30.06.2012 15:40 Yerel
saatı | 12:40 Dünya saatı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 25-26 Haziran tarihlerinde İsrail,
Filistin ve Ürdün’ü kapsayan kısa bir Ortadoğu turu yaptı. Putin bu ziyareti
sırasında verdiği mesajların ve yaptığı görüşmelerin esas odak noktasını
Filistin meselesi ve Rusya`nın bu sorunun çözümünde faal rol alma isteği
oluşturdu.
Orta Doğu`nun Suriye ve
İran meselesine kilitlendiği bir dönemde gerçekleştirilen bu ziyaret belki ilk
başta garipsenecek bir süreç gibi dursa da, Rus dış politikası bakımından
akılllı bir hamle sayılabilir.
Öncelikle, Rusya bu
hamlesi ile özelde Ortadogu, genelde ise küresel anlamda bozulan imajını
düzeltmesi bakımından önemlidir. Çünkü şu anda Ortadoğu gündeminin 3 kilit
meselesi var: Suriye, İran ve son dönemlerde bir az geri planda kalmasına
rağmen Filistin. Rusya`nın bu sorunlardan İran’ın nüve programına ilişkin tavrı
“Moskova`nın bölgede Şii eksenli ittifakın yanında yer alıyor.” algısı
yaratarak, sünni Arapların rahatsızlığına neden olmakta. Dahası Esad rejimine
verilen destek de bu algının daha da güçlenmesine yol açıyor. Son dönemde
bölgedeki dengelerin oluşumunda Şii-Sünni farklılığına yüklenen anlam dikkate
alındığında bu durum Rusya`nın manevra imkanlarını zayıflatıcı toplumsal algı
ve tepki oluşturuyor.
Keza, Moskova`nın İran
konusundaki tavrı yaklaşık %20 oranda Sovyet göçmeninin yaşadığı ve
bölgesel dengelerin önemli aktörü olan İsrail`de de Rusya aleyhine işleyen bir
algı yaratıyor. Putin`in İsrail’i ziyareti sırasında Yahudileri Nazilerin
elinden kurtaranın Sovyet ordusu olduğunu güçlü bir biçimde beyan etmesi de bu
imajını düzeltme niyetinin önemli göstergelerinden. Keza görüşmlerde İran ve
Suriye meselelerinin de müzakere edilmesi Rusya`nın tutumunu birinci elden
İsrail`e anlatarak imajını düzeltme bağlamında önemli.
İkincisi, Rusya`nın
Suriye konusundaki tavrı Arap sokakları bakımından otoriter rejime destek verme
şeklinde algılanarak Kremlin yönetiminin bölgedeki imajına önemli bir darbe
vuruyor. Rusya yönetiminin Suriye halkı ile Esad rejimi arasında ince denge
kurmak adına yaptıkları ise Arap sokaklarında Moskova’ya artan tepkiyi
azaltmıyor, tam tersi güçlendirme bir işlevi yaratıyor. Tabi buna ABD`nin bölge
basını üzerinden Rusya’nın imajını daha da bozan çalışmlarını eklemek lazım.
İran ve Suriye nedeniyle
bölgedeki imajı iyice bozulan ve Arap baharının verdiği diğer zararlardan da
rahatsız olan Rusya için tam da bu ortamda Filistin meselesi aradığı “ilaç”
sayılabilir. Öncelikle, Rusya`nın Filistin meselesine eğilerek bölgedeki
imajını düzeltme ve Arap sokaklarına hitap etme arayışında. Zaten Filistin
meselesinin bu amaçla kullanılması da yeni degil. Rusya`nın salefi SSCB, Soğuk
Savaş döneminde bu etkeni Arap kamuoyunda etkin olmak için başarılı bir biçimde
kullanmıştı.
Keza, Saddam Hüseyin’in
döneminde Irak`ın aynı yönteme başvurduğunu biliyoruz. İslam devrimi sonrasında
İran için de Filistin meselesi Ortadoğu`daki Arap kamuoyunda imaj parlatmak ve
etki kurmak için en uygun araçlardan biriydi. Keza Türkiye’nin Arap
sokaklarında sempati kazanmasında “Davos krizi” ve Filistin meselesine verlen
önemin yeri yadsınamaz kadar büyüktür. Şimdi aynı yöntemi Rusya da kullanarak
bölgede bozulan imajını düzeltmeye çalışıyor.
Öte yandan, Rusya`nın
Filistin meselesine eğilmesi bu konunun giderek bölge gündeminde tekrar öne
çıkma beklentisi ile yakından ilgili. Mayıs ayında ana muhalefet partisi
Kadima’yı da kapsayan yeni bir hükümet kuran Netanyahu Filistin’le müzakereler
yapmaya hazır olduğu mesajı veriyor. Rusya önümüzdeki dönede gündeme gelecek bu
müzakerelerde aktif rol alma niyetinde ve bu çerçevde taraflarla görüşüyor.
Böylece, Ortadoğu
kilidinin İran dügümünde son alarak Moskova görüşmeleri ile rolünü güçlendiren,
Suriye meselesinde her zeminde rolü açıkça görünen Rusya, Filsitin meselesinde
de etkinliğini ortaya koyma niyetinde olduğunu açıkca beyan etmekdedir. Zaten
Filistin sorunun çözümüne ilişkin oluşturulan “Ortadoğu dörtlüsü” içlinde yer
alan Moskova, bölgede her cephede ana aktörlerden biri olma niyetini bir daha
ortaya koyuyor.
Bu ziyaret sürecinde
Ürdün`ün de bir durak olarak seçilmesi ise iki bakımdan önemli. Öncelikle,
Filistin müzakerelerinde geleneksel arabuluculardan sayılan Mısır ve Türkiye
İsrail`le gerginleşen ilişkileri nedeniyle bu sürecin dışında kalınca, ev
sahipliğini Ürdün yapmaya başladı. Artık Ocak 2012`de İsrail ve Filsitinli
yetkililer arasında Ürdün’de ilk görüşmeler yapıldı. Rusya da bu sürecin
dışında kalmak istemiyor. İkincisi, Libiya ve Mısır`daki değişimler ve
Suriye`de Esad`ın gitme ihtimali Rusya`yı Ortadoğu`nun değişen dengeleri içinde
bölgede alternatifleri çoğaltmaya itiyor. Ürdün bu noktada uygun adaylardan
biri sayılabilir.
Özetle, Rusya
Ortadoğu`da tam saha pres yapıyor. Ancak Kremlin’in bu mücadeleye sonuna kadar
nefesi yetecek mi bunu zaman gösterecek. Selefi SSCB`nin nefesi yetmemişti.
Şimdi bölgede Çin de var. Rusya ile Çin`in Ortadoğu meselelerinde bu kadar sıkı
fıkı olmalarını bu kapsamda düşünmekte fayda var.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
30.06.2012 15:40 Yerel
saatı | 12:40 Dünya saatı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder