Soğuk Savaş'ın sona
ermesinden sonra uluslararası ilişkiler sisteminin yeniden şekillenmesi süreci
yeni güç ittifaklarını ve çeşitli ülkelerin yeni ilişkiler sistemi kurma
ihtiyacını gündeme getirmiştir. Yeni dönem ABD’nin tek kutuplu dünya kurma
teşebbüsleri, AB'nin küresel aktör olma arzusu, Çin'in ve Hindistan'ın
nüfusunun fazlalığı ve hızlı ekonomik gelişmesi nedeniyle giderek önem
kazanması, Japonya'nın rol arayışı ve Rusya'nın bu süreçte aktif yer alma
arzusuyla dikkati çekmektedir. Bu süreçte esas mücadele merkezlerinden biri
olarak dünya enerji kaynakların büyük bir bölümünün bulunduğu Ortadoğu ve Hazar
bölgeleri stratejik önem kazanmıştır. Uluslararası ilişkiler sisteminin
kaderinin belirlenmesinde önemli bir yere sahip olan bu coğrafyadaki mücadelede
bölge dışından bir gücün, yani süper güç ABD'nin aktifliğine karşı geleneksel
ve bölgesel güç olan İran ile SSCB'nin dağılmasıyla süper güç statüsünü
kaybederek kendine yeni bir rol arayışında olan Rusya arasındaki ilişkiler
özellikle önem arz etmektedir.
Tarihen rekabet içlinde
olan, ancak özellikle Soğuk Savaş sonrasında çok boyutlu işbirliği sürecine
giren iki ülke arasında ilişkiler son dönemlerde inişli-çıkışlı bir döneme
girmiş bulunmaktadır. İki ülke bir yandan Buşer Nükleer Santrali’nin yapımı
sürecinde işbirliği yaparken, diğer yandan karşılıklı suçlamalara da devam
ettiler. Bu inişli-çıkışlı süreçte Rusya`nın İran’a vaat ettiği füzeleri
satmaktan vazgeçmesi ve BM Güvenlik Konseyi`nin İran’a yaptırım kararını
onaylaması Tahran yönetiminin tepkisine neden olmuş, hatta İran yönetimi Rus
istihbaratını ülkede terör eylemi yapanlara destek vermekle suçlamıştı. Bu
çerçevede bazı Rus analizciler de bu olayları “Rusya-İran ilişkilerinde
buzlanma dönemi” gibi nitelemişlerdi.
Ancak bu gelişmelerin
Kremlin yönetimin İran meselesinde Batı ile ortak hareket etmeye başladığının
göstergesi gibi yorumlanmaya başladığı bir dönemde Rusya Dışişleri Bakanı
Sergey Lavrov`un İran’ı destekleyen açıklamaları kafaları bir daha
karıştırmıştır. Lavrov 4 Haziran`da Bloomberg'e verdiği demeçte ABD`nin İran'ın
barışçı nükleer faaliyetleri hakkındaki iddialarını eleştirerek, İran nükleer
silah yapımıyla çalıştığı ile ilgili hiçbir delilin bulunmadığını belirtmiş,
İran karşıtı ambargo ve tehditlerin sonuçsuz olduğunu ve 5+1 grubunun görüşme
masasına geri dönmesi gerektiğini önermiştir. Bu yazıda Rusya ve İran
arasındaki bu çok boyutlu ilişkilerin niteliği ve işbirliği süreci tahlil
edilecektir.
Tarihsel olarak bölgede
rekabet içinde olan Rusya ve İran'ın bugünkü şartlarda daha çok işbirliği yapan
ve hatta stratejik nitelikteki ilişkiler kuran iki ülke olduğu
gözlemlenmektedir.
Bunun temel nedeni her
iki ülkenin yeni dünya sistemine bakış açısında ortaya çıkan ortak stratejik
vizyondur. Her iki ülkenin uluslararası sistemin yakın ve orta vadeli
geleceğiyle ilgili temel amacı ABD'nin kendi hegemonyasında kurmak istediği tek
kutuplu uluslararası sistemin oluşumunu engellemek ve bunun yerine çok kutuplu
sistemin kurulmasına çalışmaktır.
Rusya için bu temel
stratejik amacın gerçekleştirilmesinde İran'ın özel önemi var. Özellikle de
Putin'le birlikte yeni bir stratejik gelişim çizgisi yakalayan Rusya'nın
"büyük stratejisi" (grand strategy) üç ana boyuttan oluşmaktadır:
1) Modern uluslararası
sistemde güçlü ve büyük devleti konumuna yükselmek ve geçmiş gücüne ulaşmak
için Rusya`da gelişmiş ülkelerin standartlarına ulaşmayı sağlayacak ekonomik,
politik, askeri ve ideolojik dönüşümleri gerçekleştirmek.
2) Zamanından önce, yani
kendi ekonomik, politik, askeri ve ideolojik dönüşümünü yapmadan ABD'yle
doğrudan karşı karşıya gelmeme taktiğine ağırlık vermek. Bu taktiği öne çıkaran
iki temel sebep var. Öncelikle, bu transformasyonu gerçekleştirmek için
Rusya'nın Batı'nın lojistik yardımına ve en önemlisi "stratejik
molaya", yani zamana ihtiyacı var. İkincisi, reformlarını tamamlamayan Rusya'nın
ABD ile tek başına açık rekabette yenileceği çok açıktır.
3) Ancak öte yandan
Rusya, bu süre zarfında ABD'nin uluslararası sistemde kendi egemenliğini tam
manasıyla oluşturmasını engelleme ve bu çerçevede çok kutuplu sistemin
kurulmasına yardımcı olan süreçlerin gelişimini hızlandırma arzusundadır.
İran Rusya'nın bu büyük
stratejisinin üçüncü ayağında en önemli rollerden birini oynamaktadır. Mevcut
koşullarda Rusya için İran'ın önemini artıran faktörler şunlardır. Öncelikle,
İran ABD'yi "büyük şeytan" olarak görmekte, onun dünyada ve özellikle
de Ortadoğu'da hegemonya kurma politikasına açıkça ve hem de radikal şekilde
karşı çıkmaktadır. İkincisi, ABD'nin küresel hakimiyetinin önemli taktik
hedefleri olan enerji unsuru ve İslam dünyası açısından da İran önemli role
sahiptir. Rusya İran'ı uluslararası sistemde giderek güçlenen din faktörünün
yanında ABD'ye karşı İslam dünyasındaki potansiyel stratejik müttefiklerden
biri olarak görmektedir. Bu çerçevede özellikle de, Şii mezhebinin en önemli
devleti ve Ortadoğu'daki bölgesel güçlerden biri olarak İran'ın rolü çok
önemlidir. Ayrıca hem ispatlanmış gaz rezervlerine, hem de petrol rezervleri
açısından ikinci sırada olması da İran'ın Rusya için önemini ortaya
koymaktadır. İran'ın dünya enerji kaynaklarının yaklaşık % 70–75`nin yerleştiği
Ortadoğu ve Hazar bölgesinin ikisine de ait devlet olması onun stratejik
önemini Rusya için daha da artırmaktadır.
İran için Rusya'nın
önemini ise resmi Tahran'ın mevcut uluslararası sistemdeki durumu ortaya
koymaktadır. Öyle ki, İran şimdiki dünyada tek süper güç olan ABD'ye düşman
konumundadır ve mevcut şartlar açısından da yakın gelecekte bu durumun
değişmesi ihtimali zayıftır. Bu bakımdan mevcut uluslararası sistemde İran'ın
güçlü stratejik ilişkiler kurabileceği ülkelere ihtiyacı var. Rusya ise bunun
için en önemli ülkelerden biridir. Öncelikle, Rusya BM Güvenlik Konseyi'nin
veto hakkına sahip ülkesi olarak İran için çok önemlidir. İkincisi, İran
rejiminin kendi stratejik güvenliğinin temini için önemli saydığı nükleer programını
sürdürme politikasında Rusya vazgeçilmez ve en önemli ortaktır. Üçüncüsü,
İran'a karşı bir Hıristiyan ittifakının önlenmesi açısından Ortodoks Rusya ile
işbirliği çok önemlidir. Dördüncüsü, İran için enerji unsuru bakımından da
büyük enerji rezervlerine sahip olan ve Putin'le beraber bir enerji süper gücü
olmaya başlayan Rusya ile stratejik ilişkiler ABD’nin hegemonluğuna karşı
önemli şarttır.
Tüm bu stratejik manzara
içerisinde Rusya ve İran'ın ABD hegemonyasına karşı çıkma amacı çerçevesinde
Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu gibi bölgelerdeki yakın ve orta perspektifteki
çıkarlarının genel anlamda örtüştüğünü söylemek mümkündür. Ancak, tüm önemli
boyutlarına rağmen Rusya-İran ilişkilerinin kapsamlı stratejik ittifak düzeyine
ulaşmadığını, şimdilik çeşitli önemli stratejik çizgilerin bulunduğu taktik
ittifak düzeyinde olduğunu belirtmek mümkündür.
08.06.2011 13:15 Yerel
saatı | 10:15 Dünya saatı
Dr. Nazim CAFERSOYKafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder