Rusya`nın yeni dış politika doktrini Kremlin yönetiminin bölgesel konularda
politikaları konusunda önemli ipuçları vermekte.
Doktrinde detaylı bir
biçimde yer alan bölgesel öncelikler arasında tahmin edileceği kimi ilk sırayı
BDT coğrafyası almakta. Eski doktrinlerde olduğu gibi yeni doktrin de BDT
üyeleri ile ikili ve çoklu işbirliğini geliştirmeyi öncelikli hedef olarak
belirlemiş.
Bu işbirliğinin ekonomik
boyutunu öncelikli olarak Avrasya Ekonomik Birliği`nin oluşturması öngörülüyor.
Bu yapının post Sovyet coğrafyada diğer devletlere açık model olmasının
yansıra, Avrupa ile Asya-Pasifik arasında köprü işlevi görmesi dikkat çeken bir
vurgu. Kremlin yönetimi belgede güvenlik alanında ikili ilişkileri
geliştirmekle birlikte, esas işbirliği yapısı olarak Kolektif Güvenlik
Anlaşması Örgütü`ne önem vereceğini ve bu kurumu küresel ve bölgesel boyutta
etkin uluslararası örgüte dönüştürmek niyetini beyan etmekte.
Güvenlik bağlamında
doktrin, bölgedeki öncelikli hedefi olarak Afganistan`dan gelebilecek
tehditleri bertaraf etmeyi ve Orta Asya ile Güney Kafkasya`da istikrarın
bozulmasını önlemek olduğunu belirtmekte. Bu yaklaşımın geliştirilmesinde
Af-Pak sorununun giderek derinleşmesinin ve bölgede her an alevlenebilecek
etnik sorunların yanısıra, Moskova`nın Arap Baharının yansımalarından endişe
etmesinin etkisi olduğu söylenebilinir.
BDT`nin geliştirilerek
siyasi, ekonomik, insani boyutları olan etkin bir bölgesel kuruma
dönüştürülmesi hedefi de önceki doktrinlerde olduğu gibi tekrarlanmakta. Bu
coğrafyada serbest ticaret bölgesini gerçekleştirme, Beyaz Rusya ile ortak
devlet projesine hız kazandırmak gibi hususlarının vurgulandığı belgede,
Ukrayna`nın BDT içinde “öncelikli ortak” olarak belirlenmesi Moskova`nın Kiev
üzerinde giderek artan dozda “entegrasyon baskısı” kuracağından haber veriyor.
Keza BDT üyelerinin anlaşmalarla üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi
dile getirilen bir diğer nokta.
Doktrinin dikkat çeken
bir diğer boyutu Rusya`nın BDT coğrafyasındaki çatışmaların siyasi-diplomatik
yolla çözümünde aktif rol almaya devam edeceğinin belirtilmesidir. İlginç olan
nokta belge Rusya`nın Dnester sorunun Moldova`nın toprak bütünlüğü, egemenliği
ve tarafsızlık statüsün bağlamında çözülmesinde rol alacağını belirtirken,
Karabağ sorununda Minsk Grubunun Eşbaşkan ülkeleri olan Rusya, ABD ve Fransa
devlet başkanlarının 2009-2011 yılları arasındaki beyan ettikleri ve genellikle
toprak bütünlüğü ile kendi kaderini belirleme arasında denge kurmaya çalışan
ortak açıklamalara referans vermesidir. Belgede bu sorunların siyasi-diplomatik
çözümü tercih edildiğinin beyan edilmesi de, özellikle Karabağ`da yeni bir
savaşı engelleme çabası olarak okunabilinir.
Doktrin Abhazya ile
Güney Osetya`nın çağdaş demokratik devletlere dönüşmesinin, güvenlik ve refah
içinde yaşamasının ve uluslararası sistemde konumunu güçlendirmesinin hala Rus
dış politikasının önceliği olduğunu belirtilmekte. Belgede Rusya`nın
Gürcistan`la ilişkileri normalleştirmek istediği belirtilmekte, ancak bunun
Güney Kafkasya`da mevcut siyasi realiteyi dikkate almakla mümkün olabileceği
hususu vurguanmakta.
Kremlin yönetiminin 2008
Ağustosundan sonra benimsediği bu yaklaşım Rusya-Gürcistan ilişkilerini Abhazya
ve Güney Osetya sorunlarından bağımsız düşünmeği ve Tiflis`in bu iki “bağımsız
devletle” doğrudan müzakere yapmasını öngörüyor. Son olarak aynı yaklaşım 25
Şubat`ta Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Karasin tarafından Moskova`da yapılan
Rus-Gürcü uzmanların diyalog toplantısında tekrarlandı.
Rus dış politika
konseptinde Hazar ve Karadeniz bölgelerinde işbirliği süreci de önem verilen
hususlar arasında yer almakta. Rusya Hazar`da işbirliği çerçevesi olarak 5 kıyı
devletinin oluşturduğu ortak yapıya vurgu yaparken, Karadeniz`de de Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Örgütü kapsamında ilişki geliştirmeye önem verdiğini beyan
ediyor. Her iki yapının kıyı devletleri temel alan ve bu bağlamda özelikle
ABD`yi dışarıda tutan kurumlar olması Moskova`nın bu örgütlere verdiği önemin
nedenini ortaya koyuyor.
Özetle, doktrin
beklendiği üzere Rus dış politikasının BDT coğrafyasında derinleştirilmiş
çokboyutlu entegrasyon çabaları hızlandıracağının çok sayıda işaretlerini
barındırmaktadır.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
27.02.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder