29 Aralık 2014 Pazartesi

Rusya-Azerbaycan ilişkileri nereye doğru?




Nisan ayı Rusya-Azerbaycan ilişkileri bakımından anlamlı bir ay…
Öncelikle, bundan 93 yıl önce 28 Nisan’da Sovyet Rusya Azerbaycan`ı işgal ederek 23 aylık Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`ne son vermiş ve böylece yaklaşık 70 sene süren Sovyet dönemini başlatmıştır. 4 Nisan 1992 yılında ise Rusya Federasyon`u Halk Cumhuriyeti’nin mirasına sahip çıkarak yeniden bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti`ni tanıdığını ilan ederek diplomatik ilişki kurmuştur.
Rusya yönetiminin hemen yanı başındaki komşu Azerbaycan`ı tanıyan sayıca 108. ülke olması da bu bağımsızlıktan rahatsızlığın boyutunu ortaya koymak bakımından önemli bir gösterge sayılabilir. Sadece Nisan aydaki bu iki tarihi olay bile Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin ne kadar sıkıntılı bir içeriğe sahip olduğunu ortaya koymak bakımında anlamlı.
Geçen 20 yıl zarfında Rusya-Azerbaycan ilişkileri değişik aşamalardan geçerek belli bir dengeye oturmuştu. Özellikle devlet başkanı Haydar Aliyev`le birlikte Azerbaycan dış politikasında Rusya denge politikasının temel öncelikleri içersinde yer almıştır. Geçen zaman içerisinde iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirdiğimizde İlham Aliyev döneminde de sürdürülen bu anlayışın Rusya açısından da genel anlamda “makul karşılandığı” söylenebilir. Nitekim iki ülke arasında ilişkileri tepetaklak edecek ciddi bir krizin olmaması da bu “denge ve makullük” ekseninde değerlendirilebilinir.
Ancak son 1 yılda Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin trendine baktığımızda ilişkilerdeki “denge ve makullük” olgusunun ciddi bir sarsıntı geçirdiğini iddia etmek mümkün. Eski anlayışı bozan en önemli husus ise Rusya`nın geleneksel eski Sovyet coğrafyasında etkinlik kurma çabalarının daha kalıcı, sistemli ve ısrarcı olması ve bu kapsamda Azerbaycan`ın denge politikasını bu süreç önünde bir engel olarak telakki etmesidir.
Azerbaycan için durumu daha da zorlaştıran husus, diğer uluslararası gelişmelerin de sıkıntı yaratması. Keza, Obama yönetimindeki ABD`nin diğer küresel öncelikler nedeniyle BDT coğrafyasında göreceli pasif kalışı ve adeta bölgeni Rusya`nın insafına bırakması da Kremlin daha kararlı ve baskıcı davranmasına olanak tanıyor. Bölgede Avrasya Birliği, Gümrük İttifakı kimi Rusya`yı memnun edici gelişmeler yaşanıyor. Ukrayna`dan sonra Gürcistan`da da seçim sonuçlarının Rusya`yı etkisini güçlendirecek şekilde ortaya çıkması bir diğer endişe kaynağı. Yine Azerbaycan`da bu yıl başkanlık seçimleri yapılacak olması da durumu hassaslaştırıyor.
Bu manzara içerisinde Azerbaycan, bölgede Rusya`nın son bir yılda iyice hız kazanan entegrasyon çabalarında karşı koyan, yeni mevziler kazanmasını engellemeye çalışan ve neredeyse sürekli “hayır” diyen tek ülke görünümünde. Şöyle ki, Bakü yönetimi keçen sene Rusya`nın BDT coğrafyasında serbest ekonomik bölge kurma önerisine Özbekistan`la birlikte “hayır” demişti. Azerbaycan Rusya`nın gümrük ittifakı ve Avrasya Birliği önerilerine de uzak duruyor. Keza, keçen sene sonunda Rusya Azerbaycan`ın taleplerini “kabul edilemez” bulduğu için Gebele askeri üssüne de boşaltmak durumunda kaldı. Rusya Azerbaycan`ın uyguladığı enerji politikaları ile Türkiye ve AB pazarında kazandığı mevzilerden rahatsız.
Moskova`nın bu rahatsızlığı ise Azerbaycan`la ilişkilerinde çeşitli yansımalar göstermekte. Nitekim, Rusya yönetimi bir yandan Ermenistan`a yeni silah yardımı yapmakta, diğer yandan Karabağ cephesinde gerginliği artırmak noktasında Erivan yönetimini cesaretlendirmektedir. Kimi analizciler Erivan`ın Hocalı havaalanını açma ısrarında Moskova`nın özel bir yeri olduğunu ireli sürmekte.
Keza, Rusya`nın Bakü büyükelçisi Azerbaycan`ın kuzey bölgelerini ziyaret etmekte, aynı dönemlerde Azerbaycan`dan Lezgi azınlığın ayrılmasını amaçlayan yasadışı “Sadval” örgütü Rusya`da toplantı düzenlemekte ve Rus basınında Azerbaycan`da etnik bölücülük yapmak isteyen şahısların demeçleri yayınlanmakta. Bu arada Rus yetkilileri Rusya ile gümrük birliğine girmeyen Orta Asya ve Kafkasya ülkelerine vize uygulamalarından bahsetmektedir. Yine Rus basınında Kremlin yönetiminin Azerbaycan`la yeni silah anlaşmaları imzalamaktan vazgeçtiği iddiası gündeme gelmiş durumda. Hatta iktidara yakın bazı siyasiler ve analizciler Azerbaycan`da Guba ve İsmayıllı gibi bölgelerde çıkan sosyal huzursuzluklarla, ordudaki askeri ölümlerinde Rusya`yı kastederek “dış müdahale parmağı” olduğunu ima eden açıklamalar yaptılar.
Bu koşullar altında Rusya`da Azerbaycan kökenli zenginlerin bu yıl başında “Milyoncular İttifakı” kimi yeni bir yapılanma içerisine girmesi ve bu süreçte Kremlin yönetiminin oynadığı rol da Azerbaycan`da ciddi ses getirmiştir. Organizasyon özellikle Azerbaycan basını tarafından Rusya`nın seçim öncesi “Azerbaycan iktidarını köşeye sıkıştırma”, hatta kimilerine göre “devirme çabası” gibi yorumlandı. Zaten Azerbaycan yönetimi de yeni kurumdan memnuniyetsizliğini açıkça beyan etti.
Özetle, Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde sıkıntılı bir döneme girilmiş durumda. Rusya seçim döneminin hassaslığını da kullanarak Azerbaycan`ı kendi nüfuz alanına dönmeye razı etmek niyetinde. Anlaşılan Azerbaycan yönetimi ise buna direniş göstermek için devreye Türkiye, AB ve İsrail üzerinden ABD`yi dahil ederek (Dışişleri Bakanı Memmedyarov`un 4 günlük İsrail ve Filistin ziyaretini bir de bu bağlamda düşünmekte fayda var) Moskova`nın baskıları azaltma çabasında.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
29.04.2013 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder