Nisan ayı Rusya-Azerbaycan ilişkileri bakımından anlamlı bir ay…
Öncelikle, bundan 93 yıl
önce 28 Nisan’da Sovyet Rusya Azerbaycan`ı işgal ederek 23 aylık Azerbaycan
Halk Cumhuriyeti`ne son vermiş ve böylece yaklaşık 70 sene süren Sovyet
dönemini başlatmıştır. 4 Nisan 1992 yılında ise Rusya Federasyon`u Halk
Cumhuriyeti’nin mirasına sahip çıkarak yeniden bağımsızlığını ilan eden
Azerbaycan Cumhuriyeti`ni tanıdığını ilan ederek diplomatik ilişki kurmuştur.
Rusya yönetiminin hemen
yanı başındaki komşu Azerbaycan`ı tanıyan sayıca 108. ülke olması da bu
bağımsızlıktan rahatsızlığın boyutunu ortaya koymak bakımından önemli bir
gösterge sayılabilir. Sadece Nisan aydaki bu iki tarihi olay bile
Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin ne kadar sıkıntılı bir içeriğe sahip olduğunu
ortaya koymak bakımında anlamlı.
Geçen 20 yıl zarfında
Rusya-Azerbaycan ilişkileri değişik aşamalardan geçerek belli bir dengeye
oturmuştu. Özellikle devlet başkanı Haydar Aliyev`le birlikte Azerbaycan dış
politikasında Rusya denge politikasının temel öncelikleri içersinde yer
almıştır. Geçen zaman içerisinde iki ülke arasındaki ilişkileri
değerlendirdiğimizde İlham Aliyev döneminde de sürdürülen bu anlayışın Rusya
açısından da genel anlamda “makul karşılandığı” söylenebilir. Nitekim iki ülke
arasında ilişkileri tepetaklak edecek ciddi bir krizin olmaması da bu “denge ve
makullük” ekseninde değerlendirilebilinir.
Ancak son 1 yılda
Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin trendine baktığımızda ilişkilerdeki “denge ve
makullük” olgusunun ciddi bir sarsıntı geçirdiğini iddia etmek mümkün. Eski
anlayışı bozan en önemli husus ise Rusya`nın geleneksel eski Sovyet
coğrafyasında etkinlik kurma çabalarının daha kalıcı, sistemli ve ısrarcı
olması ve bu kapsamda Azerbaycan`ın denge politikasını bu süreç önünde bir
engel olarak telakki etmesidir.
Azerbaycan için durumu
daha da zorlaştıran husus, diğer uluslararası gelişmelerin de sıkıntı
yaratması. Keza, Obama yönetimindeki ABD`nin diğer küresel öncelikler nedeniyle
BDT coğrafyasında göreceli pasif kalışı ve adeta bölgeni Rusya`nın insafına
bırakması da Kremlin daha kararlı ve baskıcı davranmasına olanak tanıyor.
Bölgede Avrasya Birliği, Gümrük İttifakı kimi Rusya`yı memnun edici gelişmeler
yaşanıyor. Ukrayna`dan sonra Gürcistan`da da seçim sonuçlarının Rusya`yı
etkisini güçlendirecek şekilde ortaya çıkması bir diğer endişe kaynağı. Yine
Azerbaycan`da bu yıl başkanlık seçimleri yapılacak olması da durumu
hassaslaştırıyor.
Bu manzara içerisinde
Azerbaycan, bölgede Rusya`nın son bir yılda iyice hız kazanan entegrasyon
çabalarında karşı koyan, yeni mevziler kazanmasını engellemeye çalışan ve
neredeyse sürekli “hayır” diyen tek ülke görünümünde. Şöyle ki, Bakü yönetimi
keçen sene Rusya`nın BDT coğrafyasında serbest ekonomik bölge kurma önerisine
Özbekistan`la birlikte “hayır” demişti. Azerbaycan Rusya`nın gümrük ittifakı ve
Avrasya Birliği önerilerine de uzak duruyor. Keza, keçen sene sonunda Rusya
Azerbaycan`ın taleplerini “kabul edilemez” bulduğu için Gebele askeri üssüne de
boşaltmak durumunda kaldı. Rusya Azerbaycan`ın uyguladığı enerji politikaları
ile Türkiye ve AB pazarında kazandığı mevzilerden rahatsız.
Moskova`nın bu
rahatsızlığı ise Azerbaycan`la ilişkilerinde çeşitli yansımalar göstermekte.
Nitekim, Rusya yönetimi bir yandan Ermenistan`a yeni silah yardımı yapmakta,
diğer yandan Karabağ cephesinde gerginliği artırmak noktasında Erivan
yönetimini cesaretlendirmektedir. Kimi analizciler Erivan`ın Hocalı havaalanını
açma ısrarında Moskova`nın özel bir yeri olduğunu ireli sürmekte.
Keza, Rusya`nın Bakü
büyükelçisi Azerbaycan`ın kuzey bölgelerini ziyaret etmekte, aynı dönemlerde
Azerbaycan`dan Lezgi azınlığın ayrılmasını amaçlayan yasadışı “Sadval” örgütü
Rusya`da toplantı düzenlemekte ve Rus basınında Azerbaycan`da etnik bölücülük
yapmak isteyen şahısların demeçleri yayınlanmakta. Bu arada Rus yetkilileri
Rusya ile gümrük birliğine girmeyen Orta Asya ve Kafkasya ülkelerine vize
uygulamalarından bahsetmektedir. Yine Rus basınında Kremlin yönetiminin
Azerbaycan`la yeni silah anlaşmaları imzalamaktan vazgeçtiği iddiası gündeme
gelmiş durumda. Hatta iktidara yakın bazı siyasiler ve analizciler
Azerbaycan`da Guba ve İsmayıllı gibi bölgelerde çıkan sosyal huzursuzluklarla,
ordudaki askeri ölümlerinde Rusya`yı kastederek “dış müdahale parmağı” olduğunu
ima eden açıklamalar yaptılar.
Bu koşullar altında
Rusya`da Azerbaycan kökenli zenginlerin bu yıl başında “Milyoncular İttifakı”
kimi yeni bir yapılanma içerisine girmesi ve bu süreçte Kremlin yönetiminin
oynadığı rol da Azerbaycan`da ciddi ses getirmiştir. Organizasyon özellikle
Azerbaycan basını tarafından Rusya`nın seçim öncesi “Azerbaycan iktidarını
köşeye sıkıştırma”, hatta kimilerine göre “devirme çabası” gibi yorumlandı.
Zaten Azerbaycan yönetimi de yeni kurumdan memnuniyetsizliğini açıkça beyan
etti.
Özetle, Rusya-Azerbaycan
ilişkilerinde sıkıntılı bir döneme girilmiş durumda. Rusya seçim döneminin
hassaslığını da kullanarak Azerbaycan`ı kendi nüfuz alanına dönmeye razı etmek
niyetinde. Anlaşılan Azerbaycan yönetimi ise buna direniş göstermek için
devreye Türkiye, AB ve İsrail üzerinden ABD`yi dahil ederek (Dışişleri Bakanı
Memmedyarov`un 4 günlük İsrail ve Filistin ziyaretini bir de bu bağlamda
düşünmekte fayda var) Moskova`nın baskıları azaltma çabasında.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
29.04.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder