30 Aralık 2014 Salı

Putin Yeni Dış Politika Doktrini Hazırlığında




7 Mayıs`ta devlet başkanlığı koltuğunu Medvedev`den devralan Vladimir Putin, çok büyük bir sürpriz olmazsa, daha 6 yıl boyunca Rusya`da alınan kararların esas belirleyicisi olacak.
İç politikada sistemi kontrollü biçimde yumuşatma mesajları veren Putin`in dış politikadaki tutum ve politikaları ise en çok merak edilen konular arasında. Esasında 8 senelik başkanlık ve 4 senelik başbakanlık geçmişi olan Putin yeni dönemdeki dış politika tutumunda belirli gelgitler yaşasa da giderek sertleşen bir üslup benimseyeceğinin işaretleri ile dolu.
Keza Putin`in başkanlık seçimi öncesinde 28 Şubat tarihli Moskovksiy Komsomoles gazetesinde yayınlanan ve dış politika vaatlerini içeren “Rusya ve Değişen Dünya” isimli makalesinde de Rusya`sız dünya güvenliğinin mümkün olmayacağını belirtmesi, ABD ve NATO`yu hukuki ihlallerle suçlaması ve “Arap Baharı” sürecinden rahatsızlığını kuvvetli bir biçimde ortaya koyarak Suriye`de Libya senaryosunun gerçekleşmesine izin vermeyeceklerini ilan etmesi de Rus dış politikasında sertleşmenin bir başka önemli işareti.
Putin`in ant içerek gövere başladığı ilk günde imzaladığı dış politikanın uygulanmasına ilişkin genelge ise önümüzdeki dönemde diş ilişkilerde izlenecek politikanın genel çerçevesini ortaya koymaktadır. “Yeni” başkan genelge ile Rusya Dışişleri Bakanlığını 2012 yılı Aralık ayı sonuna kadar yeni dış politika doktrini hazırlamakla görevlendirmiştir. Böylece, Rusya Medvedev`in 12 Haziran 2008`de kabul ettiği ve 18 Aralık 2010 tarihli 1 sayılı ekle desteklediği belgeyi yeni koşullara uygun bir biçimde yenileyecek.
Genelge aynı zamanda Rusya yeni dış politika doktrinin esas yönleri konusunda bazı öngörüler yapmaya izin veriyor. Öncelikle, genelge önümüzdeki dönemde Rus dış politikasının göreceli olarak daha sert mizaçlı ve kararlı bir anlayışa sahip olacağının işareti gibi. Genelgede artık Rus dış politikasının stratejik hedefi haline gelen “çok kutuplu küresel sistem` ve “BM`nin sistemdeki merkezi yeri” vurguları en başta yer almaktadır. Keza BM dışında G-8, G-20, BRİK ve Şanghay İşbirliği Örgütü de özellikle önemsenen yapılar.
Genelgenin ikinci önemsediği ve geniş biçimde ele aldığı BDT coğrafyasına ilişkin hedefler ise ayrı bir yazının konusu olacak kadar detaylı. Biz de zaten bu konuya sonraki yazılarımızın birinde pratik yansımaları ile birlikte değerlendireceğiz.
Genelgede Avrupa Birliği ile ilişkilerdeki temel stratejik amacın Atlantik`ten Büyük okyanusa kadarki coğrafyada ortak ekonomik ve insani bölge oluşturmak olduğu belirtilmekte, AB ile stratejik işbirliğinin önemine değinilmekte, enerji işbirliği ve vize geçiş kolaylığı konuları önemsenmektedir.
Küresel sistemin giderek önemi yükselen Asya-Pasifik bölgesinin ise Rusya Doğu Sibirya ve Uzak Doğu bölgesinin gelişimi bakımından önemli olduğu kaydedilmekte ve bu bölgede yeni güvenlik ve işbirliği yapısının oluşturulmasının önemi vurgulanmaktadır. Keza Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRİC`le bu konuda önemli adımlar atan Rusya Eylülde ise Vladivostok’ta Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (APEC) toplantısını yaparak bu bölgenin diş politikada daha fazla önemseneceğinin işaretini veriyor. Kremlin yönetimin bu bölgedeki esas partnerleri arasında Çin`le Hindistan’ın özel yer tutmasına rağmen, başta Japonya olmak üzere diğer anahtar ülkelerin de dikkate alacağı genelgede yer alan bir diğer husus.
Genelge geleneksel olarak Rus dış politikasının en sorunlu alan olarak gördüğü ABD ile ilişkilere geniş yer ayırmış durumda. Bu ülke ile çok boyutlu stratejik işbirliğinin devam edeceğinin belirtildiği genelgede ABD`nin füze savunma sisteminin Rus ulusal güvenliğine yönelik olmadığına dair garantilerin alınması önemli hedeflerden biri gibi kaydedilmekte. Esasında Rus dış politikasında esas sertleşmenin ABD ile ilişkilerde ve özelikle füze savunma sistemi konusunda yaşanması ise genel bir beklenti. Füze savunma sistemi konusunda Rus yetkililerinin uzun süreden beridir savurduğu tehditler fonundaki gelişmeler de bunu işaret etmekte.
Nitekim Mayıs başında Moskova`da yapılan füze savunma sistemine ilişkin uluslararası güvenlik toplantısı da Rusya ile ABD ve NATO arasındaki en önemli anlaşmazlığın ne olduğunu gösteriyor. Moskova`nın özel çabası ile yapılan konferansta Rus yetkilileri ve güvenlik uzmanları ABD ve NATO`ya füze savunma sistemine neden karşı olduklarını izah etmeğe çalıştırlar. Toplantı sırasında ve sonrasında verilen mesajlar ise tarafların bu konuda uzlaşacağına dair yeterince iyimser olmaya izin vermiyor.
Nitekim Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hükümet çalışmalarını gerekçe göstererek 18-19 Mayıs’ta Camp David’de yapılacak G8 zirvesine katılmayacağını açıklaması Moskova`nın dış politikasını ABD ayağında bir sertleşmenin göstergesi. Her ne kadar kamuoyu Nisan ayındaki Güney Kore`deki Nükleer zirve sırasındaki ikili görüşmede açık kalan mikrofondan Obama`nın Medvedev`e seçim sonrası füze savunma sistemi konusunda daha esnek davranacağın sözü verdiği duyulsa da ABD’de bu konuda henüz (en azından başkanlık seçimine kadar) geri adım atma niyetinde olmadığı anlaşılıyor. Bu bağlamda ABD Başkanı Barak Obama`nın da Moskova`nın ciddi hazırlık yaptığı Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (APEC) Vladivostok’da Eylül ayında yapılacak zirvesine katılmayacağını ilan etmesi Moskova`nın bu adımına cevap anlamını taşıyor.
Özetle, Putin yeni diş politika doktrini hazırlığındadır. 2000`lerin başına oranla daha gücü olan bu Rusya`nın hem küresel, hem de bölgesel gelişmeler karşısında söyleyecek çok lafı ve yapacak çok işi olduğunu ise Suriye meselesi açıkça göstermektedir.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
17.05.2012 19:30 Yerel saatı | 16:30 Dünya saatı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder