Merhum Haydar Aliyev`in iktidarı döneminde Azerbaycan dış politikasında
genelde Orta Asya, özelde Kazakistan’la ilişkiler çok boyutlu denge politikası çerçevesinde
değerlendirilmiştir.
Aynı dış politika
anlayışının Ekim 2003`den itibaren devlet başkanı olan İlham Aliyev tarafından
da genel olarak aynen sürdürülmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Özelikle
1994`den itibaren uygulanmaya çalışılan ve artık kurumsal bir karakter taşıyan
bu dış politika yaklaşımı Kazakistan`la ilişkilerinde Azerbaycan`ın jeopolitik
konumunu dikkate almakta, ülkenin ulusal çıkarlarını korumak için denge
politikası yürütmeyi öngörmekte ve ikili ilişkilerle bölgesel yapılanmaları bu
çerçevede ele almaktadır.
Bu dış politika anlayışı
Azerbaycan`ın coğrafi bakımdan Avrupa ve Asya arasında bulunmasını önemsemekte,
bu durumun ülkeye Doğu ile Batı arasında jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel
köprü olma fırsatı sağladığını belirtmektedir. Azerbaycan`ın uluslararası
rekabetin esas merkezlerinden Avrasya`nın parçası olduğundan yola çıkan bu diş
politika konsepti Orta Asya`nı da bu coğrafyanın jeopolitik, jeostatejik ve
jeoekonomik önemi bulunan alt bölgelerinden biri gibi telakki etmektedir.
Özellikle, bu bölgenin sahip olduğu enerji kaynakları Orta Asya`ya ilişkin
ilgili ve rekabeti güçlendirmektedir. Azerbaycan`da Orta Asya`nın komşusu
olması sebebiyle bu bölgeye özel önem vermekte, bu coğrafya ile Avrupa arasında
köprü oluşturmak için bölge ülkeleri ile ilişkileri geliştirmeye çalışmaktadır.
Bu bağlamda
Azerbaycan`ın Orta Asya`da en fazla önemsediği ülkenin ise Kazakistan olduğu
söylenebilir. Nitekim, Devlet Başkanı İlham Aliyev Kazakistan`a son ziyareti
sırasında bu ülkenin Azerbaycan`ın stratejik partneri, dostu ve kardeşi
olduğunu belirtmiştir. İki ülke arasındaki başta Hazar denizi ve enerji olmak
üzere çok boyutlu ilişkiler süreci gelişmektedir. Özellikle, Karabağ
meselesinde objektif ve adil tutumu Kazakistan`ın Azerbaycan üçün önemini
artırmaktadır.
Azerbaycan dış
politikasında Kazakistan`la ilişkiler bir kaç temel boyutta yürütülmektedir.
Bunlardan birinci ve en geniş kapsamlısı iki ülke arasındaki ikili
ilişkilerdir. Son 20 yılda iki ülke arasında siyasi, ekonomik iktisadi, güvenlik
ve kültürel konularda 85`in üzerinde işbirliği belgesi imzalanmıştır.
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev`in 20-21 Ekim 2011 tarihlerindeki seferi
sırasına imzalanan 4 anlaşma ile bu belgelerin sayısı 90`a ulaşmıştır. Bu
anlaşmalar arasında 16 Eylül 1996`da Bakü`de imzalanan “Azerbaycan Cumhuriyeti
ve Kazakistan Cumhuriyeti İlişkilerinin Temelleri Anlaşması”, 1 Mart 2004`de
Astana`da imzalanan dostluk ve stratejik işbirliği beyannamesi, 24 Mayıs
2005`de Bakü`de imzalanan stratejik işbirliği ve ittifak ilişkileri anlaşması,
20 Ekim 2011 tarihinde Astana`da devlet başkanları arasında imzalanan ortak
deklarasyon özel önem arz etmektedir.
İki kardeş ülke arasında
ilişkilerde ticaret önemli bir boyut oluştursa da, henüz bu alanda yeterli
işbirliği potansiyelinin kullanılmadığını gözlemlemek mümkündür. Şöyle ki, 2008
yılında yaklaşık 465,6 milyon dolar olan ticaret hacmi, küresel ekonomik krizin
etkisi ile 2009 yılında iki ülke arasında 236,96 milyon dolara düşmüştür. 2010
yılında ise iki ülke arasında ticaret hacminin 350 milyon dolar olduğu
belirtilmektedir.
Azerbaycan ve Kazakistan
arasında enerji işbirliği özel önem arz etmektedir. Azerbaycan uzun suredir
Gürcistan`la birlikte Kazakistan`ın Tengiz petrolünün demiryolu aracılığı ile
Batı pazarına ihracında transit ülke konumundadır. Keza Kazak petrolün
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile taşınması da bir süredir devam etmektedir.
Yine gelecekte Kazak doğal gazının NABUCCO`ya katılmasının gündemde olması iki
ülke arasında enerji işbirliğinin gelecekte ulaşabileceği boyutu ortaya koymak
bakımından önemli bir göstergedir.
İki ülke arasında
işbirliğinin bir diğer önemli boyutunu tarım alanındaki ilişkiler
oluşturmaktadır. Kazakistan Azerbaycan`ın buğday ihraç ettiği en önemli
ülkelerin başında gelmektedir. Yine Azerbaycan Kazakistan buğdayının
Gürcistan`ın Batumi limanı aracılığı ile Batı pazarlarına ihracında stratejik
geçiş rolünü üstlenmektedir. Nitekim bir kaç yıl önce Bakü`de iki ülkenin ortak
buğday deposu kurması da bu alandaki işbirliğinin boyutunu ortaya koymaktadır.
Bunun yanı sıra, Kazakistan`da 130 binden fazla Azerbaycanlının yaşaması ortak
kültürel kodlara sahip iki ülke arasında ilişkileri daha da güçlendiren bir
etken sayılabilir.
Azerbaycan`ın Kazakistan
politikasının ikinci boyutunu BDT çerçevesindeki ilişkiler oluşturmaktadır.
Merhum Haydar Aliyev ve İlham Aliyev döneminde Azerbaycan post Sovyet
ülkelerinin yeni bir entegrasyon surecini temsil eden bu örgüte ilişkilerinde
iki boyutlu bir yaklaşımı tercih etmiştir. Öncelikle, Azerbaycan BDT`yi eski
Sovyet miracısı ülkelerle ilişkilerin devamı bakımından önemli kurum gibi
görmüştür. Nitekim Haydar Aliyev`in iktidara gelişinin ardından Azerbaycan
BDT`ye üye olmuş ve bu kurumun özellikle ekonomik, kültürel ve terörle mücadele
faaliyetlerinde yer almağa başlamıştır. Bu süreçte Kazakistan Azerbaycan için
BDT içerisindeki önemli aktörlerden biri gibi önem arzetmiştir.
Öte yandan,
Azerbaycan`ın BDT`nin siyasi, askeri veya sonunda SSCB benzeri bir yapılanmayı
gündeme getirebilecek bir ekonomik entegrasyon sürecine mesafeli yaklaştığı
söylenebilir. Bu soğuk ve ihtiyatlı yaklaşımda Rusya`nın bölgeye derin tarihi
kökleri bulunan emperyal bakışının ve özellikle de Azerbaycan topraklarını
işgal etmiş Ermenistan`ın BDT`ye üye olmasının etkili olduğunu belirtmek mümkündür.
Nitekim bu çerçevede de Kazakistan Azerbaycan perspektifinden BDT içinde Rus
emperyal yanaşmasını dengeleyici ve yumuşatıcı mühim aktörlerden biri gibi önem
arz etmektedir.
Bunun yanısıra,
Azerbaycan Karabağ sorununda adil ve objektiv bir tavır sergileyen
Kazakistan`ın, diplomatik çözümün olmaması ve savaşın başlaması durumunda
Ermenistan`ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü`nü bu sürecin içine çekme
çabalarına engel olacak aktörlerden biri gibi görmektedir. Azerbaycan`ın BDT`ye
yönelik bu tavrı belli nüanslarla İlham Aliyev döneminde sürdürülmektedir.
Rusya`nın ısrarlarına rağmen, Azerbaycan yönetiminin Kolektif Güvenlik
Anlaşması Örgütü`ne üye olmaması veya son olarak BDT serbest ekonomik bölge
oluşturma anlaşmasına imza atmamasını da bu anlayışın ürünü gibi
değerlendirebiliriz.
Azerbaycan`ın Kazakistan
politikasının üçüncü boyutunu Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
çerçevesindeki ilişkiler oluşturmaktadır. İster Haydar Aliyev, isterse de İlham
Aliyev`in iktidarları zamanı Azerbaycan bu oluşumun toplantı ve faaliyetlerinde
aktif yer almıştır. Nitekim, Azerbaycan kurumun 1994’te İstanbul’da, 1995’te
Bişkek’te, 1996’da Taşkent’te, 1998’de Astana’da, 2001’de İstanbul’da, 2006’da
Antalya’da ve 2011-ci ildeki Astana`da Konseyin zirve toplantılarında yer
almış, 2000’de Bakü’de ve 2009’da ise Nahçivan’da yapılan zirvelerin
düzenleyicisi olmuştur. Temel amacı ve görevi Türk devletleri arasındaki
siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal, ortak tarihi ve kültürel bağları
derinleştirmek, karşılıklı işbirliğini genişlendirmek ve ortak tarihi mirasa
sahip çıkmak olan bu kurumun özellikle Nahçıvan zirvesinin özel yeri var.
Keza Kazakistan da
Azerbaycan gibi 1998 ve 2011 olmak üzere iki kere Astana`da Türk zirvesinin
düzenleyicisi olmuştur. Azerbaycan`ın perspektifinde Kazakistan Türk Dili
Konuşan Ülkeler kurumunun amaçlarının başarıya ulaşmasında, özellikle Orta Asya
boyutunda stratejik önemi bulunan önemli bir aktör gibi görülmektedir. Hazar`ın
karşı kıyılarında yer alan bu iki kardeş ülke ve strateji partnerin Türk
devletleri arasındaki işbirliği ve entegrasyon sürecini derinleşmesinde önemli
role sahip olduğu ve bunun artarak devam edeceği beklenmektedir.
Azerbaycan`ın Kazakistan
politikasının dördüncü boyutunu Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) çerçevesindeki
işbirliği oluşturmaktadır. Ancak geniş işbirliği imkanlarına rağmen, bu kurumun
yukarıda bahsi geçen benzerleri ile mukayesede, Azerbaycan-Kazakistan
ilişkilerde ikincil karakter taşıdığını belirtmek mümkündür.
Özetle, Azerbaycan dış
politikasında Kazakistan`ın önemi hem ikili ilişkiler, hem de bölgesel
entegrasyon süreçleri bakımından giderek güçlenen bir karakter arz etmektedir.
He iki ülkenin stratejik çıkarları ve ilişkileri geliştirme niyet ve
potansiyelleri ise gelecek için umut vaat etmektedir.
Bitti.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
29.10.2011 13:45 Yerel
saatı | 10:45 Dünya saatı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder