29 Aralık 2014 Pazartesi

Rusya`nın Gürcistan Stratejisinin Aşamaları




Tarihi anlamı ve stratejik konumu ile Rusya için özel bir anlam ifade eden Gürcistan`ın Saakaşvili liderliğinde uyguladığı dış politikalar Kremlin yönetimi için ciddi biçimde sorun olarak telakki edilmekteydi.
Bu genel manzara karşısında “Gürcistan sorunun” çözümü için Moskova`nın üç aşamalı bir strateji belirlediği söylenebilir. İlk aşama bölgede Rus etkinliğine karşı ana merkez haline getiren Saakaşvili yönetiminin bu iradesine ağır darbe vurulmasıydı. Kremlin yönetimi bunun için uygun bir fırsat arıyordu ve bu çerçevede özellikle ayrılıkçı bölgeler üzerinden Tiflis yönetimini provoke ediyordu. 
Uzun süre ayrılıkçılık sorunundan eziyet çeken Gürcü yönetimi yaptığı reformların sonrasında güney Osetiya sorununu askeri yöntemle çözebileceğini varsayıyordu. Saakaşvili bu süreçte en önemli sorunun Rusya olabileceğinin farkındaydı, ancak Moskova`nın Gürcistan`a doğrudan savaş açacağını beklemiyor, olası sert itiraz ve baskıların ise Batı desteği ile makul düzeye çekebileceğini öngörüyordu. 
Ancak Saakaşvili yönetiminin bu hesapları tutmadı ve Rusya doğrudan askeri müdahalede bulundu, Batı ise zaten Gürcistan için Rusya ile savaşmak niyetinde değildi. 2008 yılı Ağustosu`nda Rusya`nın Gürcistan`a askeri müdahalesi, daha önce yaptığı reformlara halk içerisinde büyük prestij elde eden Saakaşvili`nin bu desteğe ciddi darbe vurdu. 
Rusya Gürcistan`da sosyo-ekoimik sorunları güçlendirerek başkan Saakaşvili`nin halk arasında zor durumda kalması için ekonomik yaptırımları kullandı. Bu çerçevede Kremlin yönetimi Rusya`da çalışan ve kimi verilere göre, sayıları yaklaşık 400 bini bulan Gürcü vatandaşlarının sınır dışı edilmesi sürecini başlattı. Rusya yönetimi Gürcü şarap, sebze, meyve ve çayının kendi pazarına girmesine de ambargo koydu. 
Rus stratejisinin ikinci aşamasını Gürcistan`ın Rusya ile ilişkileri normalleştirecek siyasi koşulların sağlanması oluşturuyordu. Saakaşvili ile bu işin olmayacağına kesin karar vermiş olan Kremlin, bir yandan ekonomik ambargolarla ülkedeki sosyo-ekonomik koşulları zorlaştırarak halk itirazlarını besliyor, diğer yandan Gürcistan iç siyasi dengeleriyle oynayarak siyasi muhalefetin organize edilmesine ön ayak olmaya çalışıyordu. 
Nitekim, Moskova yönetimi zenginliğini Rusya`dan kazanmış Gürcü dolar milyarderi Bindza İvanişvili liderliğinde “Gürcü Rüyası” adlı bir muhalif blok oluşmasına destek vererek, hatta bazı verilere göre bu süreci organize ederek Ukrayna ve Kırgızistan`daki gibi benzer biçimde karşı bir devrim gerçekleştirmeye çalışıyordu. 
Moskova yönetimi 2012 yılı Ekimi`ndeki parlamento seçimlerinde istediğine ulaştı ve Putin benzeri bir görev değişimi niyetinde olan Saakaşvili`nin partisi seçimlerde ikinci sırada kaldı. Hükümeti Rusya ile ilişkileri normalleştirme vadinde bulunan “Gürcü Rüyası” koalisyonunun lideri Bidzina İvanişvili kurdu. Beklendiği gibi Rusya yeni hükümeti sıcak karşıladı ve başkan Medvedev Kasım 2012`de yeni Gürcü hükümetiyle diyaloga hazır olduklarını beyan etti. 
Bu aşamadan sonra iki ülke arasında ilişkilerde bir iyileşme süreci başlatıldı. Bu çerçevede Şubat 2012`de Moskova`daki Rus ve Gürcü strateji uzmanlarının görüşmesinde iki ülke arasındaki ilişkiler masaya yatırıldı. Nisan 2012`de ise Kremlin yönetimi Gürcü şarap, çay, sebze ve meyvesinin tekrar Rusya pazarına girişinin önünü açtı. Aynı ay Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da aslında Güney Osetiya`yı tanıma niyetlerinin olmadığını ve bu durumun Saakaşvili`nin tutumu sonucu gerçekleştiğini beyan etti. 
Yine Nisan sonunda Gürcü Başbakanı İvanişvili parlamento gündeminde bulunan yeni savunma doktrinde eskisinden farklı olarak Rusya`nın “düşman” olarak tanımlanmayacağını açıkladı. Bu arada Gürcü hükümeti Rusya`dan enerji alabileceği ve bu ülkeyi Ermenistan`a bağlayan demiryolunu tekrar açılabileceğine dair mesajlar da vermeye devam ediyor. 
Gelişmeler temel yönünün Saakaşvili gibi Batı olduğunu açıklayan Başbakan İvanişvili`nin, Rusya ile ilişkileri normalleştirmeye çalışarak, bölgede Azerbaycan benzeri bir denge politikası izleme niyeti gibi yorumlanabilir. Ancak Kremlin yönetiminin eski Sovyet mekânında etkisini artırmak için çabalarını hızlandırdığı bir dönemde Rusya ile bu kadar içli dışlı olan İvanişvili`nin (eğer böyle bir isteği varsa) bu dengeyi bulmada zorlanacağını söylemek mümkün. Özellikle, Ekim 2013`deki Gürcistan devlet başkanlığı seçimlerinde başkanlığın İvanişvili ve ya onun partisinden birine geçmesi sonrasında Rusya`nın Gürcistan stratejisinin üçüncü ayağının devreye girmesi muhtemeldir. 
Kremlin’in Gürcistan stratejisinin üçüncü ayağını ise bu ülkenin tekrar Rusya etki alanına dönüş yapması oluşturmaktadır. Bu aşamanın özellikle 2013 yılı sonundan itibaren devreye girmesi beklenebilir. Üçüncü aşamada Gürcistan`ın BDT`ye geri dönmesi, Gümrük birliğine ve hatta Kolektif Güvenlik Anlaşması örgütüne üyeliği gibi konuların gündeme getirilmesi muhtemel. Rusya`nın Gürcü yönetimini ikna etmek için baskının yanı sıra, Abhazya ve Güney Osetya sorunlarının çözülmesine ilişkin faal girişimler yapması da beklenebilir. 
Rusya`nın Gürcistan stratejisinin nihaiyi başarıya ulaşması ise hem Güney Kafkasya, hem de bütünlükte eski Sovyet coğrafyası bağlamında ciddi bir stratejik avantaj elde etmesine neden olacaktır. Bu durum ise başta Azerbaycan olmak üzere BDT üyeleri ve Türkiye için ciddi jeopolitik sorunlar oluşturma riski taşımaktadır. 
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti  
25.05.2013 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder