Azerbaycan’ın Kafkasya’da ve BDT
coğrafyasında bulunması, Türkiye ve İran’la komşuluğu, Türk ve Müslüman
kültürüne ait olması nedeniyle yeni Rus Avrasyacılığı için özel bir konum ve
öneme sahiptir.
Bu çerçevede Azerbaycan faktörüne
Rus Avrasyacılığının en radikal kolunu oluşturan Avrasya Modelleri harekatı
temsilcileriyle birlikte sol Avrasyacılık ve resmi Avrasyacılık modelleri de
kendi tezlerinde yer vermişlerdir.
Avrasyacılık modelinin baş ideologu
ve lideri olan Aleksandr Dugin kendi yazılarında Azerbaycan mevzusuna özel yer
ayırmıştır. Dugin’in Azerbaycan’la ilgili görüşlerini iki farklı döneme
ayırabiliriz. Şöyle ki, Dugin Azerbaycan’a ilişkin 1990’lı yıllarda var olan
olumsuz düşüncelerini 2000’li yılların başından itibaren olumlu yönde
değişmişlerdir.
Dugin temel ideolojik görüşlerini
anlattığı “Jeopolitiğin temelleri” kitabında Azerbaycan’ı Türkiye ile birlikte
“Atlantizm ve mondializmin doğu cephesi” olarak karakterize etmiş ve “Kafkasya
denklemi”nde Rusya’nın Ermenistan ve İran’ı müttefik olarak seçmesi ve bu
üçlünün de Karabağ sorununu Ermenistan lehine çözmeleri gerektiği düşüncesine
sadık kalmıştır. Yazar hatta Azerbaycan’ın Rusya, İran ve Ermenistan arasında
paylaşılması gerektiği düşüncesini ortaya atmıştır.
Fakat 2000'li yılların başında
itibaren onun yaklaşımında hem Azerbaycan hem de Türkiye açısından önemli ve
olumlu değişiklikler gözlemlenmektedir. Buna göre, Azerbaycan önce Türkiye
ağırlıklı bir çizgi izlemiş, sonrasında ise İngiltere ve ABD'nin Hazar
petrolüne artan ilgi çerçevesinde Ankara ile Moskova arasında denge kurmuştur.
Dugin, 1999 ve 2004 yılları
arasındaki dönemde Türkiye’nin, Irak müdahalesi nedeni ile ABD ve bir türlü üye
olarak kabul edilmediği AB ile sorunlar yaşadığını ve bu nedenlerle
Avrasyacılık ekseninde yeni arayışlar işine girdiğini belirtiyor. Türk diş
politikası için bu arayış Kafkasya'da Rusya ile işbirliği anlamını
taşımaktaydı. Kafkasya’daki güç dengesindeki bu anlayış değişikliği Azerbaycan
için de yeni ufuklar açtı. Bu süreç Avrasya’nın üç önemli aktörlerinden Rusya,
Türkiye ve Azerbaycan arasında yeni bir ittifakı için fırsat yarattı. Böylece
Rusya-Türkiye işbirliği Azerbaycan’a yeni bir stratejik nitelik kazandırırken,
Azerbaycan`ı Moskova - Bakü – Ankara işbirliğinin en önemli unsurlarından
birine dönüştürmektedir.
ABD'nin "Büyük Ortadoğu"
projesi çerçevesinde Azerbaycan’ın Washington için öneminin artmakta olduğunu
belirten Dugin, Bakü’nün Avrasya ve Atlantik modelleri arasında bir seçim
yapmalı olduğunu beyan etmektedir. Azerbaycan’ın NATO üyeliğine başvuruda
bulunmasını Rusya ve İran’la ilişkilerinde ciddi sorunlar yaratacağını
vurgulayan Dugin, bölgede bir Avrasya modeli seçerek ve bu çerçevede GUAM’dan
çıkması durumunda Azerbaycan’ın, Moskova’nın büyük desteğini alacağının altını
çizmişti. Yine Dugin Rusya'nın Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü içinde Karabağ
sorununun çözümünde aktif bir rol almasının Kafkasya’da Moskova’nın etkisini
güçlendireceğini de vurgulamaktadır.
Dugin’in bu görüşlerine Azerbaycan hükümeti
açık bir tepki vermemiştir. Onun görüşlerinin başta "Müsavat" ve
Azerbaycan Halk Cephesi olmak üzere Azerbaycan’daki muhalefet partileri
tarafından temelde Rus emperyalizminin yeni tezahürleri olarak görüldüğü
söylenebilir.
Sol Avrasya modelinin ideologu ve
Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin (RFKP) lideri Gennadiy Zyuganov da
“Coğrafyanın Zaferi” kitabında Azerbaycan’ı 19. yüzyılda Rusya’nın bir parçası
haline gelmiş, İslam kültürünün egemen olduğu ve BDT alanında en önemli
ülkelerden biri olarak değerlendirmiştir. Zyuganov, ayrıca Azerbaycan’ı eski
Sovyet alanında oluşturulacak herhangi bir ittifaka katılma olasılığı daha
düşük olan bir ülke olarak görmüştür.
Karabağ sorununun çözümünde
Rusya'nın aktif katılımının önemli olduğunu vurgulayan Zyuganov’un Azerbaycan
Komünist Partisi ile sıkı bir ilişkinin olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra,
zaman zaman Zyuganov başkanlığındaki RFKP’nin sık sık Azerbaycan karşıtı bir
tutum sergilediği de gözlemlenmektedir. Şöyle ki, Rus komünist partisi iki ülke
arasındaki sınırlar belirlemesi sürecinde iki Lezgi köyünün Azerbaycan’da
kalmasına karşı Azerbaycan’ın Moskova Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi
organize etmiş, Duma’da Avar halkının haklarını ihlali ettiği gerekçesiyle
Rusya-Azerbaycan sınır anlaşmasının onaylanması karşı beyanlarda bulunmuştur.
Azerbaycanlı yetkililer Zyuganov’un bu görüşlerine tepki göstermeseler de,
KP’nin Azerbaycan karşıtı tutumu Bakü yönetimine yakın çevreler tarafından
eleştirilmiştir. Keza Zyuganov ve RFKP’nin bu yaklaşımları Azerbaycan’ın
muhalefet çevreleri tarafından ise Rus emperyalizminin yeni biçimde tezahürleri
gibi kabul edilmektedir.
Resmi Avrasyacılık düşüncesinin Rus
dış politikasına hakim olduğu Yevgeni Primakov Dışişleri ve Başbakan olduğu
dönemde (1996-1999) Moskova Azerbaycan’a özel bir önem vermekte ve Dağlık
Karabağ sorununun çözümünde kendi etkisini arttırmaya çalışmaktaydı. Fakat
Primakov ile Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in iyi kişisel ilişkileri
ile de desteklenen ilişkilerin gelişme süreci Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili
bir çözüme varılması için yeterli olmadı ve Azerbaycan dış politikada denge
siyaseti yürütmeye devam etti. Azerbaycan ayrıca Primakov tarafından önerilen
BDT çerçevesinde daha yakın entegrasyon sürecine de çekimser yaklaştı.
Rus dış politikasında
Avrasyacılığın çeşitli yansımalarını ortaya konulduğu Vladimir Putin döneminde
de Azerbaycan’ı Moskova’nın ilgisi devam ediyordu. Putin’in başkanlık döneminde
Azerbaycan’a yönelik Rus dış politikasının temel öncelikleri Ermenistan ve Azerbaycan
arasında kısmi bir denge sağlamak, Karabağ sorununun çözümünde daha fazla
etkili olma, Azerbaycan'ın enerji kaynakları üzerinde kontrolü ele geçirmek ve
bu ülkenin Rusya’ya alternatif olacak enerji hatlarının geçtiği transit
koridoru rolünü üstlenmesine engel olmak şeklinde özetlenebilir.
Rus dış politikasında Putin
döneminin Azerbaycan’a ilişkin bu öncelikleri şimdiki devlet başkanı Dimitri
Medvedev tarafından da büyük ölçüde uygulanmaktadır. Azerbaycan yönetimi ise
Rusya ile ilişkilerinin denge politikası çerçevesinde yürütme gayreti içinde.
Azerbaycan’daki muhalif çevreleri
ise Rusya’nın Azerbaycan politikasını hem Primakov, hem Putin hem de Medvedev
döneminde de ülkenin kontrolünü ele geçirmek ve Karabağ sorununun çözümünü
engellemek amaçlı olduğunu beyan etmektedirler. Bu çevreler Azerbaycan
yönetimini Rusya ile araya "makul mesafe" korumamak ve Batı ile
stratejik işbirliği oluşturmadan kaçınmakla itham etmektedirler. Bakü yönetimi
yetkilileri ise bu eleştirileri yersiz ve duygusal yaklaşımlar olarak
değerlendirmektedir.
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi Analisti (QAFSAM-www.qafsam.org)
05.01.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder