Rusya ve İslam
Rusya`da
Hıristiyanlıktan sonra ikinci büyük din İslam’dır. 2002 yılındaki nüfus
sayımına göre, ülkede 14,5 milyon Müslüman yaşamaktaydı. Geçmiş BDT mekanında
esasen Azerbaycan ve Orta Asya`dan gelen yasal ve yasal olmayan göçmenler de
dikkate alındığında Rusya`da yaklaşık 20 milyon Müslüman yaşadığı
belirtilmektedir.
Mevcut koşullarda
Rusya`da ülke vatandaşı olan Müslümanların çoğunluk oluşturduğu iki ana
yerleşim bölgesi var: Tatar-Başkurt bölgesi ve Kuzey Kafkasya. Tataristan ve
Başkurtstan`ın esas merkezi oluşturduğu birinci bölge Rusya`da en büyük
Müslüman nüfusa malik 5,5 milyonluk Tatarlar ile 1,5 milyonluk Başkurtların ana
yerleşim alanlarıdır. Kuzey Kafkasya ise, Rusya`da yaklaşık 6 milyon İslam dini
mensubunun yaşadığı ikinci ana Müslüman bölgesidir. Bu bölgede Müslümanların en
büyük hissesini oluşturan 1,3 milyon civarındaki Çeçenler ise esasen
Çeçenistan`da yaşamaktadırlar. Çeçenistan dışında İnguşetya, Dağıstan,
Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkez bölgelerinde de nüfusun mutlak çoğunluğunu
Müslümanlar oluşturmaktadır.
Esasında başkent Moskova`nı
da Müslümanların yaşadığı üçüncü büyük bölge hesap etmek mümkündür. Resmen 400
bin Müslüman yaşadığı kabul edilen Moskova metropolünde fiilen 1,5 milyon
Müslüman yaşadığı belirtilmektedir. Hatta uzun yıllar Moskova`nın belediye
başkanlığını yapmış Yuri Lujkov ile Rusya Müftüler Şurası Başkanı Ravil
Gaynutdin`e göre, başkentte yaklaşık 2 milyon, Moskova Devlet Duması (belediye
meclisi) Başkanı Vladimir Paltonov`a göre ise toplam 4 milyon Müslüman
yaşamaktadır.
Bu genel manzara
içerisinde Rusya`da İslam`ın dini, sosyolojik, ekonomik ve siyasi yaklaşımları
anlamında iki ana geleneği var: Tataristan ve Kuzey Kafkasya. Temelinde
Tatarların bulunduğu Tataristan geleneğinde İslam`ın dini yorumunun göreceli
olarak daha yumuşak ve hoşgörülü olduğu, Kuzey Kafkasya geleneğinin ise çok
daha sert kuralları barındırdığı gözlemlenmektedir.
Her iki geleneğin en
önemli ayrışım noktalarından ikincisi, İslam`ın Tatar yorumunun etkin olduğu
bölge ekonomik anlamda Rusya ortalamasının üzerindeyken, Kuzey Kafkasya makalenin
başında da belirttiğimiz üzere, ülkenin en fakir bölgesi konumundadır.
Sosyolojik anlamda da, Tatar geleneğinin egemen olduğu bölge ve nüfus Rusya
toplumunun geri kalanı ile daha entegre iken, Kuzey Kafkasya`nın ülkedeki
egemen toplumsal yapıya daha mesafeli durduğu gözlemlenmektedir.
Tatar ve Kuzey Kafkasya
İslami geleneklerinin daha önemli son farkı, kendini Rusya`da merkezi siyasi
iktidara ilişkin takındıkları tavırda göstermektedir. Tatar geleneği Rusya`nın
siyasal iktidarın karşı yumuşak ve bu iktidara eklemlenmiş bir tutum
içerisindeyken, Kuzey Kafkasya geleneği Rusya merkezi iktidarına karşı meydan
okumanın ve silahlı direnişin merkezi konumunda olmuştur. Nitekim ister 19.
yüzyılda Rus işgaline karşı Kuzey Kafkasya`da süren uzun süreli direnişin, isterse
de 20. yüzyılın sonlarında Çeçen bağımsızlık harekatının İslam`ı referanslı
ideolojik çerçeveye oturması da bunun önemli örnekleridir.
Rusya 1994-1996
yıllarındaki ilk Rus-Çeçen savaşında bu ideolojik çerçeveye karşı başarılı bir
mücadele verememiş, ancak 1999-başlayan ikinci savaşta bu konuda yeni bir
strateji belirlemiştir. İlk savaşta toprak bütünlüğünü korumak ve Çeçen
direnişini bastırmak için “İslami köktendincilikle” savaşma retoriğini ana
söylem gibi kullanan, ancak bu noktada başarısız olan Rusya yönetimi ikinci
savaşta “kendi İslam’ını” anlayışını yaratma yolunu seçmiştir. Nitekim bu
çerçevede ilk savaş sırasında karşı cephede yer alan Çeçenistan Müftüsü Ahmet
Kadırov`la işbirliği yapılmış ve onun Çeçenistan`daki Rus yanlısı liderliğin başında
olması sağlanmıştır.
Böylece bölgede Rusya
merkezi yönetimine karşı toleranslı davranan, hatta onunla işbirliği içerisinde
olan ve literatürde “Rus İslam`ı” gibi tanımlana bilecek “yeni resmi İslam”
yorumunun inşası süreci başlamıştır. Bu proje Kadırov`un ölümünden sonra oğlu
Ramzan Kadırov`un liderliği zamanında da geliştirilerek sürdürülmeye
çalışılmaktadır. Keza, Çeçenistan`da Kadırov yönetiminin Avrupa`nın en büyük
camisinin başkent Grozni`ya yaptırması, Çeçen resmi televizyonunun Ramzan
Kadırov`un bizzat katıldığı dini törenlere ağırlık veren yayınları ve toplumsal
hayatta dini referanslı benzeri adımların gittikçe daha fazla gündeme gelmesi
“Rus İslam`ı” projesinin mühim örnekleri gibi değerlendirilebilinir.
Rus Dış Politikasında İslam ve Azerbaycan
Rusya dış politikasında
da İslam dini faktörünün yeri 5 esas faktör etkisi ile şekillenmektedir.
Bu etkenlerden birincisi, Çeçen direnişine dış desteğin kesilmesidir. Nitekim
Çeçen direnişine dış desteğin kesilmesi Rusya yönetiminin Türkiye, Suudi Arabistan,
Katar, Ürdün ve İran gibi ülkelerle geliştirilen ilişkilerin, ya da Batı ile
yapılan pazarlıkların önemli gündem maddelerinden birini oluşturmuştur. Yine bu
konu özellikle, ilk ve ikinci Çeçen savaşlarında Rusya`nın Gürcistan ve
Azerbaycan gibi ülkelere ilişkilerinde önemli baskı aracına dönüşmüştür.
Bu etkenlerden ikincisi,
Orta Asya üzerinden Rusya`nın güney sınırlarını tehdit eden “İslami
köktendincilik” hareketleridir. Güney sınırlarını tehdit eden “İslami
köktendincilik” hareketleri Rusya`nın Orta Asya politikasının ve Şanghay
İşbirliği Örgütü`nün esas birleşenlerinden birini oluşturmaktadır. Üçüncü
boyutu, Rusya`da sayıca ikinci dini inanışı temsil eden İslam`la ilişkilerde
geleneksel bağlamda olumsuz ve özellikle de Çeçen savaşı nedeniyle daha da
bozulan imajını düzeltmek için iç politikanın yanı sıra, dış politikada da
İslam dünyası ile ilişkilerini düzeltme çabası teşkil etmektedir.
Dördüncüsü, Rus dış
politikasında İslam tarihi ilişkilerin yanı sıra, zengin enerji kaynakları
bulunan Hazar ve Ortadoğu da egemen dini kültürü temsil etmesi bağlamında önem
arz etmektedir. Beşincisi, özellikle ABD`nin yenidünya düzeni kurma çabalarında
Müslüman dünyasını esas merkez gibi öne çıkması, küresel iddialarını hiç bir
zaman saklamayan Rusya bakımından İslam dininin önemini daha da
güçlendirmektedir.
Bu genel manzara
karşısında Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde İslam dini etkeni özellikle, Kuzey
Kafkasya bağlamında göz ardı edilmemesi gereken unsurdur. Dini etkenin Kuzey
Kafkasya bağlamında Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde Azerbaycan için getirdiği
riskler iki şekilde kendini göstermektedir. Öncelikle, bölgede Çeçen
direnişinin dayandığı İslami anlayışın din-siyaset ilişkilerine ilişkin radikal
yorumu Azerbaycan için önemli bir sorun teşkil etme potansiyeline maliktir.
Keza, bu direnişçilerin Azerbaycan`ı Kuzey Kafkasya`ya geçiş için transit geçiş
noktası olarak telakki etmesi ve burada belirli dayak noktaları oluşturma
çabaları hem ülke içinde yeni güvenlik sorunları yaratmakta, hem de Rusya`nın
eline Azerbaycan`a baskı yapmak için ek bahaneler vermektedir.
Dahası dinin siyasete
dair radikal yorumunun uzun vadede seküler siyasi rejime sahip Azerbaycan
bakımından yeni bir riskler yaratması tehlikesi var. Çünkü Rusya yönetimi
Çeçenistan merkezli yaratmağa çalıştığı “Rus İslam`ı” modelini Azerbaycan`ın
kuzey bölgeleri üzerinde baskı unsuru gibi kullanma imkanı kazanabilir. Bu
çabanın bir önceki bölümde bahsedilen “Lezgistan” ve “Avaristan” gibi etnik
projelerle harmanlanması ise Azerbaycan için “Rus İslam`ı” etkeninin
getirebileceği riskleri daha da güçlendirmektedir.
Öte yandan, İslam dini
etkeni Kuzey Kafkasya bağlamında belirli fırsatlar da
yaratmaktadır. Azerbaycan`ın bu bölgeye sınırı bulunan tek Müslüman
ülke olması Kuzey Kafkasya ile ilişkileri geliştirmek bakımından önemli bir
avantaj sayılabilir. Keza, Azerbaycan`ın Kuzey Kafkasya ile coğrafi komşuluk ve
dini birlikteliğinin tarihi bağlarla desteklenmesi bu avantajı güçlendirici
nitelik taşımaktadır.
Bunun yanı sıra,
tarihsel olarak ve halen de resmen bütün Kafkasya`da Müslümanların dini
otoritesi konumuna iddialı Kafkasya Müslümanları İdaresinin de Bakü`de
yerleşmesi ve yönetim kadrosunun Azerbaycanlı olması bu boyutta önemli
unsurdur. Ancak bu kurumun kendi iç yapılanması ve işleyişi bakımından iddiası ile
mukayesede çok yetersiz olması gerekli etkiyi doğurması bakımından önemli bir
handikap oluşturmaktadır. Diğer taraftan Azerbaycan`ın Ermenistan`la malum
ilişkileri, Rusya ve Gürcistan`ın kendi Müslüman nüfusunun dini açıdan
yönetilmesine dair oluşturduğu yapılanmalar, İran`ın dini bağlamdaki bölgesel
ve küresel iddiaları Kafkas Müslümanları İdaresinin etkisini zayıflatan önemli
dış faktörlerdir.
06.09.2011 12:00 Yerel saatı | 09:00 Dünya saatı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder