29 Aralık 2014 Pazartesi

Rusya-Ukrayna İlişkileri Nereye? - 1



Rusya`nın postsovyet coğrafyasındaki geleneksel etkinliğinin güncellenmesi son dönemlerde ciddi bir ivme kazanmıştır. SSCB`nin çöküşü sonrası onun hukuki ve siyasi mirasçısı konumunda olan Rusya için geçen 20 sene içinde yönetimde kimin olmasından bağımsız olarak BDT coğrafyasında en öncelikli çıkar alanı olarak görülmüş ve “yakın çevre” biçiminde tanımlanarak Rus dış politikasının temel yönelim alanlarının başında gelmiştir.
İster Rusya`nın içinde bulunduğu iç koşullar, isterse de bölgesel ve uluslararası dengeler dikkate alındığında geçen 20 sene içinde Rusya”nın BDT bölgesindeki etkinlik mücadelesini üç temel döneme ayırmak mümkündür. 1991-1999 yıllarını kapsayan ilk dönemin esas özelliği Rus etkinliğinin, Kremlin yönetimin çabalarına rağmen, bir gerileme sürecinde olmasıdır. SSCB’nin çöküşü ile başlayan bu süreç Başkan Boris Yeltsin’in AGİT`in 1999’daki İstanbul Zirvesi’nde Gürcistan`dan askeri üslerini çekeceğini resmen taahhüt etmesi ile zirveye ulaşmıştır.
1999-2008 dönemlerini içine alan ikinci dönem Rusya`nın mevcut gerileme sürecini durdurma ve mümkün olduğunca geriye çevirme dönemi olarak tanımlanabilinir. Rusya`da Vladimir Putin`in iktidara gelmesi ile başlayan bu süreç enerji kaynaklarının yanı sıra 11 Eylül saldırıları bağlamında ABD`nin bölgeye artan ilgisi ile ciddi bir meydan okuma ile karşı karşıya kalmıştır. Fakat içte Putin reformları ile toparlanmaya başlayan Rusya`nın dışarıda ABD`nin 2003’te Irak`a saldırısını ve Afganistan`da işlerinin istediği gibi gitmemesini kullanarak özellikle 2004 yılı sonrasında BDT coğrafyasında gerileme sürecini durdurmuş ve bölgede eski gücünü yeniden kazanmaya başlamıştır. Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelerin istemelerine rağmen Rusya`nın itirazıyla 2008 yılı Martında NATO üyeliğine alınması yolunun açılmaması Moskova yönetiminin bu gücü yeniden kazandığını simgeleyen en önemli veri gibi görülebilir. Bölgede siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel bağlamda kendini gösteren Rus etkinliğinin en başarısız boyutunu ise Bakü-Ceyhan petrol hattı olmak üzere Rusya`ya alternatif enerji projelerini engelleyememiş olması oluşturmuştur.
Rusya`nın BDT coğrafyasında etkinlik kurma politikasının üçüncü döneminin habercisi ise 2008 Ağustos’unda Kremlin yönetimin Gürcistan`a askeri müdahalesi olmuştur. O tarihten beri gelişmeler ve Rusya`nın attığı adımlar Moskova yönetiminin bu dönemi BDT mekanında kendi düzenin kurma dönemi olarak gördüğünü söylemeyi mümkün kılıyor. BDT coğrafyasında Rus askeri üslerinin kalma sürelerinin uzatılması, Abhaziya ve Güney Osetiya`ya kurulan yeni askeri üsler, Orta Asya Cumhuriyetlerine ABD askeri üslerin çıkarılması istikametinde artan baskılar, Kolektif Güvenlik Anlaşması Teşkilatı`nın güçlendirilmesi çabaları, Gümrük Birliği ve Ortak Ekonomik Bölge oluşumu Rus dış politikasının bu amacının önemli başarılı örnekleri gibi görülebilinir.
Dikkat çekici bir başka husus, uluslararası aktörlerin de bu sürece onay verir gibi bir tavrı sergilemeleridir. Nitekim Obama yönetimindeki ABD`nin başta ekonomik kriz ve İran olmak üzere çeşitli öncelikleri nedeniyle, enerji boyutu istisna olmakla, BDT coğrafyasında Rusya`nın bu çabalarına ciddi bir direniş göstermediği gözlemlenmektedir. Rusya ile ilişkilerde “yeni başlangıç” sürecini başlatan Obama yönetimi Afganistan konusunda Bush yönetiminin stratejik nitelikli bölge olarak gördüğü Orta Asya Cumhuriyetleri yerine Rusya ile bu konuda da işbirliğini derinleştirme yolunu seçmiş durumdadır. Diğer önemli global güç Çin, bir yandan Şangay İşbirliği Örgütü ve BRİC benzeri organizasyonlara Rusya ile işbirliğini güçlendirmekte ve enerji ihtiyacını karşılama noktasında Rusya seçeneğini devreye sokmaya çalışmaktadır. Öte yandan, Çin`in BDT coğrafyasına ilişkin ilgisi komşu olması ve enerji kaynakları nedeniyle daha çok Orta Asya ile sınırlanmış durumdadır. Global güç olma iddiasında olan bir diğer aktör AB ise, hem kendi içinde ortak dış politika oluşturamama, hem hazırda boğuştuğu birlik içi ekonomik krizler, hem de Rusya`ya stratejik enerji bağımlılığı nedeniyle BDT coğrafyasında Moskova yönetimin etkinlik çabalarına daha çok seyirci konumunda kalmakta ve tepki vermemektedir. Rusya yönetimin attığı adımlar fonunda AB`nin Komşuluk Politikası, Doğu Ortaklığı veya Nabukko gibi adımları ise yetersiz kalmaktadır. Dahası BDT coğrafyasındaki siyasi iktidarların demokratik sisteme yönelik rezervleri de AB`nin bölgede yeterli başarıyı göstermesinde önemli bir handikap oluşturmaktadır. Moskova yönetiminin önemli bölge güçleri Türkiye ve İran`la geliştirdiği ilişkiler ise, bu ülkelerin Rusya`nın BDT coğrafyasındaki etkinliğine engel olma imkanlarını törpülemiş durumdadır.
Devam edecek...

16.07.2011 10:20 Yerel saatı | 07:20 Dünya saatı
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Analisti (QAFSAM-www.qafsam.org)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder