Son aylarda Kuzey Kafkasya bölgesel gerginliğin dozunu artıran gelişmelere
sahne oluyor. 1991 sonrası savaş ve gerginliklerle anılan bölgede tansiyon
giderek yükselmektedir. Tansiyonun artmasının esas nedeni ise buradaki
geleneksel sorunların son gelişmelerle yeni anlamlar kazanmaya başlamasıdır.
Kremlin yönetiminin son
10 yılda “Güney Rusya” adı ile tanımladığı ve 1991 sonrası iki Rus-Çeçen
savaşına sahne olan bölgede göreceli istikrar kazanma girişimlerini sekteye
uğratan önemli gelişmeler var. Bu çerçevede önemli gelişmelerin biri Dağıstan
Müslümanlarının dini lideri Şeyh Sait Efendi Çirkeyski`nin öldürülmesidir. 28
Ağustos`ta intihar bombacısı bir kadının eylemi sonucu ailesi ile birlikte
evinde öldürülen şeyhin Kuzey Kafkasya`da, aralarında devlet makamlarında üst
düzey görev yapan şahıslarında da bulunduğu yaklaşık 400 bin müridinin
bulunduğu ireli sürülmekte.
Sait Efendi`nin
öldürülmesi birkaç bakımdan önemli. Öncelikle, bu kadar büyük bir güce
sahip olan birinin öldürülmesi zaten çok gergin olan bölgede tansiyonu daha da
artırmakta. Takipçilerinin sürece reaksiyonu bölgede işleri iyice çığırından
çıkarabilir. Nitekim bunun farkında olan bölge yetkileri bir yandan eylemle
ilgili sıkı soruşturma yürüttükleri mesajını vererek şeyhin yandaşlarına
sükûnet telkin ederken, diğer yandan olası bir reaksiyonu denetim altında
tutmak için öneriler gündeme getirmekteler.Dağıstan Devlet Başkanı Magomedsalam
Magomedov’un eylemin olduğu gün yaptığı olağanüstü güvenlik toplantısında
bölgelerde güvenlik güçlerine yardımcı sivil savunma güçleri oluşturma önersi
yapmasını da bu çerçevede görmek mümkün.
Sait Efendi`nin
öldürülmesinin bir diğer önemli boyutu da onun bölgede üstlendiği misyonla
ilgili. Şeyh bölgede Rusya`yla cihadı savunan Selefilerle, Kremlin yönetimi ile
yumuşak ilişkiden yana olan Dağıstan`daki tarikatlar arasında uzlaşma
müzakerelerinin esas ideologuydu. Kremlin yönetimi ve bölgedeki
yöneticiler bu sürece Kuzey Kafkasya`nın istikrar kazanması bağlamında dini
radikalizmin yumuşatacağı gerekçesi ile özel önem vermekteydiler. Şeyhin
öldürülmesi ile daha önce ilkin olumlu sonuçları ortaya çıkan bu sürecin ciddi
darbe aldığı Rusyalı yetkili ve uzmanların paylaştığı en önemli kanaat.
Kremlin penceresinden bu
suikast aynı zamanda 19 Temmuzda Tataristan`da müftü İldus Fayzov ile eski
müftü yardımcısı Valiulla Yakupov’a yapılan eylemlerle birlikte
değerlendirilmekte. Müftünün yaralandığı, eski yardımcısının ise ölümüyle
sonuçlanan iki farklı eylem Rusya`da ciddi rahatsızlık doğurmuş, Rusya`da cihat
isteyen ve yapan Selefi akımın “cephe genişletmesi” olarak değerlendirilmişti.
Bu eylemler 20 milyondan fazla Müslüman’ın yaşadığı Rusya`da çok daha tehlikeli
gidişatın işaret olarak yorumlanmasının yanı sıra, ülkedeki Müslümanların başta
cami inşası olmak üzere çeşitli sorunlarını gündeme getirmişti.
Tataristan ve
Dağıstan`daki eylemlere şu anda dünya gündemindeki film provakasyonunun
eklenmesi ise Kremlin’in işini daha da zorlaştırmakta. Rusya yönetiminin bu
süreçteki tutumu ve bu filmin ülkede yasaklanması yönünde girişimlerini de bu
hassasiyet bağlamında değerlendirmek lazım.
Son aylarda Kuzey
Kafkasya`da Rusya`nın istikrarı sağlama girişimlerini sıkıntıya sokan bir başka
gelişme ise Çeçenistan`la İnguş Cumhuriyeti arasındaki toprak kavgası. Eylül`ün
ilk haftasında Çeçenistan Devlet Başkanı Ramzan Kadırov İnguş Cumhuriyeti’nin
Suncen ve Malgobek bölgelerinin kendilerine ait olduğuna dair açıklamalar
yaptı. Kadırov`un iddia ettiği bu bölgeler İnguş Cumhuriyeti’nin nerdeyse
2/3’nü oluşturuyor. Bu iddianın gerçekleştirilmesi İnguş Cumhuriyeti’nin fiilen
yok olması anlamına geliyor. Dahası, bu iddia “Pandora’nın kutusunu”
açarak İnguş Cumhuriyeti’nin Kuzey Osetya`nın Progorod bölgesine yönelik
iddiasını gündeme getirerek İnguş-Osetin sorununu canlandırma tehlikesi
taşımaktadır.
Nitekim İnguş Devlet
Başkanı Yunus Bek Yevkurov ise daha önce de gündeme gelen Kadırov`un bu
iddiasının taraflar arasında gerginliğe neden olacağını belirterek Çeçen
tarafına bu meseleyi gündeme getirmemeleri konusunda uyardı. Fakat anlaşılan
Putin`in özel himayesinden yararlanan Kadırov bu uyarıları dinlemeyerek bölgede
tansiyonun artmasına neden olmaktadır. Sürece müdahil olan Kremlin`in bölge temsilcisi
ve Başbakan Yardımcısı Aleksandr Hloponin`in tarafları sükûnete davet
etmesinindoğuracağı sonuçlar da merak konusu.
Özetle, Kremlin`in Kuzey
Kafkasya`da istikrar oluşturma çabaları en başta Moskova`nın çok önem verdiği
güvenlik ve ideolojik zemin olmak üzere ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Rusya
yönetiminin bölgeye yönelik güvenlik sorunlarını yeni boyutları ile gündeme
getiren bu gelişmelere cevabı ise her şeye rağmen yetersiz kalıyor. Bu süreçte
bölgede bugünlerde yapılan “Kafkasya-2012” askeri tatbikatının yerini ise
diğer yazımızda ele alacağız.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
20.09.2012 15:35 Yerel
saatı | 12:35 Dünya saatı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder