30 Aralık 2014 Salı

Kırgızistan`da “Rusya Rüzgarı”




“Arap Baharı”, küresel ekonomik kriz, İran meselesi, Türkiye-İsrail gerginliği, füze savunma sistemine ilişkin Rusya-Batı tartışması, Duma seçimleri ve Putin`in geri dönüşüne endekslenmiş Rus iç siyaseti ve benzeri konurlar derken Orta Asya gündemini kaçırıyoruz sanki.
Türklerin eski yurdu, Rus ve Sovyet imparatorluklarının genişleme stratejisi içinde özel yeri olan bölge artık 1991 sonrası yeni, daha keskin ve çok aktörlü bir rekabetin hedefine dönüşmüş durumda. Bu rekabetin son yıllardaki en önemli adreslerinden biri ise Kırgızistan. 1991- 2001 arasında Rusya etki alanında kalmakla beraber, komşusu ve küresel sistemin hızla yükselen ülkesi Çin`le ilişkilere önem veren Kırgızistan 11 Eylül`den sonra bölgeye gelen ABD` ile de başta askeri olmak üzere çok boyutlu işbirliği sürecine girdi.
Büyük aktörlerin genel olarak bölgede, özel olarak da Kırgızistan`da sertleşen rekabeti çerçevesindeki sorunlar ve bu sorunlar üzerinden yürütülen iktidar mücadelesi birleşince ülke siyasi bakımdan kendi tarihinin en hareketli dönemine girdi. Dahası Balkanlarda Miloşeviç`in iktidardan düşürülmesi ile başlayan devrimler surecinin 2000`li yıllarda post Sovyet coğrafyasında etkin olması ve Gürcistan`da (2003) ardından da Ukrayna`da (2004) iktidar değişikliklerine yol açmasından etkilenen ülkeydi Kırgızistan.
Nitekim Kırgızistan bu süreçte BDT coğrafyasındaki “kadife devrimlerin” yeni durağı oldu. Mart 2005`te gerçekleşen ve literatüre “Lale devrimi” olarak geçen süreç Asker Akayev`i iktidardan düşürürken Kurmanbek Bakiyev`i iktidar taşıdı. Arkasında Batı desteğinin olduğu geniş kabul gören “Lale Devrimi”nin bölgenin diğer devletleri ile karşılaştırıldığında çok daha ılımlı siyasi bir sistemine sahip olması ve bu yönüyle de “Orta Asya`nın İsviçre’si” olarak nitelendirilen Kırgızistan`da gerçekleşmesi ilginç bir boyuttu.
Ancak Moskova`ya kaçmak zorunda kalan Akayev`den sonra Kırgızistan`da bu kez devrimi gerçekleştiren lider kadroda anlaşmazlık çıktı. Bu kez Kurmanbek Bakiyev`e karşı Roza Otunbayeva, Almazbek Atambayev, Omurbek Tekebayev ve Temir Sariyev`in liderliğinde 2010 Nisanında başlayan karşı devrim yeni bir iktidar değişikliğine neden oldu. Devrimin dış dinamikleri içersinde “Rusya izi” ise en çok öne çıkan unsurdu.
Bakiyev`in Akayev`in kaderini paylaşmasında ise Moskova`nın baskısına ve küresel krizin etkilerinden kurtulmak için aldığı ekonomik desteğe rağmen, verdiyi söze uymayarak Manas`taki Amerikan askeri üssünü kapatmamasının özel yeri vardı. Nitekim “Moskova`nın karşı devrimi” olarak nitelenen bu süreçte Rus istihbarat servislerinin medya ve kitleler üzerinden yaptığı yönlendirme ve operasyonlar ile faal rol alması ve sonrasında yeni iktidara verdiyi destek dikkatlerden kaçmadı. Yeni iktidar sahiplerinin demeçlerinde de Manas üssünün kapatılacağına dair vurgunun sık-sık gündeme getirilmesi ve Rusya ile stratejik işbirliğini vurgulaması çok şey anlatıyordu.
Roza Otunbayeva`nın liderliğini üstelendiği geçiş döneminde ülkedeki siyasal yapının başkanlık sisteminden parlamenter yapıya dönüşmesi için yeni anayasa yapıldı ve Ekim 2010`da parlamento, Ekim 2011`de ise başkanlık seçimlerini gerçekleştirdi. Yeni siyasi ekip Çin ve Türkiye`ye yönelik sıcak mesajlar dile getirse de, esas ağırlık merkezinin Rusya olacağına ilişkin güçlü sinyaller veriyor.
Nitekim 30 Ekimde yeni cumhurbaşkanı seçilen Almazbek Atambayev Rus İzvestiya gazetesine Kasım ayı ortasında verdiyi ilk mülakatında izleyecekleri politika konusunda önemli açıklamalar yapmıştır. Atambayev, Rusya ile stratejik müttefiklik istediklerini, ülkesinin geleceğini Avrasya Birliğin`de gördüklerini, Moskova ile askeri işbirliğini derinleştireceklerini ve 2014 yılında geçerliliği sona erecek Manas`taki Amerikan askeri üssünün süresini uzatmayacaklarını belirtmiştir. Rusça`nın resmi statüsüne dikkati çeken ve bu dilin Kırgızistan`ın her köyünde öğretilmesini önemsediğini söyleyen Atambayev`in Kırgızistan sınırlarının ortak korunmasından bahsetmesi ise ülkede tartışmalara sebep olmuştur.
1 Aralık`taki yemin töreninde yaptığı konuşmada Rusya ile stratejik müttefiklik istediklerini bir kez daha tekrarlayan Atambayev`in bu açıklamaları Kırgızistan parlamento başkanı Ahmetbek Keldibekov tarafından da desteklenmiştir. Keldibekov “Rusya`sız Kırgızistan`ın bir geleceğinin olmadığını” ifade etmiştir.
Kırgızistan yetkilileri sadece açıklamalarla yetinmeyip bu yönde adımlar atmağa başlamıştır. Yeni yönetim Ekim`de Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan`ın oluşturduğu gümrük birliğinin yeni üyesi olma başvurusunda bulundu, ayrıca BDT ülkeleri serbest ticaret anlaşmasını da imzaladı.
Ancak Rusya ile Kırgızistan arasında sıkıntılar da baş göstermiyor değil. Mesela Atambayev Rusya`nın daha Otunbayeva döneminde Avrasya Ekonomik Birliyi aracılığı ile söz verdiyi krediyi halen Kırgızistan`a ulaştırmadığını da dile getirdi. Kremlin yönetimin Ekim ayında Beyaz Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan vatandaşlarının Rusya pasaportu alma koşullarını zorlaştırması da bir diğer sıkıntı kaynağı. Bu günlerde Rusya`da yapılan bir kamuoyu araştırması ise Rus halkının Kırgızistan`a hemen hemen hiç güvenmediğini, sadece yüzde 3`nün bu ülkeyi güvenilir müttefik olarak gördüğünü ortaya koydu.
Ancak her şeye rağmen, Kırgızistan`da “Rusya rüzgarı” tüm hızı ile esmeğe devam ediyor. Bu kuzey esintisinin Kırgız halkını nereye savuracağını ise zaman gösterecek.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı (QAFSAM-www.qafsam.org)
13.12.2011 19:30 Yerel saatı | 16:30 Dünya saatı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder