30 Aralık 2014 Salı

Putin`den Hodorkovski`ye Noel hediyesi




Aralık ayının 20`sinde uluslararası, hatta Rusya kamuoyu için sürpriz sayılacak bir olay gerçekleşti. Rusya`nın en ünlü iş adamlarından biri olan Mihail Hodorkovski özgürlüğüne kavuştu. 
Rus enerji devi YUKOS`un başkanı Hodorkovski`nin Putin`e yazdığı iki mektup sonrasında af edildiği belirtiliyor. 12 Kasım`da kaleme alınan mektuplardan birinde Rus işadamının af edilmek istediğini yazdığı, diğerinde ise annesinin hastalığı nedeniyle ailevi durumunu anlattığı bildiriliyor. Hodorkovski af kararının Putin tarafından imzalanmasının ardından yapılan hızlı işlemler sonucu aynı gün Finlandiya sınırındaki Kareliya bölgesindeki hapishaneden çıktı ve Sankt-Petersburg üzerinden özel bir uçakla Berlin`e uçtu.

Hodorkovski`nin özgür kalmasının önemli bir anlamı var. Şöyle ki, Rus işadamı 2000`li yıllarda Rusya`da Putin yönetiminin başlattığı “oligark avının” 3 simge isminden biriydi. Bu isimlerden Vladimir Gusinki, Yeltsin döneminde siyaseti özellikle sahip olduğu NTV gibi önemli bir dizi medya kurumu aracılığı ile ciddi ölçüde etkilemekteydi. Putin`in “ya siyaset, ya iş hayatı” ilkesine başlangıçta direnen ve aynı zamanda Rusya`daki Yahudi lobisinin en önemli isimlerinden olan Gusinki, elindeki varlıklarını Putin`e yakın kurumlara satarak yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Bir ara “kırmızı bülten”le de aranan Gusinki İspanya vatandaşlığını kabul ederek oraya yerleşti.
Bir diğer önemli “simge” işadamı da Boris Berezovksi`ydi. Yeltsin döneminde ülke yönetiminde “en etkin oligark” olarak bilinen Berezovski Putin`e karşı en fazla direniş gösterebilen işadamıydı. İngiltere`ye iltica eden Berezovksi`nin bu ülkede yaptığı siyasi faaliyetler bir dönem Moskova ile Londra`nın ilişkilerini de germişti. Rusya`daki varlıklarını satmak zorunda kalan Berezovski, geçen sene muammalı biçimde İngiltere`deki evinde ölü bulundu. Resmi açıklamada ölüm nedeninin kalp kriz olduğu belirtildi. Ancak Berezovki`nin ölümünün baş şüphelisi olarak son dönemde başta İngiltere, Türkiye ve Katar olmak üzere yurtdışında çeşitli suikastlar gerçekleştiren Rus istihbaratı olarak görülüyor.
Doğal olarak Rusya bu iddiayı reddediyor, Putin ise Berezovski`nin kendisine yazdığı mektubu göstererek aralarında sorun kalmadığını ifade ediyor. Hatta İngiltere`de geçen yıl Berezovski`nin ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada da bu iddiayı doğrulayan kanıtlar olmadığı belirtiliyor. Ancak bu hususlar bile kamuoyunun ve uzmanların gözünde Rus istihbaratını temize çıkarmıyor. Berezovski`ye gerçekte ne olduğunu her halde bir istihbaratçının kamuoyuna yansıyan flaş açıklamalarından, ya da 50 sene sonra Rus veya İngiliz istihbaratlarının gizliliği kalkan arşiv belgelerinden öğrenebileceğiz.
“Oligark avı”nın 3. sembol ismi olan Hodorkovski de Putin`in siyaset dışı kalma talebini dinlememiş, özellikle 2003 yılı sonunda yapılan Duma seçimleri arifesinde muhalif partilere mali destek vermişti. Keza Hodorkovski`nin Duma`da Kremlin’in enerji sektörünü zapt-ü rapt altına almak için yapmak istediği düzenlemelere karşı lobi faaliyetleri yürütmüştü. Bardağı taşıran son damla ise Rus işadamının 2004`teki başkanlık seçimlerinde aday olacağını belirtmesiydi.
Zaten bundan sonra da aniden YUKOS`un “yasadışı işler” yaptığı ortaya döküldü. Gerisi de çorap söküğü gibi geldi. Şirkette aramalar yapıldı, üst düzey yetkililer gözaltına alındı. Ardından Rusya`nın en zengin adamı olan 50 yaşlı Hodorkovki 2003 yılının Ekim ayında tutarı bir kaç milyar doları bulan vergi kaçırma iddiaları nedeniyle tutuklandı. Hodorkovski gözaltına alındığında 15 milyar dolarlık serveti ile dünyanın en zengin adamlarından biriydi. Gözaltına alınması hem Rusya`da, hem de özellikle Batı`da ciddi tepkilere neden oldu. Ancak Kremlin bunları dinlemedi ve Rus işadamı 2005 yılında mahkeme tarafından vergi kaçırma iddiasıyla 9 yıl hapse mahkum edildi.
Hodorkovski`nin özgürlüğünün nasıl bir süreç veya pazarlık sonucu gerçekleştiği merak konusu. Bu konuda bir kaç unsur dikkati çekiyor. Öncelikle, bu adımın Kremlin Soçi`de Şubat`ta yapılacak Kış Olimpiyatları öncesine yönelik bir imaj çalışması olduğu söyleniyor. Gerçekten de Rusya son dönemlerde dünyada imajını düzeltmeye özel önem vermeye başladı. Nitekim bu konu 2010 yılında yenilenen ulusal güvenlik doktrininde gözetlenmesi gereken önemli bir hedef olarak belirlendi. Daha geçen ay Putin Rusya`nın küresel imajını düzeltmek için “Rusya Bugün” isimli dev bir medya kurumu oluşturdu. Nitekim Kremlin yönetimi Soçi olimpiyatlarını da bu boyutuna özel önem veriyor. Yahudi kökenli ve liberal siyasi görüşleri ile tanınan işadamı Hodorkovski`nin özgürlüğü bu imaj çalışmasına önemli katkı sağlayabilir. Zaten Batı`dan da bu konuda olumlu mesajlar gelmeye başladı. Gerçi son Volgograd saldırıları bu “cilalamaya” bir darbe vurdu, ancak şimdilik ana konumuz o değil.
İkincisi, Hodorkovski`nin özgürlüğünü kazanmasında Rusya ile giderek daha da derinleşen çok boyutlu ilişkilere giren Almanya`nın özel çabalarının da etkisi var. Alman Şansölyesi Angela Merkel`in bu konuyu defalarca Putin`le görüştüğü belirtiliyor. Keza, Hodorkovski de özgürlüğüne katkıdan dolayı Alman siyasilere, özellikle eski dışişleri bakanı Hans-Dietrich Genscher`e teşekkür etti.
Üçüncü, belki de en önemlisi Hodorkovski`nin kendisinin yaptığı pazarlıktır. Mahkumiyetinin bitmesine bir seneden de az bir süre kala Hodorkovski`nin bu pazarlığa girmesinde ise, annesinin sağlık durumunun yanı sıra, kendisini belki bir ömür boyu içeride tutacak yeni davaların açılabileceğine dair Rus savcıların açıklamalarının etkin olduğu söylenebilir. Rus işadamının açıklamalarından hapsine neden olan siyasete bir daha girmeyeceği, başkanı olduğu YUKOS`un işleri ile ilgileneceği ve sürekli ikametgahı olarak da İsviçre`yi seçeceği anlaşılıyor.
Ancak Hodorkovski`nin bu sözü tutup tutmayacağını zaman gösterecek. Doğrusu YUKOS Rusya`da iş yaptıkça, hem de devletin stratejik sektör ilan ettiği enerji alanında kaldıkça Kremlin`le bir şekilde muhatap olması kaçınılmaz. Hodorkovski`nin Berezovski`nin mi, yoksa Gusinki`nin mi yolunu tercih edeceğini, yoksa kendine özgün daha farklı bir yol seçeceği henüz bilinmiyor.
Dr. Nazim Cafersoy
08.01.2014 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder