Ortadoğu'da Tunus`daki iktidarın devrilmesi ile başlayan, Mısır'da geniş
ivme kazanan, Yemen ve Ürdün gibi ülkelerde işaretleri görünen halk
hareketlerine ilişkin Rusya'nın yaklaşımı da kendini yavaş-yavaş göstermeye
başladı.
Bu tepkinin merkezinde
ise Mısır'daki olaylar var. Öyle ki, aynı günde (28 Ocak) Rusya Dışişleri
Bakanlığı bu olaylarla ilgili peş peşe iki açıklama yapmıştır. İlk açıklamada,
Mısır'daki duruma ilişkin bilgi verildi ve güçlenen tehlike nedeniyle bu ülkede
yaşayan Rusya vatandaşlarına bulundukları yeri terk etmemeleri, turistlere ise
otellerden çıkmamaları tavsiye edildi.
Aynı günün akşamı
yayınlanan bir başka açıklamada Mısır'da durumun daha da gerginleştiği,
vatandaşların turistik amaçla bu ülkeye gitmemeleri tavsiye edildi. Açıklamada
olaylarda Rusya vatandaşlarından zarar görenin olmadığı belirtildi ve Mısır
tarafının bu kişileri korumak için gerekli önlemler alacağına inanç belirtildi.
Bu arada Kahire`deki Rusya büyükelçiliği Mısır ordusu tarafından koruma altına
alındığı gelen bilgiler arasında. Bakanlığın açıklamasında “dost Mısır'daki
olayların Moskova'da ciddi endişe yarattığı, mevcut durumda temel sorunun
sürecin yasal düzlemde devamına gerekliliği ve ancak bu yolla sorunun
çözüleceği, vatandaşların çıkarlarının korunacağı ve ülkede istikrarın sağlanmasının
mümkünlüğü” vurgulandı.
Rusya'yı Mısır'daki
olaylardan sonra gündeme gelen tepkisini dört temel faktörle açıklamak
mümkündür. Öncelikle, Rusya geleneksel olarak özel stratejik çıkarlara sahip
olduğu Ortadoğu'da domino etkisi ile yayılmakta olan bu sürece dikkatsiz
kalamazdı. Bu halk hareketlerinin geleneksel olarak ABD ile yakın ilişkileri
olan rejimlerinin sarsması ve Ortadoğu'da yeni güç oluşumu sürecinin habercisi
olması Rusya'yı bu olaylara ilgisini artırmaya teşvik ediyor. Öte yandan, bu
surecin ABD`nin Büyük Ortadoğu Projesinin bölgede değişik uygulama modeli
olduğuna dair iddialar da Kremlin yönetimin bu sureci daha dikkatli takibini
gerektirmektedir. Hatırlanacağı üzere daha önce BDT mekânında bu tür devrimlere
hazırlıksız yakalanan Rusya ciddi sorunlarla uğraşmak durumunda kalmıştı.
Nitekim artık Rus basını ve analistleri bölgede eski statünün esas
sembollerinin başında gelen Hüsnü Mübarek`in iktidardan gidebileceğini ve
Muhammet El Baradey önderliğinde muhalefetin güç kazandığını vurgulamaya başlamış
ve Moskova yönetimine daha dikkatli olma çağrısı yapmaktadırlar.
İkincisi, genel bağlamda
Arap dünyasının lideri sayılan Mısır'ın, Rusya için stratejik önemi ve özel
olarak da bu ülkenin Rus turistlerin en çok gittiği yerlerden biri olması
Kremlin yönetiminin olaylara ilgisini zorunlu kılmaktadır. Olayların devam
ettiği Mısır'da halen 40 bine yakın Rus turist olması ve halen turist akının
devamına dair gelen haberler durumun önemini açıkça ortaya koymaktadır. Bunun
dışında Mısır`da yaklaşık 20 bin Rus vatandaşının başta turizm sektörü olmak
üzere çeşitli sektörlerde de çalıştığı tahmin edilmektedir.
Üçüncü olarak da Rusya
için, mevcut rejimlerin yıkılmasından sonra bu ülkelerde İslami muhalefetin güç
kazanması, hatta iktidara gelmesi olasılığı özel ilgi uyandırıyor. Artık
Rusya'daki Aleksey Malaşenko ve Alexander İgnatenko gibi önemli Ortadoğu
analistleri de bu konuya özel vurgu yapıyorlar. Olayların bu şekilde gelişmesi
bir yandan ABD'nin özellikle 1990-daki ilk Körfez savaşıyla beraber bölgede güçlenen
etkisini zayıflatabilir ve böylece Rusya'ya yeni manevra olanakları
yaratabilir. Ancak diğer taraftan Rusya nüfusunun yaklaşık 20 milyonunun
Müslüman olması ve Kuzey Kafkasya'da gergin durumun ortaya çıkmasında Ortadoğu
kökenli dini radikalizmin oynadığı rol dikkate alındığında bu süreç aynı
zamanda yeni tehlike sinyali demektir.
Dördüncüsü, halk
hareketlerinin ortaya çıkmasında Rusya'ya da özgü olan yolsuzluk, yoksulluk,
işsizlik ve otoriter siyasi sistem gibi özelliklerin etkili olması resmi
Moskova'nın dikkatini çeken bir başka husustur. Dahası Rusya'da da muhalefetin
etkinliği Tunus ve Mısır'da olduğu gibi daha çok internet yayıncılığı ve sosyal
paylaşım ağları ile sınırlandırılmış durumda.
Muhalefetin bu etkinliyi
toplumsal hayata taşıma ve meydanlar yayma girişimi Rusya yönetimi tarafından
sert şekilde önlenmekte ve 31 Aralık 2010-da olduğu gibi aralarında liberal
Boris Nemtsov, radikal solcu Konstantin Kosyakin ve aşırı milliyetçi Eduard
Limonov`un da bulunduğu muhalif liderlerin gözaltına alınması ile
sonuçlanmaktadır.
Yine Moskova'da basit
bir futbol vakasının etnik çatışmaya dönüşmesi meselesi ile Mısır'da Kipti
kilisesine terör eyleminden sonra gündeme gelen Hıristiyan-Müslüman gerginliği
farklı dinamikleri olan her iki toplumun sosyal kırılganlık bakımından ne kadar
benzeştiğini ortaya koymaktadır. `Hiç şüphesiz Rusya ne komşuluğundaki Ukrayna
ve Gürcistan, ne de Ortadoğu'daki Mısır ve Tunus değil. Fakat hem son
dönemlerde muhalefetteki göreceli canlanma, hem de yaklaşan parlamento (Aralık
2011) ve Cumhurbaşkanı (Mart 2012) seçimleri siyasi istikrarın bozulma riskinin
artıran gelişmeler olarak Rusya yönetiminin daha dikkatli davranmasını
gerektiriyor.
Dr. Nazim Cafersoy
KAFSAM analisti ve ADİU Türk Dünyası İşletme Fakültesi öğretim üyesi
KAFSAM analisti ve ADİU Türk Dünyası İşletme Fakültesi öğretim üyesi
09.02.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder