Rusya’nın BDT coğrafyasında hız kazanan entegrasyon girişimleri son bir kaç
yıldır esasen Avrasya Ekonomik Birliği’ne (AEB) ve onun alt aşamalarını
oluşturan “Gümrük Birliği” ve “Ortak Ekonomik Bölge” gibi projelere odaklanmış
durumda. Mevcut koşullarda bu projelerin iki ana boyut üzerinden yürütülmeye çalışıldığı
gözlemleniyor.
Bu boyutlardan
birincisi, Rusya, Kazakistan ve Beyaz Rusya’nın oluşturduğu ve yaklaşık 2
yıldır uygulamaya konulan Gümrük Birliğin’de gerekli hukuksal ve kurumsal
süreçleri tamamlamak için hızlı adımların atılmasıdır. İkinci olarak ise adı
gecen süreçlere yeni üyelerin dahil edilmesidir.
Nitekim, 24 Aralık’ta
Moskova’da AEB’nin ana karar mercii Avrasya Yüksek Ekonomi Konseyi’nin
toplantısında bahsi edilen her iki boyutta da önemli kararlar alınmıştır.
Öncelikle, Rusya, Kazakistan ve Beyaz Rusya devlet başkanlarının katıldığı
zirve toplantısında birliğin gelişmesini temin edecek diğer kurucu evrakların
2014 yılı Martına kadar hazırlanması kararlaştırılmıştır.
Zirvenin ikinci önemli
konusunu ise sürece yeni üyelerin kabulü oluşturmuştur. Bu kapsamda toplantıda
Ermenistan’ın “Gümrük Birliği” ve “Ortak Ekonomik Bölge”ye katılımı için bir
yol haritası imzalanmıştır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Kırgızistan’la
da benzer bir anlaşmanın neredeyse hazır olduğunu beyan etmiştir.
Zaten Ermenistan’ın bu
kurumlara üyeliği sürecinin başlaması sürpriz sayılmaz. Keza, Ermenistan
yönetiminin Rusya ile geliştirdiği ve hatta kendisinin bağımsız devlet olduğunu
sorgulatan işbirliğinin boyutları böyle bir üyelik sürecinin parçası olmasını
sağlayan en önemli neden sayılabilir. Yine Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan
ile kötü ilişkileri herkesin malumu. Komşu İran kendi sıkıntılarıyla baş başa.
Bunlara ek olarak, Gürcistan da giderek Rus etkisinin daha fazla hissedildiği
bir ülkeye dönüşüyor.
Erivan yönetiminin
devreye AB’yi sokarak bir ortaklık anlaşması imzalama isteği ise Rusya’nın sert
tepkisi ile karşılaşmıştır. Zaten bu son olayın daha çok Ermenistan’ın Gümrük
Birliği’ne üyelik sürecini hızlandırıcı bir etki doğurduğunu söylemek yanlış
olmaz.
Ancak hızlı yürütülen bu
sürecin o kadar da sorunsuz yürümeyeceği gözlemleniyor. Nitekim Moskova
toplantısı özellikle Kazakistan lideri Nursultan Nazarbayev’in iki noktadan
itirazları ile öne çıkmıştır. Öncelikle, Nazarbayev “Gümrük Birliği” ve “Ortak
Ekonomik Bölge” projelerinin SSCB’nin yeniden inşası süreci gibi tanımlanması
ve politize edilmesine karşı çıkmıştır. SSCB’nin geçmişte kaldığını belirten
Kazak lider bahsi gecen süreçleri bir ekonomik olay gibi değerlendirilmesi
gerektiğini vurgulamıştır.
Nazarbayev’in ikinci
itiraz noktası, Karabağ meselesi üzerinden gündeme gelmiştir. Şöyle ki, Kazak
devlet başkanı Ermenistan’la yol haritasının “Karabağ şerhi” düşerek koşullu
imzalayacağını beyan etmiştir.
Nazarbayev Karabağ
sorunu nedeniyle Gümrük Birliği’nin Ermenistan’dan geçecek sınırıyla ilgili
konunun belirsizliğini koruduğunu ve uzmanların bu konuda bir çözüm bulmasını
ümit ettiğini bildirmiştir.
Ermenistan’ın Gümrük
Birliği üyeliği sürecinde Astana yönetiminin daha önce bu konuda her hangi bir
işaret vermemesi göz önüne alındığında Kazakistan’ın “Karabağ şerhi” beyanı
sürpriz addedilebilir. Ancak son 22 yılda Kazak yönetiminin Karabağ konusunda
işi arabuluculuk yapmaya kadar götüren bir hassasiyeti olduğu bilinmektedir.
Keza Kazakistan Karabağ konusunda sürekli Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü
gerçek anlamda destekleyen bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Astana’nın bu
tutumunun oluşumunda Azerbaycan’ın haklı tutumunun yanı sıra, iki ülke arasında
tarihi bağların ve son dönemlerde özellikle ikili ve bölgesel çapta
geliştirilen çok boyutlu ilişkilerin önemli etkisi var.
Esasında Karabağ konusu
BDT mekanındaki entegrasyon projelerinde Ermenistan’ın başını daha çok
ağrıtacağa benziyor. Keza, son Moskova zirvesinde basına yansıyacak biçimde
gündeme gelmese de, Beyaz Rusya’nın lideri Aleksandr Lukaşenkon’un da bu konuda
rezervleri var. Hatırlanacağı üzere, Lukaşenko kısa bir süre önce Erivan’ın
Karabağ konusundaki tutumunun Ermenistan’ın Gümrük Birliği ve benzeri
entegrasyon projeleri bağlamında sorun teşkil edeceğine dair açıklamalarda
bulunmuştu.
Zaten Nazarbayev ve
Lukaşenko’nun olası bir Karabağ savaşında Kolektif Güvenlik Anlaşması
Örgütü’nün Ermenistan lehine sürece müdahil olmasına mani olacağı tezi ise uzun
süreden beri yazılıp çizilen bir husus.
Keza Türk dünyasına özel
önem verdiğini her fırsatta beyan eden Almazbek Atambayev yönetimindeki
Kırgızistan’ın da hem Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, hem de üyeliği
halinde Gümrük Birliği içerisinde Ermenistan’ın işini kolaylaştırmayacağı
tahmin edilebilinir.
Bu genel manzara
karşısında “ummadığı Karabağ taşının Moskova’nın kafasını yarabileceğini”, çok
önem verdiği Avrasya Birliği’ni gerçekleştirme sürecinde üyeler arasına “kara
kedi” sokmaya başladığını Rusya’nın da görmesinde fayda var.
Dr. Nazim Cafersoy26.12.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder