30 Aralık 2014 Salı

Rus Jeopolitik Düşüncesinde Avrasyacılık-1



Post Sovyet coğrafyasında yeni güç oluşumu ve entegrasyon modelleri oluşumu çabaları içerinde literatürde “Avrasyacılık” olarak tanımlanan akımın özel yeri var. Daha çok Rusya ile özdeşleştirilen bir yaklaşım olan “Avrasyacılık” akımı 1990`lardaki Rus jeopolitik düşüncesine damgasını vurmuştu.
Vladimir Putin`in 1999`da iktidar gelişinden sonra Rus dış politikasında çok sayıda işaretini görsek de, Rusya`nın sıkıntılı durumu ve 11 Eylül olaylarının ardından Rus Avrasyacılığı geri plana itilen, ancak sürekli yedekte tutulan bir stratejik seçenekti.
Aradan geçen 12 yılın Rusya`nın güçlenen konumu ve 11 Eylül`ün artçı şoklarının yavaş yavaş geçmesine, Putin’in tekrar devlet başkanlığına geri döneceğini kararlaştırılmasının eklenmesi, Rus Avrasyacılığının önümüzdeki dönemde yeniden güncellik kazanmasına sebep olacak gibi.
Özellikle, Ekim ayında Başbakan Putin`in İzvestiya gazetesine yazdığı makalede Avrasya`ya vurgu yapması, Avrasya Gümrük Birliği sürecinin hız kazanması ve son olarak BDT ülkelerinin serbest ticaret bölgesi oluşturma çabaları şimdiden önümüzdeki dönemde Rus dış politikasına ilişkin yoğun tartışmaların ana eksenin habercisidir. Bir kaç bölümden oluşacak bu yazıda Rus Avrasyacılık akımının üzerinde duracak, son 20 yılda Rusya’nın stratejik yönünü üzerindeki pratik yansımalarını genel hatlarıyla değerlendireceğiz.
1. Rusya’da Geleneksel Avrasyacılık Akımı
Çağdaş Rus jeopolitik akımlarından Yeni Avrasyacılığın temel ideolojik fikir kaynağını oluşturan Avrasyacılık düşüncesi, muhaceretteki içerlerinde Nikolay Truvbetskoy, Petr Savitskiy, Georgiy Florovski, Lev Karsavin, Georgiy Vernadskiy, Nikolay Alekseev ve benzer aydınların 1920’li yıllarda öncülülüğü yaptığı bir akımdır.

Jeopolitik görüşlerini temelde kara gücünün üstünlüğü esasına dayandıran Avrasyacıların görüşlerini birkaç noktada özetlemek mümkündür. Her şeyden önce, Avrasyacılar Avrupa merkezli bir bakış açısını reddetmekte ve bütün uygarlıkların eşit olduğunu kabul etmekteydiler. İkinci olarak, Avrasyacılar, insanlığın toptan Avrupalılaştırılması / Batılılaştırılması çabasında olan ve böylece ulusal kültürlerin özgünlüğünü ortadan kaldıran Germen-Roman Batıyı şiddetle eleştirmekteydiler. Üçüncü olarak, Avrasyacılar Rusya’yı, Avrupa ve Asya’dan farklı kendine özgü kültürel-coğrafî dünyası olan özel bir kıta ve bu arada daha çok Asya’ya dönük olarak görmekteydiler. Dördüncü olarak Avrasyacılar Rus halkının sadece Slav unsuru ile tanımlanamayacağını, kültüründeki “Turan unsuru” nedeniyle Avrasya’nın Slav olmayan halklarıyla bağının olduğunu ve onlarla benzer psikolojik yapıyı sağlayarak (Avrasya) kıtanın bütünlüğünü sağladığını savunuyorlardı.
Beşinci olarak, Rusların kendi devlet ideolojilerini ve kıtayı devlet halinde birleştirme yeteneklerini Moğol egemenliğinden aldığını, bu bağlamda Moğol egemenliğinin Rusya için yararlı olduğunu öne sürmekteydi. Altıncı olarak, Avrasyacılar Rusya’daki komünist devrimi bir yandan Rusya’da Avrupalılaşma sürecinin ölümü olarak değerlendirmekte, öte yandan da bu devrimi “Doğuya dönüş” için hayırlı bir başlangıç olarak görmekteydiler. Yedinci olarak, Avrasyacılar (Rusya’da) liberal demokrasinin çökerek, onun yerine geçen ve ondan sadece yönetici seçkinlerin ideolojik sadakati kıstasıyla belirlendiği yeni devletin-ideokratiya’nı (bu örnekte sosyalist düzenin) da eleştirmekte ve temel zemininin halkların refahını öngören Avrasyacılık olması gerektiğini düşünüyorlardı.
Gelensel Avrasyacılığın görüşleri Sovyetler Birliği’nde ilgi görmemekte ve olumsuz karşılanmaktaydı. Fakat olumsuz bakışına rağmen genel dinamiğin dışına çıkan bir örneğe de değinmemiz gerekir. Bu bakımdan Sovyet bilim adamlarından Lev Gumilyov’un (1912-1992) çalışmaları üzerinde durmak gerekmektedir. Gumilyev’in Hırs/Enerji (passionarzim) teorisi olarak tanımladığı etnogenez ve etnik devreler konusundaki görüşlerinde, etnogenezin oluşumunda doğal çevrenin insanların üzerindeki rolü üzerinde durulmaktadır. Gumilyev kendi teorisinde süper etnos olarak tanımladığı Slav, Türk ve Moğol halklarının birleşiminden oluşan Avrasya’da, İngiliz ve Fransızlara göre Türk ve Moğol haklarının Rusya’nın daha yakın dostları olduğunu savunmuştur. Gumilyev Avrupa merkezciliğine karşı çıkmakta ve her Avrupalının hayallerini diğer kültürleri ortadan kaldırarak kendi kültürünü evrensel kılma olduğunu iddia etmektedir. Gumilyev, Rusya’nın Batıyla ittifak yerine Avrasya Birliği’ni tercih etmesi gerektiğini belirterek, söz konusu birliğin geleneksel olarak Katolik Avrupa’ya, Müslüman Güney’e ve Çin’e karşı olduğunu vurgulamıştır. Gumilyev’in daha 1950’li ve 60’lı yıllarda yaptığı çalışmalarında ortaya koyduğu bu görüşleri 1990’larda yeni Rus jeopolitik yaklaşımlarından Yeni Avrasyacılığın düşünsel kaynaklarından birini oluşturmuştur.
2. Yeni Avrasyacılık Akımı
Bu akımın temel tezlerini anlatmadan önce akımın ismi konusundaki bir tartışmaya da açıklık getirmenin faydalı olacağını düşünüyoruz. Literatürde, özellikle Türk ve Batı literatüründe bu akım daha çok Avrasyacılık olarak isimlendirilmektedir. Yeni Rusya’da dış politika tercihlerini sınıflandırmak için ilk kez 1992’de Stankeviç tarafından kullanılan Atlantikçi-Avrasyacılık tasnifin yansıması olarak gördüğümüz bu isimlendirme geçen dönemde ciddi bir jeopolitik görüşler sistematiği oluşturmuştur ve bu bağlamda içinde tarihî Avrasyacılık akımından ciddî farkları da barındıran bir düşünce akımı ve uygulama pratiği için yetersiz kalmaktadır. Bu bakımdan çoğu Rus akademisyenin de kullandığı Yeni Avrasyacılık kavramının bu akımı ifade etmek için daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Tarihsel çıkış noktası itibariyle Avrasyacılık akımına dayanan Yeni Avrasyacılık akımı bizce iki açıdan tarihsel kökeninden farklılık arz etmektedir. Her şeyden önce, Yeni Avrasyacılık Avrasyacılıktan farklı olarak hedef alanı olarak Avrupa yerine ABD’yi seçmiştir. İkincisi, yeni bir unsur olarak başta Rusya Komünist Partisi olmak üzere çeşitli sol görüşler de bu akımda aktif rol oynamaktadır.
Kuramsal anlamda, (Yeni) Avrasyacılık akımı realist bir bakış açısıyla güç unsurunu öne çıkarmaktadır. Ayrıca, akımın Fransız ve Belçikalı yeni sağcılardan (Alan Benua, Jan Tiriar, Robert Stoykers) ve Alman Jeopolitik okulundan (özellikle Karl Haushofer, Karl Schmitt,) etkilendiği söylenebilir. Ülke içindeki düşünsel kaynakları ise Rusya’nın kendine özgün jeopolitik konumu ve çeşitli etnik grupların özgün karışımından oluşan, bu durumun çevresindeki sorunlara müdahalesine olanak veren bir güç olduğu inancını taşıyan Rus dinsel felsefesinden, 1920-1930’lardakı tarihsel Avrasyacılıktan ve Sovyet Avrasyacısı Gumilev’in çalışmalarından almaktadır. 1990’larda Den (şimdi Zavtra) gazetesi, Elementi dergisi , Evrzaiyskiy Vestnik dergisi benzeri yayınlar, Arktogeya-Tsentr ve Fond “Mira L.N. Gumilyeva” (Gumilyev’in Dünyası Vakfı) benzeri merkezler Avrasyacılığın düşünsel temellerinin yayınlaması ve yeni açılımlar getirilmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Rusya’da kuramsal anlamda Yeni Avrasyacılık akımına katkıda bulunanlar içinde Aleksandr Dugin’, A.Glivakovski, E Morozov, A. Fomenko benzeri aydınlardan bahsetmek mümkündür. Avrasya merkezli, düşünce siyasi arenada geniş yankı bulmaktadır. Her şeyden önce, Rusya’da komünizm ideolojisinin çöküşünün ardından askeri-sivil bürokrasisinin zihinsel anlamda büyük ölçüde Avrasyacı bir anlayışa sahip olduğu ifade edilmektedir. İkinci olarak, Avrasyacı anlayışın devletin dış politikasında pratik anlamda uygulandığı ve bir nevi resmi Avrasyacılık söylemi geliştirildiği belirtilebilinir. Üçüncü olarak, Avrasyacı anlayış siyasi partiler bakımından da önem arz etmektedir ve bu anlayışın izlerini hem Rusya Federasyonu Komünist Partisinde ve milliyetçi Vladimir Jirinovski’nin Rusya Liberal Demokrat Partisinde görmekteyiz. Ayrıca Avrasyacılığı temel ideoloji olarak kabul eden liderliğini Aleksandr Dugin’in yaptığı Rusya Toplumsal Siyasî Harekatı “Avrasya”nın yelpazede yer aldığını belirtmek gerekir.
Devam edecek…


Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
05.11.2011 13:30 Yerel saatı | 10:30 Dünya saatı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder