Devlet Başkanı İlham Aliyev başkanlığındaki Azerbaycan heyeti 20-21 Ekim
2011 tarihlerinde Kazakistan`ı ziyaret ederek bu ülke yetkilileri ile
görüşmeler yapmış ve Almatı’da Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Zirvesi’nin toplantısına katılmıştır.
Başkan Aliyev`in
Kazakistan ziyareti ve Kazak meslektaşı Nursultan Nazarbayev`le görüşmesi
sırasında verdiği mesajlar Azerbaycan dış politikasında genel olarak Orta Asya
ve özel olarak ise Kazakistan`ın yerini gündeme getirdi. Bu yazıda geçen 20 yıl
zarfında Azerbaycan dış politikasının Hazar`ın doğusundaki komşusu Kazakistan`a
bakışını çeşitli dönemleri ve boyutları dikkate alacak biçimde değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Mutalibov dönemi
Yaklaşık altı ay (18
Ekim 1991- 6 Mart 1992) gibi kısa bir dönem bağımsız Azerbaycan`ın devlet
başkanlığını yapmış Ayaz Mutalibov döneminde Orta Asya`daki yeni devletlere
ortak Sovyet geçmişinin paylaşıldığı aktörler gibi bakılmıştır. Bu devletlerden
Kazakistan ise hem BDT`nin en önemli üyelerinden biri, hem de Karabağ sorununda
objektif ve aktif tavrı ile Azerbaycan bakımından özel önem arz etmiştir.
Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev daha Ekim 1991’de
Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin`le birlikte Azerbaycan ile
Ermenistan arasındaki ilk arabuluculuk girişimini yapmıştır. Ancak iki devlet
başkanının girişimleri ile biraraya gelen Azerbaycan Devlet Başkanı Mütellibov
ve Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan arasındaki görüşmeler sonrası
dört devlet başkanının imzaladığı sorunun barışçıl yollarla çözümüne ilişkin
beyanname aynı ay başlayan Ermeni saldırıları nedeniyle sonuçsuz
kalmıştır.
Elçibey Dönemi
Azerbaycan Halk Cephesi
lideri Elçibey`in iktidarı döneminde genelde Orta Asya, özelde ise Kazakistan
Türklük bağlamında Azerbaycan için önem arz etmiştir. Nitekim Elçibey
iktidarı için Orta Asya Cumhuriyetleri ile bağlantılar kurulması daha iktidara
gelmeden önce AHC programında yer alan “Türk devletleri ile her yönlü sıkı
işbirliği kurmak, milli ve manevi değerler sistemini birbiri ile bağlantılı
olarak araştırmak ve bu değerleri gelecek nesiller için korumak ve genel Türk
kültürel birliğinin kurulmasını sağlamak” ifadesinin bir yansıması olarak
görülmekteydi. Ayrıca, Karabağ konusunda bu ülkelerden destek
alınabileceği de düşünülmekteydi. Bu bağlamda, Orta Asya Cumhuriyetleri ile
ilişkilerin geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmiş, Kazakistan Türkmenistan ve
Tacikistan’la diplomatik ilişkiler kurulmuş, Özbekistan ve Kırgızistan ile
ilişki kurma yönünde adımlar atılmıştır. Fakat Kazakistan dışındaki Orta Asya
Cumhuriyetleri bu konuda mümkün olduğunca Ermenistan ve Azerbaycan arasında
tarafsız bir tutum sergileme yaklaşımı içerisinde olmuşlardır. Bunun en somut
örneği 31 Ekim 1992’de Ankara’da yapılan Türk Devletleri Zirvesi’nde yaşanmış,
Azerbaycan ve Türkiye’nin çabalarına rağmen, diğer cumhuriyetler zirve sonuç
bildirgesinde Karabağ sorununa ilişkin bir karara yer vermek istememişlerdir.
Hatta Türkmenistan Karabağ’a Ermeni saldırıları sırasında Ermenistan’a doğal
gaz vermeye devam etmiştir.
Genel olarak Türkçü bir
anlayışa sahip olan AHC iktidarı ortak kurumlar oluşturmak aracılığı ile
Türkiye ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini geliştirmeye
çalışmış, bu bağlamda Türk devletleri zirvesinin yapılmasının aktif
savunucusu olmuştur. Elçibey, Ankara’da 31 Ekim 1992’de yapılan ilk zirveye
katılarak ilgili ülkelerin ilişkilerini geliştireceklerine ilişkin ortak
beyannameye imza atmış ve ikinci zirvenin 2 Mayıs 1993’de Bakü’de yapılması
konusunda mutabakat sağlanmıştır. Bu zirvede Elçibey Türkçenin BM resmi dili
olması için ortak çalışma yapılması önerisinde bulunmuş, Nazarbayev de her Türk
cumhuriyetinin bu önerinin BM’ye sunulmasını desteklediğini ifade
etmiştir.
Bu dönemde Azerbaycan’ın
Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerinde önemli gerginlikler ve soğukluklar da
yaşanmıştır. Bu ülkeler Elçibey’in Türk dünyasının ortak hareket etmesi
yolundaki görüşlerine ve Türkiye Cumhurbaşkanı Özal’ın Türk Ortak Pazarı
kurulması önerisine mesafeli yaklaşmışlardır. Azerbaycan ve Orta Asya
Cumhuriyetleri arasında soğukluk ve gerginliğin bir diğer nedeni, Elçibey’in
demokrasinin zaruri olduğu görüşü ve bu çerçevede Kazakistan ve Özbekistan’daki
rejimleri “otoriter olduğu” gerekçesi ile eleştirmiş olmasıdır. AHC
iktidarının demokrasi yanlısı tutumu yalnızca eleştiri düzeyinde kalmamış,
Azerbaycan yönetimi Özbekistan’ın baskı altında kalan muhalif liderleri
Muhammed Salih ve Abdürrahman Pulatov’a sığınma hakkı tanıyarak Özbekistan
yönetiminin bu konudaki iade veya sınır dışı isteklerini ret etmiştir. Bu
olay iki ülke arasında ilişkileri soğutmuş ve Özbekistan yönetiminin
Bakü-Taşkent uçak seferlerini durdurmasına neden olmuştur.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
25.10.2011 10:40 Yerel
saatı | 07:40 Dünya saatı
Devam edecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder