Rusya`nın postsovyet
coğrafyasındaki geleneksel etkinliğinin güncellenmesi son dönemlerde ciddi bir
ivme kazanmıştır. SSCB`nin çöküşü sonrası onun hukuki ve siyasi mirasçısı
konumunda olan Rusya için geçen 20 sene içinde yönetimde kimin olmasından
bağımsız olarak BDT coğrafyasında en öncelikli çıkar alanı olarak görülmüş ve
“yakın çevre” biçiminde tanımlanarak Rus dış politikasının temel yönelim
alanlarının başında gelmiştir.
İster Rusya`nın içinde
bulunduğu iç koşullar, isterse de bölgesel ve uluslararası dengeler dikkate alındığında
geçen 20 sene içinde Rusya”nın BDT bölgesindeki etkinlik mücadelesini üç temel
döneme ayırmak mümkündür. 1991-1999 yıllarını kapsayan ilk dönemin esas
özelliği Rus etkinliğinin, Kremlin yönetimin çabalarına rağmen, bir gerileme
sürecinde olmasıdır. SSCB’nin çöküşü ile başlayan bu süreç Başkan Boris
Yeltsin’in AGİT`in 1999’daki İstanbul Zirvesi’nde Gürcistan`dan askeri üslerini
çekeceğini resmen taahhüt etmesi ile zirveye ulaşmıştır.
1999-2008 dönemlerini
içine alan ikinci dönem Rusya`nın mevcut gerileme sürecini durdurma ve mümkün
olduğunca geriye çevirme dönemi olarak tanımlanabilinir. Rusya`da Vladimir
Putin`in iktidara gelmesi ile başlayan bu süreç enerji kaynaklarının yanı sıra
11 Eylül saldırıları bağlamında ABD`nin bölgeye artan ilgisi ile ciddi bir
meydan okuma ile karşı karşıya kalmıştır. Fakat içte Putin reformları ile
toparlanmaya başlayan Rusya`nın dışarıda ABD`nin 2003’te Irak`a saldırısını ve
Afganistan`da işlerinin istediği gibi gitmemesini kullanarak özellikle 2004
yılı sonrasında BDT coğrafyasında gerileme sürecini durdurmuş ve bölgede eski
gücünü yeniden kazanmaya başlamıştır. Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelerin
istemelerine rağmen Rusya`nın itirazıyla 2008 yılı Martında NATO üyeliğine
alınması yolunun açılmaması Moskova yönetiminin bu gücü yeniden kazandığını
simgeleyen en önemli veri gibi görülebilir. Bölgede siyasi, askeri, ekonomik ve
kültürel bağlamda kendini gösteren Rus etkinliğinin en başarısız boyutunu ise
Bakü-Ceyhan petrol hattı olmak üzere Rusya`ya alternatif enerji projelerini
engelleyememiş olması oluşturmuştur.
Rusya`nın BDT
coğrafyasında etkinlik kurma politikasının üçüncü döneminin habercisi ise 2008
Ağustos’unda Kremlin yönetimin Gürcistan`a askeri müdahalesi olmuştur. O
tarihten beri gelişmeler ve Rusya`nın attığı adımlar Moskova yönetiminin bu
dönemi BDT mekanında kendi düzenin kurma dönemi olarak gördüğünü söylemeyi
mümkün kılıyor. BDT coğrafyasında Rus askeri üslerinin kalma sürelerinin
uzatılması, Abhaziya ve Güney Osetiya`ya kurulan yeni askeri üsler, Orta Asya Cumhuriyetlerine
ABD askeri üslerin çıkarılması istikametinde artan baskılar, Kolektif Güvenlik
Anlaşması Teşkilatı`nın güçlendirilmesi çabaları, Gümrük Birliği ve Ortak
Ekonomik Bölge oluşumu Rus dış politikasının bu amacının önemli başarılı
örnekleri gibi görülebilinir.
Dikkat çekici bir başka
husus, uluslararası aktörlerin de bu sürece onay verir gibi bir tavrı
sergilemeleridir. Nitekim Obama yönetimindeki ABD`nin başta ekonomik kriz ve
İran olmak üzere çeşitli öncelikleri nedeniyle, enerji boyutu istisna olmakla,
BDT coğrafyasında Rusya`nın bu çabalarına ciddi bir direniş göstermediği
gözlemlenmektedir. Rusya ile ilişkilerde “yeni başlangıç” sürecini başlatan
Obama yönetimi Afganistan konusunda Bush yönetiminin stratejik nitelikli bölge
olarak gördüğü Orta Asya Cumhuriyetleri yerine Rusya ile bu konuda da
işbirliğini derinleştirme yolunu seçmiş durumdadır. Diğer önemli global güç
Çin, bir yandan Şangay İşbirliği Örgütü ve BRİC benzeri organizasyonlara Rusya
ile işbirliğini güçlendirmekte ve enerji ihtiyacını karşılama noktasında Rusya
seçeneğini devreye sokmaya çalışmaktadır. Öte yandan, Çin`in BDT coğrafyasına
ilişkin ilgisi komşu olması ve enerji kaynakları nedeniyle daha çok Orta Asya
ile sınırlanmış durumdadır. Global güç olma iddiasında olan bir diğer aktör AB
ise, hem kendi içinde ortak dış politika oluşturamama, hem hazırda boğuştuğu
birlik içi ekonomik krizler, hem de Rusya`ya stratejik enerji bağımlılığı
nedeniyle BDT coğrafyasında Moskova yönetimin etkinlik çabalarına daha çok
seyirci konumunda kalmakta ve tepki vermemektedir. Rusya yönetimin attığı
adımlar fonunda AB`nin Komşuluk Politikası, Doğu Ortaklığı veya Nabukko gibi
adımları ise yetersiz kalmaktadır. Dahası BDT coğrafyasındaki siyasi
iktidarların demokratik sisteme yönelik rezervleri de AB`nin bölgede yeterli
başarıyı göstermesinde önemli bir handikap oluşturmaktadır. Moskova yönetiminin
önemli bölge güçleri Türkiye ve İran`la geliştirdiği ilişkiler ise, bu
ülkelerin Rusya`nın BDT coğrafyasındaki etkinliğine engel olma imkanlarını
törpülemiş durumdadır.
Devam edecek...
16.07.2011 10:20 Yerel
saatı | 07:20 Dünya saatı
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi Analisti (QAFSAM-www.qafsam.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder