30 Aralık 2014 Salı

Kazakistan Azerbaycan Dış Politikasının Neresinde? -2




Merhum Haydar Aliyev`in iktidarı döneminde Azerbaycan dış politikasında genelde Orta Asya, özelde Kazakistan’la ilişkiler çok boyutlu denge politikası çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Aynı dış politika anlayışının Ekim 2003`den itibaren devlet başkanı olan İlham Aliyev tarafından da genel olarak aynen sürdürülmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Özelikle 1994`den itibaren uygulanmaya çalışılan ve artık kurumsal bir karakter taşıyan bu dış politika yaklaşımı Kazakistan`la ilişkilerinde Azerbaycan`ın jeopolitik konumunu dikkate almakta, ülkenin ulusal çıkarlarını korumak için denge politikası yürütmeyi öngörmekte ve ikili ilişkilerle bölgesel yapılanmaları bu çerçevede ele almaktadır.
Bu dış politika anlayışı Azerbaycan`ın coğrafi bakımdan Avrupa ve Asya arasında bulunmasını önemsemekte, bu durumun ülkeye Doğu ile Batı arasında jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel köprü olma fırsatı sağladığını belirtmektedir. Azerbaycan`ın uluslararası rekabetin esas merkezlerinden Avrasya`nın parçası olduğundan yola çıkan bu diş politika konsepti Orta Asya`nı da bu coğrafyanın jeopolitik, jeostatejik ve jeoekonomik önemi bulunan alt bölgelerinden biri gibi telakki etmektedir. Özellikle, bu bölgenin sahip olduğu enerji kaynakları Orta Asya`ya ilişkin ilgili ve rekabeti güçlendirmektedir. Azerbaycan`da Orta Asya`nın komşusu olması sebebiyle bu bölgeye özel önem vermekte, bu coğrafya ile Avrupa arasında köprü oluşturmak için bölge ülkeleri ile ilişkileri geliştirmeye çalışmaktadır.
Bu bağlamda Azerbaycan`ın Orta Asya`da en fazla önemsediği ülkenin ise Kazakistan olduğu söylenebilir. Nitekim, Devlet Başkanı İlham Aliyev Kazakistan`a son ziyareti sırasında bu ülkenin Azerbaycan`ın stratejik partneri, dostu ve kardeşi olduğunu belirtmiştir. İki ülke arasındaki başta Hazar denizi ve enerji olmak üzere çok boyutlu ilişkiler süreci gelişmektedir. Özellikle, Karabağ meselesinde objektif ve adil tutumu Kazakistan`ın Azerbaycan üçün önemini artırmaktadır.
Azerbaycan dış politikasında Kazakistan`la ilişkiler bir kaç temel boyutta yürütülmektedir. Bunlardan birinci ve en geniş kapsamlısı iki ülke arasındaki ikili ilişkilerdir. Son 20 yılda iki ülke arasında siyasi, ekonomik iktisadi, güvenlik ve kültürel konularda 85`in üzerinde işbirliği belgesi imzalanmıştır. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev`in 20-21 Ekim 2011 tarihlerindeki seferi sırasına imzalanan 4 anlaşma ile bu belgelerin sayısı 90`a ulaşmıştır. Bu anlaşmalar arasında 16 Eylül 1996`da Bakü`de imzalanan “Azerbaycan Cumhuriyeti ve Kazakistan Cumhuriyeti İlişkilerinin Temelleri Anlaşması”, 1 Mart 2004`de Astana`da imzalanan dostluk ve stratejik işbirliği beyannamesi, 24 Mayıs 2005`de Bakü`de imzalanan stratejik işbirliği ve ittifak ilişkileri anlaşması, 20 Ekim 2011 tarihinde Astana`da devlet başkanları arasında imzalanan ortak deklarasyon özel önem arz etmektedir.
İki kardeş ülke arasında ilişkilerde ticaret önemli bir boyut oluştursa da, henüz bu alanda yeterli işbirliği potansiyelinin kullanılmadığını gözlemlemek mümkündür. Şöyle ki, 2008 yılında yaklaşık 465,6 milyon dolar olan ticaret hacmi, küresel ekonomik krizin etkisi ile 2009 yılında iki ülke arasında 236,96 milyon dolara düşmüştür. 2010 yılında ise iki ülke arasında ticaret hacminin 350 milyon dolar olduğu belirtilmektedir.
Azerbaycan ve Kazakistan arasında enerji işbirliği özel önem arz etmektedir. Azerbaycan uzun suredir Gürcistan`la birlikte Kazakistan`ın Tengiz petrolünün demiryolu aracılığı ile Batı pazarına ihracında transit ülke konumundadır. Keza Kazak petrolün Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile taşınması da bir süredir devam etmektedir. Yine gelecekte Kazak doğal gazının NABUCCO`ya katılmasının gündemde olması iki ülke arasında enerji işbirliğinin gelecekte ulaşabileceği boyutu ortaya koymak bakımından önemli bir göstergedir.
İki ülke arasında işbirliğinin bir diğer önemli boyutunu tarım alanındaki ilişkiler oluşturmaktadır. Kazakistan Azerbaycan`ın buğday ihraç ettiği en önemli ülkelerin başında gelmektedir. Yine Azerbaycan Kazakistan buğdayının Gürcistan`ın Batumi limanı aracılığı ile Batı pazarlarına ihracında stratejik geçiş rolünü üstlenmektedir. Nitekim bir kaç yıl önce Bakü`de iki ülkenin ortak buğday deposu kurması da bu alandaki işbirliğinin boyutunu ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra, Kazakistan`da 130 binden fazla Azerbaycanlının yaşaması ortak kültürel kodlara sahip iki ülke arasında ilişkileri daha da güçlendiren bir etken sayılabilir.
Azerbaycan`ın Kazakistan politikasının ikinci boyutunu BDT çerçevesindeki ilişkiler oluşturmaktadır. Merhum Haydar Aliyev ve İlham Aliyev döneminde Azerbaycan post Sovyet ülkelerinin yeni bir entegrasyon surecini temsil eden bu örgüte ilişkilerinde iki boyutlu bir yaklaşımı tercih etmiştir. Öncelikle, Azerbaycan BDT`yi eski Sovyet miracısı ülkelerle ilişkilerin devamı bakımından önemli kurum gibi görmüştür. Nitekim Haydar Aliyev`in iktidara gelişinin ardından Azerbaycan BDT`ye üye olmuş ve bu kurumun özellikle ekonomik, kültürel ve terörle mücadele faaliyetlerinde yer almağa başlamıştır. Bu süreçte Kazakistan Azerbaycan için BDT içerisindeki önemli aktörlerden biri gibi önem arzetmiştir.
Öte yandan, Azerbaycan`ın BDT`nin siyasi, askeri veya sonunda SSCB benzeri bir yapılanmayı gündeme getirebilecek bir ekonomik entegrasyon sürecine mesafeli yaklaştığı söylenebilir. Bu soğuk ve ihtiyatlı yaklaşımda Rusya`nın bölgeye derin tarihi kökleri bulunan emperyal bakışının ve özellikle de Azerbaycan topraklarını işgal etmiş Ermenistan`ın BDT`ye üye olmasının etkili olduğunu belirtmek mümkündür. Nitekim bu çerçevede de Kazakistan Azerbaycan perspektifinden BDT içinde Rus emperyal yanaşmasını dengeleyici ve yumuşatıcı mühim aktörlerden biri gibi önem arz etmektedir.
Bunun yanısıra, Azerbaycan Karabağ sorununda adil ve objektiv bir tavır sergileyen Kazakistan`ın, diplomatik çözümün olmaması ve savaşın başlaması durumunda Ermenistan`ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü`nü bu sürecin içine çekme çabalarına engel olacak aktörlerden biri gibi görmektedir. Azerbaycan`ın BDT`ye yönelik bu tavrı belli nüanslarla İlham Aliyev döneminde sürdürülmektedir. Rusya`nın ısrarlarına rağmen, Azerbaycan yönetiminin Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü`ne üye olmaması veya son olarak BDT serbest ekonomik bölge oluşturma anlaşmasına imza atmamasını da bu anlayışın ürünü gibi değerlendirebiliriz.
Azerbaycan`ın Kazakistan politikasının üçüncü boyutunu Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi çerçevesindeki ilişkiler oluşturmaktadır. İster Haydar Aliyev, isterse de İlham Aliyev`in iktidarları zamanı Azerbaycan bu oluşumun toplantı ve faaliyetlerinde aktif yer almıştır. Nitekim, Azerbaycan kurumun 1994’te İstanbul’da, 1995’te Bişkek’te, 1996’da Taşkent’te, 1998’de Astana’da, 2001’de İstanbul’da, 2006’da Antalya’da ve 2011-ci ildeki Astana`da Konseyin zirve toplantılarında yer almış, 2000’de Bakü’de ve 2009’da ise Nahçivan’da yapılan zirvelerin düzenleyicisi olmuştur. Temel amacı ve görevi Türk devletleri arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal, ortak tarihi ve kültürel bağları derinleştirmek, karşılıklı işbirliğini genişlendirmek ve ortak tarihi mirasa sahip çıkmak olan bu kurumun özellikle Nahçıvan zirvesinin özel yeri var.
Keza Kazakistan da Azerbaycan gibi 1998 ve 2011 olmak üzere iki kere Astana`da Türk zirvesinin düzenleyicisi olmuştur. Azerbaycan`ın perspektifinde Kazakistan Türk Dili Konuşan Ülkeler kurumunun amaçlarının başarıya ulaşmasında, özellikle Orta Asya boyutunda stratejik önemi bulunan önemli bir aktör gibi görülmektedir. Hazar`ın karşı kıyılarında yer alan bu iki kardeş ülke ve strateji partnerin Türk devletleri arasındaki işbirliği ve entegrasyon sürecini derinleşmesinde önemli role sahip olduğu ve bunun artarak devam edeceği beklenmektedir.
Azerbaycan`ın Kazakistan politikasının dördüncü boyutunu Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) çerçevesindeki işbirliği oluşturmaktadır. Ancak geniş işbirliği imkanlarına rağmen, bu kurumun yukarıda bahsi geçen benzerleri ile mukayesede, Azerbaycan-Kazakistan ilişkilerde ikincil karakter taşıdığını belirtmek mümkündür.
Özetle, Azerbaycan dış politikasında Kazakistan`ın önemi hem ikili ilişkiler, hem de bölgesel entegrasyon süreçleri bakımından giderek güçlenen bir karakter arz etmektedir. He iki ülkenin stratejik çıkarları ve ilişkileri geliştirme niyet ve potansiyelleri ise gelecek için umut vaat etmektedir.
Bitti.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
29.10.2011 13:45 Yerel saatı | 10:45 Dünya saatı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder