29 Aralık 2014 Pazartesi

Yeni Putin Dönemi ve BDT




Artık bir kaç haftadır yeniden Kremlin`de ikamet etmeye başlayan Putin`in önümüzdeki dönemdeki icraatları arasında en çok merak edilen konulardan birisi de BDT coğrafyasına ilişkin atacağı adımlardır.
Rus dış politikasında bu coğrafyanın daha önceki yazımızda anlattığımız önemine ek olarak, Putin`in de bu alana özel ilgisi merakları artıran olgu. Putin ise bu bölgeyle “SSCB`nin çözülüşünü 20. Yüzyılın en büyük trajedisi” gibi nitelendirecek kadar ilgili.
Zaten 2000`li yıllardan beri Putin öncüllüğündeki Rus dış politikasının bu bölgeye ilişkin esas hedefleri öncelikle Rusya`nın bölgedeki lider konumunu tekrar sağlama alma, ardından ise entegrasyon söylem ve politikaları ile kendi ekseninde bir birlik oluşturmaktı. Nitekim bu hedefler geçen 13 yılda kabul edilen ve ihtiyaç duyulduğunda ise yeni koşullara uygun söylemlerle değiştirilen Rus ulusal güvenlik ve dış politika doktrinlerinin de vazgeçilmez unsurları.  
Putin`in ağırlığının hissedildiği son 13 yılın esas özelliklerini ise bir kaç kalemde saymak mümkün. Öncelikle, bu dönemde Rus dış politikası BDT coğrafyasına ilişkin hedefleri gerçekleştirmek konusunda çok daha kararlı ve sistemli çabalar içinde olmuştur. Bu bağlamda Putin reformları ile toparlanmaya başlayan Rusya, başta BDT olmak bu bölgedeki hedeflerine uygun mevcut kurumların işlevselleşmesi konusunda yoğun görüşmeler ve müzakereler sürecine öncüllük etmiştir. Nitekim değişik düzey ve değişik formatlardaki BDT toplantıları bunun önemli örneklerindendir.  
İkincisi, Putin Rusya`sı bölgeye ilişkin amaçlarını gerçekleştirmek için  geleneksel etkinlik araçlarından askeri unsur ve etnik çatışmaların yanısıra, ekonomik avantajlarının özellikle de enerji unsurunun daha aktif kullanımı öngörmekteydi.  Keza, kültürel faktörlerin de bu süreçte Kremlin en önemli araçlarından birine dönüştüğü de dikkatlerden kaçmıyor. 
Üçüncüsü, BDT coğrafyasında Rus hedeflerini gerçekleştirmek için çok vitesli süreçler sürdürülmüştür. Nitekim, bu kapsamda kullanılan ilk yapı daha Yeltsin döneminde kurulan ve siyasi birlik niteliği taşıyan Rusya-Beyaz Rusya ortak devletidir. Bu konuda önemli mesafeler alınsa da, son kertede Beyaz Rusya lideri Aleksandr Lukaşenko`nın değişik gerekçelerle cayması bu ülkenin Kremlin tarafından “yutulması” işini yarım bırakmıştır. 
BDT coğrafyasına ilişkin Rusya`nın önemsediği bir diğer yapı askeri nitelikli Kolektif Güvenlik Anlaşması formatı olmuştur. Bölgesel  (ve belki uzun vadede küresel) anlamda bir güvenlik ittifakı oluşturma iddiasındaki yapı 2000`li yıllar sonrasında örgüte dönüştürülmüş, hatta acil müdahile gücü gibi yapılar kurulmuştur. Ancak Rusya kendisi dışında 6 ülkenin (Beyaz Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan) üyesi olduğu bu yapının yeni üyelerle büyümesi noktasında başarı elde edememiş, dahası özellikle dış sınırları ortak koruma noktasında Orta Asya`da bazı geri adımlar atmıştır. Yine de Rusya`nın bu olumsuzluğu uzun süreli askeri üs anlaşmaları ile telafi ettiği söylenebilir.
Siyasi ve askeri nitelikli birlik yapılarının yansıra, Rusya`nın önemsediği bir diğer yapı iktisadi nitelikli oluşumlardır. Putin’le beraber Rusya’nın BDT politikasında çok taraflı ve iki taraflı ilişkilerde ekonomik boyutun özellikle ağırlık kazandığı görülmektedir. Putin yönetimi bir yandan çok taraflı ekonomik model örneği olarak Avrasya Ekonomik Birliğinin oluşturulmasında lider rol üstlenirken, öte yandan enerji faktörünün üye ülkeler üzerinde etkin baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmıştır. Son dönemde verilen mesajlara bakıldığında bu alanda Putin`nin önemsediği kurumlar ise Gümrük Birliği ve daha küresel iddialarla gündeme getirdiği Avrasya Birliği gibi oluşumlardır. Son bir kaç aydır Rusya`nın gündeme getirdiği BDT üyeleri arasında serbest ekonomik bölge oluşturma süreci de iktisadi entegrasyon hedefini daha geniş boyutlara taşımağı amaçlamaktadır.  
Putin döneminde önemsenen bir başka yapı kimilerinin “ölü doğmuş bebek gibi karakterize ettiği BDT kurumudur. Bu dönemde Rus dış politikası BDT`yi canlı tutarak en azından, bu formatın devamını sağlama niyetinde olmuştur.
Putin dönemi BDT politikasının dikkat çeken dördüncü özelliği ise, mümkün olduğunca sert ve üyeleri endişeye sevk eden söylemlerden kaçınmağa çalışması, entegrasyon niyetlerini ise Avrupa Birliği örneği ile açıklamasıdır. Ancak özellikle, Gürcistan müdahalesi Rusya`nın bu söylemlerine önemli bir darbe vurmuştur.
Gelişmeler BDT coğrafyasının 3. dönemde Putin`in sertleşmesi beklenen dış politika söylem ve politikalarından en fazla nasibi alan bölge olacağını işarete diyor. Zaten Putin daha görevinin ilk günü olan 7 Mayıs`dakı dış politika genelgesi de BDT coğrafyasının bu bağlamda öncelik teşkil edeceğinin habercisi. 
Keza Putin`in, 12 Mayıs`da Soçi'de Gürcistan'ın ayrılıkçı bölgesi Abhazya Cumhurbaşkanı Aleksandr Ankvab ile bir araya gelişi ve ardından  Rus-Abhaz sınırında incelemelerde bulunması bu sürecin ilk işaretlerinden. Yine Putin`in göreve başladığı ilk hafta Moskova`da  Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) zirvesi için Avrasya liderleri ile bir araya gelirken veya  BDT`nin 20. Yılı nedeniyle  Kremlin Sarayı'nda üye 11 ülke liderinin tam katılımla gayri resmi zirve gerçekleştirilirken verdiği mesajlarda birlik olgusunu öne çıkarması da dikkatlerden kaçmadı. Keza ilk Obama döneminde soğukluğu ile dikkat çeken Azerbaycan-ABŞ ilişkilerindeki sıcak gelişmeler, Clinton`un Orta Asya ziyareti de bu döneme hazırlık kapsamında düşünülebilinir.      
Dr. Nazim CAFERSOY, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM-www.qafsam.org) Analisti
29.05.2012 16:50 Yerel saatı | 13:50 Dünya saatı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder