmitriy Rogozin de son haftalarda verdiği demeçlerde “Libya’ya müdahalenin NATO içinde müttefikler arasında tereddütlere neden olduğunu, müdahale sırasında NATO’nun Libya’da taraf tutmaması gerektiğini ve kara operasyonlarına girişilmesinin işgal anlamına geleceğini” ifade etmiştir. O, aynı zamanda, Libya’daki olaylara dışarıdan müdahalenin geniş çaplı bölgesel krize neden olabileceğini de belirtmiştir.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ise kısmen ılımlı tutumu ile daha çok Medvedev ile paralellik sergileyen açıklamalar yaptığını görüyoruz. O, 30 Mart’ta Avusturyalı meslektaşı Michael Spindelegger ile görüşmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında BM GK’nin 1973 sayılı Kararnamesini desteklememelerinin nedeni olarak, kullanılacak gücün sınırlarının tam net olarak belirlenmemesini göstermiştir. Rus bakan bu belirsizliğin şu an Libya’ya yapılan müdahale sırasında sivillerin ölümüne neden olduğunu belirtmiştir. Açıklamaları sırasında Lavrov, istikrarın sağlanması ve demokratik reformların gerçekleştirilmesi için Libya’daki münakaşa taraflarına iç politik diyalog çağırısında bulunmuştur. Rusya’nın en üst düzey diplomatı bu bağlamda Libya’daki en önemli konunun ateşkesin sağlanması ve görüşmelere başlanması olduğunun altını çizmiştir.
Sonuç olarak, Rusya’nın Libya konusundaki tavrının duruma ve olayların gelişim seyrine bağlı olarak değişken bir nitelik arz ettiği görülmektedir. Olayların başlangıcında Libya’daki isyan dalgası konusunda daha dikkatli bir yaklaşım sergileyen resmi Moskova Mart ayı ile birlikte çizgisini göreceli olarak bir az daha sertleştirmiş bulunuyor. Fakat Rusya’nın üst düzey yöneticileri yaptıkları açıklamalarda Libya’ya dış müdahaleye karşı oldukları tezine vurgu yapmaya devam etmektedirler. Öte yandan, Rusya’nın Libya konusundaki tutumu Medvedev ile Putin arasında oluştuğu ifade edilen iktidar mücadelesinde karşıtlığı kuvvetlendiren konulardan biri haline geldiğini söyleyebiliriz.
Dr. Nazim Cafersoy,
ADİU Tudifak Öğretim Üyesi, KAFSAM analisti (
www.qafsam.org)
21.04.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder