4 Aralıkta Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma`ya yeni seçimler yapıldı.
Rusya Merkezi Seçim
Komisyonun`dan yapılan açıklamaya göre, iktidar partisi Birleşik Rusya
kullanılan oyların yüzde 49,5’ni alarak birinci parti oldu. Ana muhalefet Rusya
Federasyonu Komünist Partisi yüzde 19,16 ile ikinci, Adil Rusya partisi yüzde
13,22 ile üçüncü, Rusya Liberal Demokrat Partisi ise yüzde 11,66 ile dördüncü
olarak Duma`da temsil hakkı kazandı. Seçmenlerin yüzde 60`nın katıldığı seçimin
kesin olmayan sonuçlarına göre, Birleşik Rusya Partisi 238, Komünist parti 92,
Adil Rusya 64, Liberal Demokrat parti ise 56 milletvekilliği kazanmıştır.
Her ne kadar Rusya`da
“süper başkanlık modeli” denebilecek anayasal siyasi sistemin bulunması
Duma`nın önemini azaltsa da, dahası bu kurum son 10 yılda neredeyse “Kremlin
yönetiminin noterine” dönüşse de son seçimler bir kaç bakımdan önem arz
etmekteydi.
Öncelikle, seçimler
küresel ekonomik krizden ve bu sorunun Rusya`ya etkilerinden sonra yapılan
ulusal nitelikli ilk genel seçimdi. Bu bağlamda Rusya iktidarının krizle
mücadele politikasına halkın tavrını göstermek bakımından önemliydi.
İkincisi, seçimler
Putin`in yeniden devlet başkanı olarak iktidara döneceğini açıklanması
sonrasında yapılıyordu. Ve halkın Duma seçimlerindeki tavrı bu konuya bakışını
ortaya koymak bakımında önemli bir barometre sayılmaktaydı.
Üçüncüsü, seçimlerin
otoriter rejimlerin birbiri ardınca devrildiği “Arap Baharı” dalgasının tüm
hızıyla sürdüğü dönemde gerçekleşmesi bir başka boyuttur. Her ne kadar
Rusya`nın iktidar değişimleri geçiren Arap ülkelerinden biri olmadığı açıkça
bilinse de, otoriterlik, yolsuzluk ve sosyal adalet gibi sorunların ciddi
boyutlarda kendini gösterdiği bu ülkenin “Arap Baharı” rüzgarından etkilenip
etkilenmeyeceği veya etkilenecekse hangi ölçüde etkileneceği merak konusuydu.
Doğrusu Ekim devrimi ile
tarihin en önemli halk ayaklanmalarından birini gerçekleştirmiş olması ve
devrim sonucu kurulan Sovyet rejiminin yıkılmasında halk kitlelerin rolü
düşünüldüğünde Rusya`ya ilişkin bu merak şaşırtıcı olmasa gerek. Gerçi bu merak
daha önce, post Sovyet mekanında gerçekleşen turuncu devrimler döneminde de
gündem gelmiş ve zayıf da olsa bir “Rus turuncu devrimi olabilir mi?” şeklinde
kendini göstermişti.
Kremlin yönetimi o zaman
önce, muhaliflerin ve Batılı bazı gözlemcilerin bu ümitlerini kursağında
bırakmış, ardından ise geçen dönem zarfında bu bölgede turuncu devrimlerin
Rusya stratejik çıkarlarına zarar verdiğini düşündüğü zararlarını telafi etmek
yolunda Ukrayna, Kırgızistan ve Gürcistan örneklerinde olduğu gibi önemli
kazanımlar elde etmişti.
Bu bağlamında Duma
seçimlerinin sonuçları bazı çıkarsamalar yapmaya imkanı veriyor. Öncelikle,
seçimlerde hakim partinin 2007 yılındaki seçimlere oranla yaklaşık yüzde 15
oranında oy kaybetmesi mevcut Rusya yönetimine yönelik halk desteğinde çok
ciddi bir azalma olduğunu gösteriyor. Seçim sonuçlarının objektifliğine ilişkin
ciddi endişeleri de dikkate aldığımızda bu düşüşün esasında çok daha büyük
olduğu tahmin edilebilir. İktidar yöneticileri Duma seçim sonucunun önemli
başarı olduğunu vurgulamakta, uzun sürede iktidarda bulunan ve ekonomik kriz
sonucu iktidarı kaybeden Avrupa devletlerindeki siyasi partilerin durumuna
dikkat çekmektedirler. Muhalifler ise bu sonuca hile karıştırıldığını belirten
açıklamalar yapıyorlar. Büyük sosyo-ekonomik ve güvenlik sorunlarının bulunduğu
Kuzey Kafkasya`daki özerk cumhuriyetlerde iktidar partisinin yüzde 90`ları
bulan oy aldığının açıklanması, hatta Çeçenistan`da bu oranın yüzde 99,5 olması
ise fazla söze gerek bırakmıyor.
İkincisi, bu düşüş
Duma`da iktidar partisinin anayasal değişiklik için gerekli olan 2/3 çoğunluğu
kaybetmesi ve yapısal nitelikli reformlarda ittifak arayışına girmeye
çalışacağı anlamını taşımaktadır. Her ne kadar 1999`dan beri Kremlin yönetimi
siyasi, ekonomik ve sosyal konularda ciddi yapısal değişiklikleri yapsa da,
önümüzdeki bu konuda atılabilecek adımları daha uzlaşmacı bir tarzla atmak
durumunda kalacak. Zaten hem Medvedev ile Putin`in, hem de hakim partinin
temsilcileri seçim sonrası verdikleri açıklamalarda bu tavrın izlerini bulmak
mümkün.
Üçüncüsü, Duma seçimleri
“Rus halkının artık Putin`den yorulduğunun” işaretlerini vermeye başlamıştır.
Çünkü seçimler aynı zamanda Putin`in başbakan ve Birleşik Rusya partisinin
başkanı olarak özellikle son dört yıldaki faaliyetlerine verdiği kıymet olarak
da değerlendirilmektedir. Her ne kadar Putin`in basın danışmanı Dmitriy Peskov,
BBC`ye verdiği demecinde Birleşik Rusya`nın aldığı sonucunun Putin`ne güven
konusunda Rus halkının görüşlerinin değişmediğini ve başbakanın siyaseti
bırakmasının erken olduğunu söylese de, seçmenin bir değişim beklediğini kabul
ediyor. Peskov bu değişimi “Putin`in kendini ve siyasi kursunu yenilemesi, yeni
yaklaşımlar ve ittifaklarla halkın karşısına çıkması şeklinde” tanımlamaktadır.
Her ne kadar Putin
“Duma`nın Ukrayna Parlamentosu’na benzer kavga arenasına” benzemesini
istemediğini belirterek, muhalefetin seçimlerde oylarını artırmasından
rahatsızlığını dile getirse de, üslupta az da olsa bir yumuşama olduğu
seziliyor. Daha önce “izinsiz gösteri yapanların kafasına vurulması
gerektiğini” belirten Rusya Başbakanı son seçimlerde izinsiz gösterilere, “bu
duruma daha iyi ekonomik ve sosyal koşulu olan ülkelerde de rastlamak mümkün”
demekle yetiniyor. Seçim sonuçları “Yeni Putin`in” devlet başkanlığı seçim
propagandası döneminde de sosyal ve milliyetçi içeriği daha güçlü söylem ve
politikaları kullanmasına yol açacak gibi.
Dördüncüsü, seçimler
Rusya`da çeşitli muhalif çevreleri de hareketlendirmiş durumda. “Sistem işi
muhalefet” olarak tanımlana bilecek Rusya Federasyonu Komünist Partisi, Adil
Rusya, ve Rusya Liberal Demokrat Partisi seçimdeki usulsüzlükleri eleştiren
bazı demeçlerle yetinirken, “Yabloko” ve “Öteki Rusya” gibi siyasi kuruluşların
başını çektiği “sistem dışı muhalifler” Moskova ve Petersburg`da sokaklara
inmiş durumda.
Kimi kaynaklara göre,
zaman-zaman 5 bin kişinin yer aldığı bu gösterilere karşı ise Rusya yönetimi
sert önlemler almaktan çekinmiyor. Sadece 6-7 Aralık tarihlerinde gözaltına
alınan kişi sayısının bini bulduğu söyleniyor. Olayların 10 Aralık`ta
muhalefetin Moskova`daki Devrim Meydanında yapmayı planladığı yeni bir gösteri
ile daha da tırmanması bekleniyor. Muhalif kaynaklar sosyal paylaşım ağları
üzerinden örgütlenen bu girişimin 15 bin kişiyi kapsayacağını ileri sürüyor.
Ancak itirazların sadece
Moskova ve Petersburg`la sınırlı kaldığı ve göreceli olarak dar bir çevreyi
kapsadığı dikkatlerden kaçmıyor. Bu durum Rusya gibi büyük ve rejimi korumak
için geniş güvenlik imkanlarına sahip bir ülkede “Rus baharının” yaşanması
olasılığının şimdilik uzak bir tarihe kalacağının işareti sayılabilir.
Dr. Nazim CAFERSOY,
Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı
(QAFSAM-www.qafsam.org)
08.12.2011 20:45 Yerel
saatı | 17:45 Dünya saatı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder