29 Aralık 2014 Pazartesi

Rusya, Suriye ve S-300 satışı




Artık iki yıldır uluslararası gündemin en önemli konularından birine dönüşmüş Suriye meselesine Mayıs ayından itibaren yeni bir boyut daha eklendi.
Mayıs ayında Batı medyasında Rusya`nın sıkı işbirliği yaptığı Esad rejimine S-300 füzeleri satabileceyine dair iddialar ABD`nin itiraz mesajlarına ve özelikle de İsrail`in ciddi rahatsızlığına neden oldu. Nitekim 14 Mayıs`ta İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu Rusya`ya ani bir ziyaret gerçekleştirdi. 
26 Mayıs`ta ise İngiliz “Sunday Times” gazetesi bu ziyaret sırasında Netanyahu`nun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin`le gizli bir uzlaşma elde ettiğini iddia etti. İddiaya göre, Rusya Suriye`ye S-300 füzesi vermeyecek, ancak İsrail de Suriye`yi bombalamayacaktı. Fakat hem İsrail, hem de Rusya yetklilileri bu iddianı hemen yalanladılar.
30 Mayıs`ta ise Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad`ın Hizbullah televizyonuna verdiği mulaktatta Rusya ile askeri işbirliğini devam etdirdikleri açıklaması, televizyon tarafından “Suriye S-300 füzelerinin ilk partisini aldı“ biçiminde yorumlandı. Aynı günlerde Mossad`a yakınlığı ile bilinen debka.com internet sitesinin Rusya`dan Suriye`ye büyük bir askeri nakil uçağının uçuş yaptığını belirtmesi durumu daha da karmaşık hale getirdi.
Başta savunma bakanı olmak üzre İsrailli yetkilililerin Suriye`yi vurabileceklerine dair açıklamaları da S-300 üzerinden yürüyen tartışmanının gideceği noktanın yeni bir kriz olacağı biçiminde yorumlanabilirdi. Dahası Avrupa Birliği’nin Suriye’ye yönelik silah ambargosunu kaldırmasının ardından, Moskova kriz öncesi imzalanan anlaşma çerçevesinde S-300 füze savunma sistemlerini Şam’a teslim edeceği tehdidinde bulunmuştu.
Fakat Suriye’de barış için Cenevre’de ikinci bir uluslararası konferans toplanmasına çalışan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, S-300 füze savunma sistemlerinin henüz Suriye’ye verilmediğini açıkladı. Yine İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Zeev Elkin, Rusya’nın Suriye’ye S-300 füze sevkiyatını gerçekleştirmemesi ile ilgili İsrail’in endişelerini dikkate aldığını tahmin ettiğini söyledi.
Son açıklamalar işığında, Suriye ekseninde S-300 meselesi konusunda belli bir sukunetin mövcutluğu gözlemlenmektedir. Ancak bunun kırılgan bir zeminde oluştuğu, özellikle Suriye konusunda süren Amerikan-Rus pazarlıkları ile yakından ilişkili olduğu söylenebilir. İlginç bir biçimde, tam da S-300 füzesi tartışması yaşanırken Moskova`nın Golan tepelerine Rus barış gücü yerleştirme isteğini dile getirmesi, “acaba Ruslar pazarlık sürecinde bu konuda Tel-Aviv`le belli bir uzlaşma mı sağladılar” düşüncesini de akla getirmiyor değil. Bu arada normalleşme sürecine giren Tükiye-İsrail ilişkileri birlikte Rus doğal gazının Mavi Akım-2 projesi ile İsrail`e ulaştırılmasının tekrar gündeme gelmesi de unutulmamalı.
Esasında S-300 füzelerinin satışının Rusya`yı sıkıntıya sokması yeni bir şey değil. Daha 1997-1998 yıllarında Rusya`nın Güney Kıbrıs`a bu sistemlerden iki adedini satmak istemesi sonrasında Türkiye bu silahların Güney Kıbrıs`ta yerleştirilmesi halinde vurma tehdidinde bulunmuştu. O zaman kriz Güney Kıbrıs`ın bu düşüncesinden vazgeçmesi ve onun yerine bu silahları Yunanistan`ın alması ile çözülmüştü.
Yine S-300 füzelerininin kriz yarttığı bir diğer vaka Rusya`nın İran`a bu sistemleri satmak istemesi olmuştur. 2007 yılında İran`la 5, kimi kaynaklar göre de 20 adet S-300 sistemi satmak için anlaşma imzalayan Rusya, BM`nin 2010 yılında uyğulamaya konulan yeni yaptırım kararını gereçke göstererek bu adımı atmaktan vazgeçti. Moskova`nın bu kararının arkasında Kremlin ABD ve İsrail`le yaptığı pazarlıklar olduğu tahmin ediliyor. Kremlin’in bu tavrı Tahran`ı kızdırdı ve İran 2011 yılında Rusya`yı uluslararası mahkemeye vererek 4 milyar dolar tazminat talep etti.
Rusya`nın özellikle İran ve Suriye gibi ülklere S-300 füzeleri satmasının Amerika ve İsrail gibi devletler tarafından ciddi rahatsızlık yaratması ise büyük oranda bu silah sistemlerinin yaratacağı güvenlik risklerinden kaynaklanıyor. Rusya`nın Almaz Bilimsel Endüstriyel Şirketi tarafından geliştirilmiş olan S-300 orta ve kısa menzilde balistik ve benzeri hava saldırılarından korunmak için kullanılan bir hava savunma füze sistemidir.
İlk defa 1979 yılında geliştirilen S-300 sistemleri aynı anda 100 hedefi takip edip, aynı anda 12 hedefe kilitlenme yeteneğine sahiptir. Hedefi vuruş kabiliyeti oldukça yüksek olan ve 5 dakika gibi kısa bir zamanda atışa hazır hale getirilebilen bu sistemler ciddi bir bakım gerektirmiyor. Uzmanlar NATO sisteminde SA-10 olarak bilinen bu füzelerin Batı`daki müadilleri ile mükayisede ciddi bir üstünlüğe sahip olduğunu belirtiyorlar. Zaten son dönemlerde Kremlin buna güvenerek Amerika’nın Avrupa`da kurmak istediği füze savunma sitemine karşı ordusunu bu silahların gelişmiş versiyonu olan S-400`lerle donatmakta.
Rusya S-300 füzesini Batı`nın düşman olarak tanımladıklarına satarak hem para kazanmakta, hem de özellikle Ortadoğu`da Amerika ile pazarlık etmek için ek şans yakalamaktadır. Geçen ay bu füzeleri Türkiye`ye satmak için ortak üretim ve üçüncü ülkelere satışı konusunda işbirliği önermesi de Kremlin’in, bu kozu Amerika’nın bölgedeki müttefiklerinin ilgisini çekmek için de kullandığının iyi bir göstergesi.

Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
19.06.2013 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder