Ortadoğu'daki hâkimiyet değişiklikleri İran'ın da merceği altındadır.
İran yönetimi başından
itibaren Tunus, Mısır, Bahreyn ve Yemen'deki politik protestolara ve değişiklik
taleplerine açık destek vermiştir. Resmi Tahran bu olayları genel anlamda
"ABD'nin kölesi diktatörlerin halkın İslami uyanışı ile devrilmesi gibi
tanımlamakta ve bu süreçte İran İslam devrimini ilham verici kuvvet
olduğunu" iddia etmektedir. İran bu ülkelerin aynı zamanda Filistin meselesinde
İsrail'e karşı sessiz kalarak halkın hoşnutsuzluğuna sebep oldukları için bu
kaderle karşılaştıklarını vurguluyor.
İran'da Mir Hüseyin
Musevi ve Mehdi Kerrubi`nin öncülük ettiği "Yeşil muhalefet" de bu
ülkelerde yaşanan olayları ve iktidar değişikliklerini destekleyici tutum
ortaya koymuştur. İran muhalefeti aynı zamanda bu süreçlerin ülkedeki siyasi
rejimin yenilenmesi açısından bir uyarı olması gerektiğini belirtmektedir.
Muhalefet bölgedeki gelişmeleri kendi siyasi faaliyetlerini güçlendirmek için
yeni bir etken olarak değerlendirmiş ve bu çerçevede ülkede hem Ortadoğu'daki
hakimiyet değişikliklerini desteklemek, hem de kendi siyasi taleplerini yeniden
gündeme getirmek için gösteriler yapmıştır.
İran'ın Libya ile ilgili
tutumunda ise iki husus dikkati çekmektedir. İran başından itibaren pek iyi
ilişkilerinin olmadığı ve son yıllarda ABD ile yakın ilişkiler kuran Libya
lideri Muammer Kaddafi'nin halka karşı silah kullanmasına karşı çıkmıştır. İran
Dışişleri Bakanlığı Basın Sekreteri Ramin Mihmanperest 22 Şubat yaptığı
açıklamada "halkın İslami uyanışı nedeniyle ortaya koyduğu haklı talepleri
desteklediklerini belirtmiş, Kaddafi`nin halka karşı silah kullanımını kınamış,
uluslararası kamuoyunun ve kurumlarının bu süreç karşısında sessiz
kalmamasını" istemişti. Hatta İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat bu
nedenle Kaddafi yönetiminin cezalandırılması gerektiğini kaydetmişti. Ancak
Mart ayında Libya karşı Batının müdahalesi başladığında İran yetkilileri “bunun
sömürgeciliğin modern biçimi olduğunu belirten” açıklamalar yaptılar.
Mevcut koşullarda
Ortadoğu'daki olaylar İran açısından hem fırsatlar yaratmakta, hem de risklere
neden olmaktadır. Ortadoğu`daki olayların İran için yarattığı fırsatlar bir kaç
noktada toplanabilinir. Öncelikle, İran için Ortadoğu'daki değişimin geleneksel
olarak ABD ile yakın ilişkileri olan rejimleri sarsması önemli olumlu
gelişmelerden biridir. İkincisi, İran bu olayların kendisine ideolojik üstünlük
sağlama olanağı verdiğini düşünmektedir. Öyle ki, İran bölgedeki
değişikliklerde İslam devriminin etkili olduğu retoriğini kullanmak için uygun
ortam elde etmektedir. Bu bağlamda, iktidar değişikliği olan ülkelerde İslami
eğilimli politik güçlerin (örneğin Tunus'ta İslam Partisi'nin, Mısır'da
Müslüman Kardeşlerin) siyasal sisteme etkisinin artması İran için olumlu faktör
sayılabilir. Üçüncüsü, yine bu çerçevede iktidar değişiklikleri İran'ın bölgede
Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki Şii nüfus üzerinde
etkinliğini artırarak "Şii jeopolitik kuşağı" oluşturma imkânlarını
güçlendirmektedir. Bu bağlamda, İran özellikle Bahreyn`deki olayları organize
ettiği yönünde iddialar da zaman-zaman gündem gelmektedir. İran ise Bahreyn`e
Suudi Arabistan liderliğindeki bir askeri müdahaleye sert tepki vermiştir.
Hatta İran Parlamentosu’ndaki İslam Devrimi fraksiyonun lideri Ruhullah
Hüseyinyan Bahreyn`deki olayları ve Suudi Arabistan'ın tutumunu gerekçe
göstererek Bahreyn`e askeri müdahale yapılmasını önerdi. Yine Nisan ayının son
haftası İran Parlamentosu Araştırma Merkezi'nin hazırladığı raporda bölgede
değişiklikler dalgasından Azerbaycan`ın da etkilene bileceği ve Tahran
yönetimin bu konuda da gerekli önlemleri alması istendi. Dördüncüsü, bölgede
istikrarsız durum dünyadaki petrol ve gaz fiyatlarını artırarak İran
gelirlerini yükseltiyor. Bu gelişme iktisadi sorunları olan İran`a ciddi
ekonomik fayda sağlamaktadır.
Dr. Nazim CAFERSOY Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi (QAFSAM - www.qafsam.org) analisti F.V
19.05.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder