30 Aralık 2014 Salı

Duma Seçim Sonuçları Neyin Habercisi?




4 Aralıkta Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma`ya yeni seçimler yapıldı.
Rusya Merkezi Seçim Komisyonun`dan yapılan açıklamaya göre, iktidar partisi Birleşik Rusya kullanılan oyların yüzde 49,5’ni alarak birinci parti oldu. Ana muhalefet Rusya Federasyonu Komünist Partisi yüzde 19,16 ile ikinci, Adil Rusya partisi yüzde 13,22 ile üçüncü, Rusya Liberal Demokrat Partisi ise yüzde 11,66 ile dördüncü olarak Duma`da temsil hakkı kazandı. Seçmenlerin yüzde 60`nın katıldığı seçimin kesin olmayan sonuçlarına göre, Birleşik Rusya Partisi 238, Komünist parti 92, Adil Rusya 64, Liberal Demokrat parti ise 56 milletvekilliği kazanmıştır.
Her ne kadar Rusya`da “süper başkanlık modeli” denebilecek anayasal siyasi sistemin bulunması Duma`nın önemini azaltsa da, dahası bu kurum son 10 yılda neredeyse “Kremlin yönetiminin noterine” dönüşse de son seçimler bir kaç bakımdan önem arz etmekteydi.
Öncelikle, seçimler küresel ekonomik krizden ve bu sorunun Rusya`ya etkilerinden sonra yapılan ulusal nitelikli ilk genel seçimdi. Bu bağlamda Rusya iktidarının krizle mücadele politikasına halkın tavrını göstermek bakımından önemliydi.
İkincisi, seçimler Putin`in yeniden devlet başkanı olarak iktidara döneceğini açıklanması sonrasında yapılıyordu. Ve halkın Duma seçimlerindeki tavrı bu konuya bakışını ortaya koymak bakımında önemli bir barometre sayılmaktaydı.
Üçüncüsü, seçimlerin otoriter rejimlerin birbiri ardınca devrildiği “Arap Baharı” dalgasının tüm hızıyla sürdüğü dönemde gerçekleşmesi bir başka boyuttur. Her ne kadar Rusya`nın iktidar değişimleri geçiren Arap ülkelerinden biri olmadığı açıkça bilinse de, otoriterlik, yolsuzluk ve sosyal adalet gibi sorunların ciddi boyutlarda kendini gösterdiği bu ülkenin “Arap Baharı” rüzgarından etkilenip etkilenmeyeceği veya etkilenecekse hangi ölçüde etkileneceği merak konusuydu.
Doğrusu Ekim devrimi ile tarihin en önemli halk ayaklanmalarından birini gerçekleştirmiş olması ve devrim sonucu kurulan Sovyet rejiminin yıkılmasında halk kitlelerin rolü düşünüldüğünde Rusya`ya ilişkin bu merak şaşırtıcı olmasa gerek. Gerçi bu merak daha önce, post Sovyet mekanında gerçekleşen turuncu devrimler döneminde de gündem gelmiş ve zayıf da olsa bir “Rus turuncu devrimi olabilir mi?” şeklinde kendini göstermişti.
Kremlin yönetimi o zaman önce, muhaliflerin ve Batılı bazı gözlemcilerin bu ümitlerini kursağında bırakmış, ardından ise geçen dönem zarfında bu bölgede turuncu devrimlerin Rusya stratejik çıkarlarına zarar verdiğini düşündüğü zararlarını telafi etmek yolunda Ukrayna, Kırgızistan ve Gürcistan örneklerinde olduğu gibi önemli kazanımlar elde etmişti.
Bu bağlamında Duma seçimlerinin sonuçları bazı çıkarsamalar yapmaya imkanı veriyor. Öncelikle, seçimlerde hakim partinin 2007 yılındaki seçimlere oranla yaklaşık yüzde 15 oranında oy kaybetmesi mevcut Rusya yönetimine yönelik halk desteğinde çok ciddi bir azalma olduğunu gösteriyor. Seçim sonuçlarının objektifliğine ilişkin ciddi endişeleri de dikkate aldığımızda bu düşüşün esasında çok daha büyük olduğu tahmin edilebilir. İktidar yöneticileri Duma seçim sonucunun önemli başarı olduğunu vurgulamakta, uzun sürede iktidarda bulunan ve ekonomik kriz sonucu iktidarı kaybeden Avrupa devletlerindeki siyasi partilerin durumuna dikkat çekmektedirler. Muhalifler ise bu sonuca hile karıştırıldığını belirten açıklamalar yapıyorlar. Büyük sosyo-ekonomik ve güvenlik sorunlarının bulunduğu Kuzey Kafkasya`daki özerk cumhuriyetlerde iktidar partisinin yüzde 90`ları bulan oy aldığının açıklanması, hatta Çeçenistan`da bu oranın yüzde 99,5 olması ise fazla söze gerek bırakmıyor.
İkincisi, bu düşüş Duma`da iktidar partisinin anayasal değişiklik için gerekli olan 2/3 çoğunluğu kaybetmesi ve yapısal nitelikli reformlarda ittifak arayışına girmeye çalışacağı anlamını taşımaktadır. Her ne kadar 1999`dan beri Kremlin yönetimi siyasi, ekonomik ve sosyal konularda ciddi yapısal değişiklikleri yapsa da, önümüzdeki bu konuda atılabilecek adımları daha uzlaşmacı bir tarzla atmak durumunda kalacak. Zaten hem Medvedev ile Putin`in, hem de hakim partinin temsilcileri seçim sonrası verdikleri açıklamalarda bu tavrın izlerini bulmak mümkün.
Üçüncüsü, Duma seçimleri “Rus halkının artık Putin`den yorulduğunun” işaretlerini vermeye başlamıştır. Çünkü seçimler aynı zamanda Putin`in başbakan ve Birleşik Rusya partisinin başkanı olarak özellikle son dört yıldaki faaliyetlerine verdiği kıymet olarak da değerlendirilmektedir. Her ne kadar Putin`in basın danışmanı Dmitriy Peskov, BBC`ye verdiği demecinde Birleşik Rusya`nın aldığı sonucunun Putin`ne güven konusunda Rus halkının görüşlerinin değişmediğini ve başbakanın siyaseti bırakmasının erken olduğunu söylese de, seçmenin bir değişim beklediğini kabul ediyor. Peskov bu değişimi “Putin`in kendini ve siyasi kursunu yenilemesi, yeni yaklaşımlar ve ittifaklarla halkın karşısına çıkması şeklinde” tanımlamaktadır.
Her ne kadar Putin “Duma`nın Ukrayna Parlamentosu’na benzer kavga arenasına” benzemesini istemediğini belirterek, muhalefetin seçimlerde oylarını artırmasından rahatsızlığını dile getirse de, üslupta az da olsa bir yumuşama olduğu seziliyor. Daha önce “izinsiz gösteri yapanların kafasına vurulması gerektiğini” belirten Rusya Başbakanı son seçimlerde izinsiz gösterilere, “bu duruma daha iyi ekonomik ve sosyal koşulu olan ülkelerde de rastlamak mümkün” demekle yetiniyor. Seçim sonuçları “Yeni Putin`in” devlet başkanlığı seçim propagandası döneminde de sosyal ve milliyetçi içeriği daha güçlü söylem ve politikaları kullanmasına yol açacak gibi.
Dördüncüsü, seçimler Rusya`da çeşitli muhalif çevreleri de hareketlendirmiş durumda. “Sistem işi muhalefet” olarak tanımlana bilecek Rusya Federasyonu Komünist Partisi, Adil Rusya, ve Rusya Liberal Demokrat Partisi seçimdeki usulsüzlükleri eleştiren bazı demeçlerle yetinirken, “Yabloko” ve “Öteki Rusya” gibi siyasi kuruluşların başını çektiği “sistem dışı muhalifler” Moskova ve Petersburg`da sokaklara inmiş durumda.
Kimi kaynaklara göre, zaman-zaman 5 bin kişinin yer aldığı bu gösterilere karşı ise Rusya yönetimi sert önlemler almaktan çekinmiyor. Sadece 6-7 Aralık tarihlerinde gözaltına alınan kişi sayısının bini bulduğu söyleniyor. Olayların 10 Aralık`ta muhalefetin Moskova`daki Devrim Meydanında yapmayı planladığı yeni bir gösteri ile daha da tırmanması bekleniyor. Muhalif kaynaklar sosyal paylaşım ağları üzerinden örgütlenen bu girişimin 15 bin kişiyi kapsayacağını ileri sürüyor.
Ancak itirazların sadece Moskova ve Petersburg`la sınırlı kaldığı ve göreceli olarak dar bir çevreyi kapsadığı dikkatlerden kaçmıyor. Bu durum Rusya gibi büyük ve rejimi korumak için geniş güvenlik imkanlarına sahip bir ülkede “Rus baharının” yaşanması olasılığının şimdilik uzak bir tarihe kalacağının işareti sayılabilir.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
08.12.2011 20:45 Yerel saatı | 17:45 Dünya saatı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder