Rusya Dışişleri Bakanı Sergey
Lavrov 2-6 Nisan tarihlerinde Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan ve
Kırgızistan`ı kapsayan ziyaret gerçekleştirmiştir. Ziyaretin resmi gerekçesi
esasen bu ülkelerle kurulan diplomatik ilişkilerin 20. yıldönümü şeklinde ifade
edilse de Lavrov`un ziyareti İran`a müdahale ihtimalinin güçlendiği bir dönemde
gerçekleştirmesi dikkatlerden kaçmıyor.
Nitekim ziyaret edilen 4 ülkeden
3`nün (Ermenistan, Azerbaycan ve Kazakistan`ın) İran`la komşu olması zaten bu
konuda ciddi bir fikir vermektedir. Bu ülkelerin yetkilileri ile yapılan
görüşmelerden sonra bölgesel konuların görüşüldüğü yönündeki resmi açıklamaları
bir anlamda “İran`ı da konuştuk” şeklinde okumak yanlış olmayacaktır. Kaldı ki,
bu ülkelerin İran`la ilişkilerinde son dönemde yaşananlar da kendini bölgede
imtiyazlı gören Rusya`nın da ilgisini çekmektedir.
Bu ülkelerden Azerbaycan`ın İran`la
ilişkilerinde son birkaç aydır içinde gerginliğin ağır bastığı bir yoğunluk
hakim. Öncelikle, Tahran yönetiminin baskı altına almak istediğine bir yandan
İran casus ağına karşı yaptığı operasyonlar, diğer yandan ise İran`a müdahaleye
karşı olduğu ve bu süreçte yer almayacağı yönünde açıklamalarla cevap veren
Bakü`ye ilgi göstermek Moskova`ya Azerbaycan`ın gözünde önemli bir artı puan
kazandırma fırsatı olarak değerlendirilebilir. İkincisi, basına sızdırılan ve
bizim de daha önce bazılarını ele aldığımız Rus askeri senaryolarına göre,
Azerbaycan İran`a müdahalenin olası üslerinden biri veya İran`ın istikrarsızlaştıracağı
ülke olarak telakki edilmektedir. Bu durum Rusya`nın tarihi yumuşak noktası
sayılan güney sınırın güvenliği bakımından rahatsızlık doğurmaktadır.
Üçüncüsü, belki de kısa vadede en
önemlisi, Azerbaycan`ın BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olması ve İran
meselesinin bu zeminde gündeme gelmesi halinde oynayabileceği rol. Moskova
Azerbaycan yönetiminin İran konusunda muhtemel tavrını kendisi ile koordine
etmesi beklentisi, belki de ısrarı içinde. Esasında İran`a askeri müdahalenin
getirebileceği fırsatların yanı sıra, doğuracağı ciddi risklerin farkında olan
Bakü`nün Tahran`a müdahale konusunda genel anlamda Moskova (ve hatta Ankara)
ile benzer tavrı paylaştığı söylenebilir.
Dördüncü olarak, giderek daha fazla
oranda İran`a bir müdahale olacağına inanan Rusya`nın bu ülkenin yeniden
şekillenmesi sürecinde açıkça söylenmese de, Güney Azerbaycan faktörünü gözardı
etmediğini de tahmin etmek mümkün. Hatırlanacağı üzere, Moskova yönetiminin
İran`daki Azerbaycanlı faktörüne yönelik ilgisinin tarihi İkinci Dünya Savaşı
sırası ve sonrasındaki Pişeveri hareketine kadar uzanmakta. Keza 1990`larda
Güney Azerbaycan meselesinin siyasi zemine taşınması ile birlikte, Moskova`nın
Dünya Azerbaycanlıları yapılanmaları üzerinden bu konuyu yönlendirme çabasına
girdiği, fakat bunda başarısız olduğu mesele ile yakından ilgisi olanların
bildiği bir husus. Güney Azerbaycan`da ulusal mücadelenin yükseldiği ve İran`da
rejim değişikliği senaryolarının canlı kaldığı bir ortamda Moskova açısından
Bakü, “Güney” faktörüne ulaşmada stratejik önemini güçlendirerek korumaktadır.
İran meselesinde stratejik menfaatleri ile pragmatik çıkarları arasında denge
bulmaya çalışan Rus diplomasisinin bu hususu gözaradı ettiğini hiç
zannetmiyorum.
Keza İran`ın adeta Rusya`nın bir
bölgesine dönüşmüş Ermenistan`a artan ilgisi de zaten başından beri bundan
rahatsız olan Moskova`nın dikkatinden kaçmıyor. İran`ın etrafında kuşatma
daraldıkça Tahran hem çıkış noktalarında biri gibi, hem de ABD`deki güçlü
Ermeni lobisi nedeniyle Erivan yönetimi ile ilişkilerini derinleştirmektedir.
Öte yandan, Rusya`nın Kafkasya`daki askeri üssü Ermenistan`a tam da İran`a
müdahale sırasında dikkat ayırması şaşırtıcı değil. Yine, Lavrov`un 2-3 Nisan
tarihli Ermenistan ziyareti sonrasında İsrail istihbarat servisi Mossad`a
yakınlığı ile bilinen “Debka” haber portalında Rus bakanın Erivan ziyareti
sırasında Ermenistan`da İran`a saldırıya karşı kullanılmak üzere radar üssü
kurma müzakereleri yürüttüğü iddiasını gündeme getirmesi de önemli. Gerçekten
de, Ermenistan Başbakanı Rusya`ya radar üssü sağlamaya hazır olduklarını beyan
etmişti, ancak bu açıklama Rus ve Azerbaycan basında daha çok sıkıntılı devam
eden Gebele üssü görüşmelerinde “Erivan kartının” masaya sürülmesi şeklinde
yorumlanmıştı. Fakat Debka`nın iddiası durumun daha farklı boyutları
olabileceğini de akıllara getirmekte.
Keza, komşu olmasına rağmen İran
meselesine sürekli mesafeli duran Kazakistan Tahran`a yönelik bazı çağrıları
ile dikkati çekmeye başlamıştır. Hatırlanacağı üzere, Şubat ayında Almanya`da
Berlin Avrasya Kulübü’nün açılışı sırasında bir konuşma yapan Nazarbayev'in,
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile yaptığı her görüşmede, Kazakistan'ı
örnek göstererek, Kazakistan`dan ders alınarak nükleer silahlardan vazgeçmesi
tavsiyesinde bulunmuştu. 6 Nisanda Astana`da Kolektif Güvenlik Anlaşması
Örgütünün toplantısına katılan ve ayrıca Kazakistan`daki üst düzey yetkililerle
görüşen Lavrov`un İran konusu de görüştüğü düşünülüyor.
Özetleyecek olursak, Lavrov`un son
ziyareti yeni bir yazıda ele alacağımız başka boyutları ile beraber İran
meselesi ekseninde de düşünülmeli.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya
Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi
(QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder