30 Aralık 2014 Salı

Liberman`ın Bakü ziyareti ve İran`a müdahale konusu



İsrail Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman 23 Nisan tarihinde Azerbaycan`ı ziyaret etmiştir.


Liberman Bakü`de Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından kabul edilmiş, Başbakan Yardımcısı Yakup Eyyübov, Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ve Olağanüstü Haller Bakanı Kemaleddin Heyderov`la görüşmeler yapmıştır. Resmi olarak iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 20. yılı nedeniyle gerçekleştirilen ziyaret sırasında İsrailli bakan yerli Yahudilerle görüşmüş ve Azerbaycan Diller Üniversitesi’nde bir araştırma merkezinin açılışına katılmıştır.
Liberman`ın Bakü ziyareti İran`a müdahaleye dair senaryoların gündemde olduğu ve Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin Tahran yönetiminin rahatsızlığına neden olduğu bir ortamda yapıldı. Liberman`ın İran`a karşı sert politikaların uygulanmasını isteyen İsrail yönetimindeki şahin politikacıların başında geliyor olması da bu noktada önemli.
Zaten dünya basını da her iki tarafın kesin bir dille yalanlamasına rağmen, Liberman`ın bu ziyaretini öncelikle İran merkezli olarak yorumladı. Batı basını müzakerelerde İran meselesinin konuşulduğunu ileri sürdü. İlginç bir biçimde İsrail istihbarat servisine yakınlığı ile bilinen debka.com sitesi ile Tahran yanlısı `Press tv` de aynı iddiaları savundu. İran nükleer meselesinde gerginliğin yaşandığı ve Azerbaycan-İran ilişkilerinin sorun yaşandığı bir dönemde Liberman gibi bir İsrail yetkilisinin Bakü ziyaretinde bu tür bir iddianın dile getirilmesi şaşırtıcı olmasa gerek.
İran`ın komşusu, Güney Azerbaycan meselesi ve BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olması gibi faktörler de Azerbaycan`ı Tahran ile Tel-Aviv arasında psikolojik savaşın ve strateji mevzi muharebesinin en önemli ön cephelerinden biri yapmaktadır. Ve İsrail yönetimi İran konusunda Azerbaycan`ın desteğini almaktan çok memnun olurdu.
Oysa, Tel Aviv`le geliştirilen iyi ilişkilere ve Tahran`la yaşanan sorunlara rağmen, Azerbaycan yönetiminin İran`a müdahale konusunun dışında kalmak istediği söylenebilir. Gerçi Azerbaycan İran`ın nükleer silaha sahip olmasını, hiç ama hiç istemiyor, ancak Bakü`nün müdahale etmek isteyen tarafta yer almak istemediğini tahmin etmek zor değil.
Bakü`den yapılan açıklamaları dikkatle okuduğumda Azerbaycan`ın İran`a müdahalede yer almak istemediğini,  hatta genel olarak bu ülkeye müdahaleye (en azından bu aşamada) olumsuz baktığını ve bu tavrında bazı önemli noktaların etkin olduğunu söylemek mümkün. Öncelikle, İran`a karşı bir hava harekatı ve bu sırada nükleer tesislerin vurulmasının yaratacağı radyasyon bulutlarının Azerbaycan Cumhuriyeti ve Güney Azerbaycan`da (hem de Türkiye`de) yaratacağı insanı felaket ciddi endişe sebebi.
İkinci, İran`a askeri müdahale Azerbaycan için sayıları milyonları bulabilecek göçmen anlamına gelmektedir. Irak müdahalesi sonrası Suriye`nin, Afganistan müdahalesi sonrası Pakistan`ın durumu bunun örnekleri. Keza zaman-zaman Azerbaycan basınında gündeme gelen İran vatandaşlarının Azerbaycan`da çok sayıda ev aldığına dair iddialar bu endişeni körükleyici nitelikte.
Üçüncü neden olarak Azerbaycan`ın güvenlik endişeleri sayılabilir. İran`ın bir saldırı anında savaşı tüm bölgeye yaymak istediği ve Azerbaycan`ın da bu yaklaşımın hedefi olacağı ciddi tüm analizcilerin kabul ettiği bir husus. Tahran`dan zaman-zaman yükselen tehdidiler ve Azerbaycan istihbarat servisinin İran`ın casus şebekesine ilişkin operasyonları da işin ciddiyetini  ortaya koymaktadır.
Dördüncü neden olarak psikolojik faktör sayılabilir. Doğrusu, insani bağlamda İran`a bir askeri müdahaleden en fazla zarar görecek kesimlerin başında Güney Azerbaycan`daki halkın olacağı kuşku doğurmuyor. Yaklaşık 6 milyon Azerbaycan Türkünün yaşadığı Tahran, ya da tarihi başkent Tebriz`in Amerikan ya da İsrail bombalarının hedefi olmasına Azerbaycan`ın gönlünün razı gelmeyeceği söylenebilir. Hele bu bombaların Azerbaycan arazisi kullanılarak atılmasının tarihi ve psikolojik sorumluluğunu almak çok zor. 
Özetle,  doğrudur her Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin gelişiminde Tahran rahatsızlığının rolü var, ancak bundan İran`a müdahale senaryoları çıkarmak yanlış. Unutmayalım ki, son 20 yılda Azerbaycan yönetimlerinin İran tehdidine karşı, “İsrail kartı” yerine Türkiye desteğini yeğlemiştir. Bakü-Tel Aviv arasındaki ilişkilerin gelişiminde çok önemli diğer dinamikleri de var  ki, bunu da başka bir yazıda ele alacağız.    
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder