Aralık ayının 20`sinde uluslararası, hatta Rusya kamuoyu için sürpriz
sayılacak bir olay gerçekleşti. Rusya`nın en ünlü iş adamlarından biri olan
Mihail Hodorkovski özgürlüğüne kavuştu.
Rus enerji devi YUKOS`un
başkanı Hodorkovski`nin Putin`e yazdığı iki mektup sonrasında af edildiği
belirtiliyor. 12 Kasım`da kaleme alınan mektuplardan birinde Rus işadamının af
edilmek istediğini yazdığı, diğerinde ise annesinin hastalığı nedeniyle ailevi
durumunu anlattığı bildiriliyor. Hodorkovski af kararının Putin tarafından
imzalanmasının ardından yapılan hızlı işlemler sonucu aynı gün Finlandiya
sınırındaki Kareliya bölgesindeki hapishaneden çıktı ve Sankt-Petersburg
üzerinden özel bir uçakla Berlin`e uçtu.
Hodorkovski`nin özgür kalmasının önemli bir anlamı var. Şöyle ki, Rus işadamı 2000`li yıllarda Rusya`da Putin yönetiminin başlattığı “oligark avının” 3 simge isminden biriydi. Bu isimlerden Vladimir Gusinki, Yeltsin döneminde siyaseti özellikle sahip olduğu NTV gibi önemli bir dizi medya kurumu aracılığı ile ciddi ölçüde etkilemekteydi. Putin`in “ya siyaset, ya iş hayatı” ilkesine başlangıçta direnen ve aynı zamanda Rusya`daki Yahudi lobisinin en önemli isimlerinden olan Gusinki, elindeki varlıklarını Putin`e yakın kurumlara satarak yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Bir ara “kırmızı bülten”le de aranan Gusinki İspanya vatandaşlığını kabul ederek oraya yerleşti.
Hodorkovski`nin özgür kalmasının önemli bir anlamı var. Şöyle ki, Rus işadamı 2000`li yıllarda Rusya`da Putin yönetiminin başlattığı “oligark avının” 3 simge isminden biriydi. Bu isimlerden Vladimir Gusinki, Yeltsin döneminde siyaseti özellikle sahip olduğu NTV gibi önemli bir dizi medya kurumu aracılığı ile ciddi ölçüde etkilemekteydi. Putin`in “ya siyaset, ya iş hayatı” ilkesine başlangıçta direnen ve aynı zamanda Rusya`daki Yahudi lobisinin en önemli isimlerinden olan Gusinki, elindeki varlıklarını Putin`e yakın kurumlara satarak yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Bir ara “kırmızı bülten”le de aranan Gusinki İspanya vatandaşlığını kabul ederek oraya yerleşti.
Bir diğer önemli “simge”
işadamı da Boris Berezovksi`ydi. Yeltsin döneminde ülke yönetiminde “en etkin
oligark” olarak bilinen Berezovski Putin`e karşı en fazla direniş gösterebilen
işadamıydı. İngiltere`ye iltica eden Berezovksi`nin bu ülkede yaptığı siyasi
faaliyetler bir dönem Moskova ile Londra`nın ilişkilerini de germişti.
Rusya`daki varlıklarını satmak zorunda kalan Berezovski, geçen sene muammalı
biçimde İngiltere`deki evinde ölü bulundu. Resmi açıklamada ölüm nedeninin kalp
kriz olduğu belirtildi. Ancak Berezovki`nin ölümünün baş şüphelisi olarak son
dönemde başta İngiltere, Türkiye ve Katar olmak üzere yurtdışında çeşitli
suikastlar gerçekleştiren Rus istihbaratı olarak görülüyor.
Doğal olarak Rusya bu
iddiayı reddediyor, Putin ise Berezovski`nin kendisine yazdığı mektubu
göstererek aralarında sorun kalmadığını ifade ediyor. Hatta İngiltere`de geçen
yıl Berezovski`nin ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada da bu iddiayı
doğrulayan kanıtlar olmadığı belirtiliyor. Ancak bu hususlar bile kamuoyunun ve
uzmanların gözünde Rus istihbaratını temize çıkarmıyor. Berezovski`ye gerçekte
ne olduğunu her halde bir istihbaratçının kamuoyuna yansıyan flaş
açıklamalarından, ya da 50 sene sonra Rus veya İngiliz istihbaratlarının
gizliliği kalkan arşiv belgelerinden öğrenebileceğiz.
“Oligark avı”nın 3.
sembol ismi olan Hodorkovski de Putin`in siyaset dışı kalma talebini dinlememiş,
özellikle 2003 yılı sonunda yapılan Duma seçimleri arifesinde muhalif partilere
mali destek vermişti. Keza Hodorkovski`nin Duma`da Kremlin’in enerji sektörünü
zapt-ü rapt altına almak için yapmak istediği düzenlemelere karşı lobi
faaliyetleri yürütmüştü. Bardağı taşıran son damla ise Rus işadamının 2004`teki
başkanlık seçimlerinde aday olacağını belirtmesiydi.
Zaten bundan sonra da
aniden YUKOS`un “yasadışı işler” yaptığı ortaya döküldü. Gerisi de çorap söküğü
gibi geldi. Şirkette aramalar yapıldı, üst düzey yetkililer gözaltına alındı.
Ardından Rusya`nın en zengin adamı olan 50 yaşlı Hodorkovki 2003 yılının Ekim
ayında tutarı bir kaç milyar doları bulan vergi kaçırma iddiaları nedeniyle
tutuklandı. Hodorkovski gözaltına alındığında 15 milyar dolarlık serveti ile
dünyanın en zengin adamlarından biriydi. Gözaltına alınması hem Rusya`da, hem
de özellikle Batı`da ciddi tepkilere neden oldu. Ancak Kremlin bunları
dinlemedi ve Rus işadamı 2005 yılında mahkeme tarafından vergi kaçırma
iddiasıyla 9 yıl hapse mahkum edildi.
Hodorkovski`nin
özgürlüğünün nasıl bir süreç veya pazarlık sonucu gerçekleştiği merak konusu.
Bu konuda bir kaç unsur dikkati çekiyor. Öncelikle, bu adımın Kremlin Soçi`de
Şubat`ta yapılacak Kış Olimpiyatları öncesine yönelik bir imaj çalışması olduğu
söyleniyor. Gerçekten de Rusya son dönemlerde dünyada imajını düzeltmeye özel
önem vermeye başladı. Nitekim bu konu 2010 yılında yenilenen ulusal güvenlik
doktrininde gözetlenmesi gereken önemli bir hedef olarak belirlendi. Daha geçen
ay Putin Rusya`nın küresel imajını düzeltmek için “Rusya Bugün” isimli dev bir
medya kurumu oluşturdu. Nitekim Kremlin yönetimi Soçi olimpiyatlarını da bu
boyutuna özel önem veriyor. Yahudi kökenli ve liberal siyasi görüşleri ile
tanınan işadamı Hodorkovski`nin özgürlüğü bu imaj çalışmasına önemli katkı
sağlayabilir. Zaten Batı`dan da bu konuda olumlu mesajlar gelmeye başladı.
Gerçi son Volgograd saldırıları bu “cilalamaya” bir darbe vurdu, ancak şimdilik
ana konumuz o değil.
İkincisi,
Hodorkovski`nin özgürlüğünü kazanmasında Rusya ile giderek daha da derinleşen
çok boyutlu ilişkilere giren Almanya`nın özel çabalarının da etkisi var. Alman
Şansölyesi Angela Merkel`in bu konuyu defalarca Putin`le görüştüğü
belirtiliyor. Keza, Hodorkovski de özgürlüğüne katkıdan dolayı Alman
siyasilere, özellikle eski dışişleri bakanı Hans-Dietrich Genscher`e teşekkür
etti.
Üçüncü, belki de en
önemlisi Hodorkovski`nin kendisinin yaptığı pazarlıktır. Mahkumiyetinin
bitmesine bir seneden de az bir süre kala Hodorkovski`nin bu pazarlığa girmesinde
ise, annesinin sağlık durumunun yanı sıra, kendisini belki bir ömür boyu
içeride tutacak yeni davaların açılabileceğine dair Rus savcıların
açıklamalarının etkin olduğu söylenebilir. Rus işadamının açıklamalarından
hapsine neden olan siyasete bir daha girmeyeceği, başkanı olduğu YUKOS`un
işleri ile ilgileneceği ve sürekli ikametgahı olarak da İsviçre`yi seçeceği
anlaşılıyor.
Ancak Hodorkovski`nin bu
sözü tutup tutmayacağını zaman gösterecek. Doğrusu YUKOS Rusya`da iş yaptıkça,
hem de devletin stratejik sektör ilan ettiği enerji alanında kaldıkça
Kremlin`le bir şekilde muhatap olması kaçınılmaz. Hodorkovski`nin
Berezovski`nin mi, yoksa Gusinki`nin mi yolunu tercih edeceğini, yoksa kendine
özgün daha farklı bir yol seçeceği henüz bilinmiyor.
Dr. Nazim Cafersoy
08.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder